- 2156 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
İZLER...
Babam, tanıdıkları vasıtasıyla Almanya’dan çifte tüfek getirtmişti. Namlusunun içi ışığa tutunca pırıl pırıl parlıyordu.
Liseyi bitirmiştim. Üniversite sınavını kazanamamıştım. Her fırsatta tüfeği omzuma asıyor, fişekliği belime kuşanıyorum. Av çantası sırtımda motosiklete atlayıp köyümüz Bulcuk’un dağlarına, Hamam Çayırı’na, Ilgın Gölü kenarına, dere kıyılarına avlanmaya gidiyorum. Başkasıyla gitmeme izin verilmiyor. Babam, amcam kendime veya av arkadaşıma zarar vermeyeyim diye uzunca bir süre benden emin oluncaya kadar kendilerine bildirdiğim güzergah dışına çıkmamam koşulu ile beni yalnız gönderdiler.
Şinasi amcamın Ilgın’da “ÖĞRENCİ PAZARI” adında kitap kırtasiye dükkanı var. İlk dükkan açtığı yıllarda kitap - kırtasiye ile birlikte dikiş makinesinden bisiklete, kol saatinden klarnet kamışına, bağlamadan futbol topuna, likid gaz bayiliğine kadar dükkanda yok yok… Güz aylarında okulların açılma döneminde yanında çalışıyoruz. O’nunla çalışmak bir zevk, keyif ehli, muzip, esprili, hazır cevap, uzun boyuna rağmen yüz otuz kiloyu geçen ağırlığı ve iriliği yüzünden Koca Şinasi diye bilinirdi. İncitmeden, kırmadan sabırla hatalarımızı düzeltir, konuyla ilgili deneyimlerini anlatırdı. Dayımlar gibi amcam da iyi bir avcıydı. Ava olan ilgimi bildiği için bana uzun uzun av anılarından söz eder öğütler verirdi. Av bölgesine varmadan tüfeği fişekle doldurmak, avı görmeden emniyeti açmak, av sahası dışında dolu silahla gezmek kesinlikle yasaktı. Ne kadar haklı bir yasak olduğunu zaman geçtikçe kaza haberleri duydukça daha iyi anladım.
İlk kar yağmıştı, ertesi günü Bulcuk’da Güdül mevkiinde karda ilk kez ava gidecektim. O tarafa gitmemi amcam öğütlemişti. O gün;
- Oğlum, karda hayvan izlerini bilmek ve takip etmek avcılıkta çok önemlidir. Karga tek tek adım atar, saksağan zıplayarak yürüğüdü için çift çift basar, tilki, kurt, köpek izleri benzer olur, tavşan da çift çift basar ancak arka ayakları uzun olduğu için arka ayak izinden ön ize doğru karda bir çizgi olur, arka ayakları karı çizer. Kardaki izlere bak, elinle dokun. Donmuş ise eskidir. Tavşan izlerini takip ederken bir de bakarsın ki izler kaybolur. Tavşanı uçmuş sanırsın. Evet, adeta uçar, izini sürenlerden izini kaybettirmek için iç güdü ile beş altı metre sıçrar. Sıçradığı yerde yatmış ise üzerine bassan kaçmaz. Yada sıçradığı yerden izini kaybettirdiği düşüncesiyle daha rahat kaçmaya başlar. Sonraki devam eden izlerdeki ayak izi mesafeleri daha yakın olur. Tavşanlar zemheriye kadar insandan avcıdan pek ürkmez, ancak zemheriden sonra avcı yaklaştırmaz, vurmak zorlaşır. O zaman Kopay cinsi köpekle avlamak gerekir. Tavşan yaşadığı dağı bırakıp gitmez. Köpek izini buldu mu? Peşinden havlayarak koşar dağı tavşanın peşinden dolanır, tavşan ara sıra durur, arka ayakları üzerine kalkar, etrafı arkadan gelen köpeği dinler onun geliş hızına göre hızını ayarlar. Eninde sonunda aynı izden tekrar geçer, sen bir yere saklanacaksın mevzi alacaksın, tavşanın o izden geçmesini bekleyeceksin. Tam atış pozisyonuna geldiğinde “Pışt” Diye seslen. O arkadaki köpeğe yoğunlaştığı için bu yeni sesin nereden geldiğini ve ne olduğunu anlamak için iki ayağı üzerine doğrulur etrafı dinlemeye başlar işte tam o sırada ateş edeceksin…
İşte böyle, sabırla ve ayrıntısı ile anlatırdı. Anlatırken söz arasına yerine göre anılarını sıkıştırırdı, 0’nu dinlemekten keyif alırdım.
Uzun süre dolandım dağlarda, gördüğüm hayvan izlerini aldığım derse göre ayırt etmeye çalışıyordum. Issız dağlarda kar üzerinde değişik ayakkabı izleri görmeye başladım. Çok merak ediyordum. Bu dağlarda benden başka kim vardı ? Bu izleri hangi insanlar bıraktı?
Değişik duygu ve düşünceler içinde dağlarda dolaşırken zamanla filmim kopar, ne yapıyorum, neredeyim, ne için ordayım hiç bilemezdim. Kimi zaman namlunun ucundan geçen rüzgarın ıslığıyla ürperir kendime gelirdim. Öylece yine ortamdan izole bir halde giderken gördüğüm bir tavşan izine dokundum. İzler donmamıştı, tazeydi. Bir süre izledim o da ne? İzler bitmişti. Aradım, bakındım iz yoktu. Amcam gözlerimin önüne gelmiş anlatıyordu;
“Tavşan izlerini takip ederken bir de bakarsın ki izler kaybolur. Tavşanı uçmuş sanırsın. Evet, adeta uçar, izini sürenlerden izini kaybettirmek için iç güdü ile beş altı metre sıçrar. Sıçradığı yerde yatmış ise üzerine bassan kaçmaz.”
Özenle bassam kaçmayacak tavşanı arıyordum. Buldum. İyil kamufle olmuştu, yakınımdaydı bana bakıyor, kaçmıyordu. Ölüme razıydı. Yavaşça tüfeğimi doğrulttum. Nişan aldım, “ Yatağındaki tavşana tüfek atılmazdı” Bir an tereddüt ettim. Tetiğe bastım.
Vurulmuştu. Çırpınıyordu, bembeyaz kar üzerine kanıyordu. Tüfeği savurdum attım. Çırpınmasından çok rahatsız olmuştum. Bıçağımı çıkardım. Sağ ayağımla arka ayaklarına bastım, sol elimle başını boynuyla birlikte tuttum. Kesip bir an önce çırpınmasına son vermek istiyorum. Tavşan ön ayakları ile boynunu kapatıyor. Kesmeme engel oluyor, kulaklarımı tırmalayan bir sesle bağırıyor.
Baaaaaaa, baaaaaaaaaa……
Allahım! Kesemiyorum. Çok canı yanıyor olmalı, bırakıyorum çırpınarak bağırmaya devam ediyor. Bir an önce ölsün, acısı dinsin sussun istiyorum. Evet, sussun istiyorum. Kesemeyeceğimi anlayınca tüfeğimi yeniden yönelip tetiğe basıyorum. Yakın atış nedeniyle alt tarafı dağılıyor. Yine ölmüyor, daha çok korkuyor, daha çok canı yanıyor ki daha çok bağırıyor... Allahım, dayanamıyorum. Tövbeler ediyorum….Çok üzgünüm, çok üzgünüm….
Artık sesi çıkmıyor. Soluk almıyor… Ölmeyi istememişti… Bağırta bağırta öldürmüştüm onu, bir daha elime silah almadım. Uzun yıllar oradaki izlerimi düşündüm. Allahım, ben orada ne izi bıraktım…? Onu bilemiyorum. Ancak kendimdeki izler…
Ah! Ah! O izler…
Ah! Ah! Benim katil yüreğim… Pişman yüreğim…
YORUMLAR
Vicdan hiç susmaz .gece gündüz yıllarca içimizi kemireck bir şeyler bulur...
Yazı harika ..
Nasıl kaçırmışım sayfamı hayıflanıyorum...
saygılar..
Güner Kutluk
nazlıgül
Güner Kutluk
Güner Kutluk
Kazlar, keklikler,tavşanlar ... neler neler.... Hatta bu tövbeyi bile bozdum. Kürtün'de Av diye bir öyküye de onu da yazdım. Düzenlediğimde bir gün o'nu paylaşırım. (Tövbeyi bozmanın musebetini) Tekrar ilginiz, yorumunuz için teşekkürler.... Sevgiyle, sağlıklı ve mutlu kalın.....
Güner Kutluk
Dağıldım adeta okuyunca... Hevese gelip bir av havanını vurmuşmuşsunuz, bugün bile
izleri var üzerinizde. İnsanı katledenler nasıl dayanıyor buna acep? Üstelik, tekrar tekrar da
işleyebiliyorlar aynı suçu.
Ben asla av hayvanı yemem, balık bile tutulduğunda o kanca ağzında çırpınışına dayanamam.
Çok güzel anlhattınız bu anıyı, kutlarım :)
Güner Kutluk
Kazlar, keklikler,tavşanlar ... neler neler.... Hatta bu tövbeyi bile bozdum. Kürtün'de Av diye bir öyküye de onu da yazdım. Düzenlediğimde bir gün o'nu paylaşırım. (Tövbeyi bozmanın musebetini) Tekrar ilginiz, yorumunuz için teşekkürler.... Sevgiyle, sağlıklı ve mutlu kalın.....
Güner Kutluk
Oldum olası, avcılığa karşıyım, çünkü hiç bir hayvanın can verişini görmek istemedim. Bizde bir deyim var "Nerde nefs orda haps" yani kendi nefsine düşkün insanın sonu ya demir parmaklıklar arkasıdır yada vicdan hapsindedir.
Tabi bu metinde yazarın kendisi sorgulaması ve pişman olması yuce bir duygunun verdiği bir eylemdir, takdirle karşılıyor ve ne mutlu diyorum. İşte önemli olan hatalardan ders çıkarılıp doğru eylemler peşine düşmektir.
Yazarımızı selamlıyor ve yürekten kutluyorum
Güner Kutluk
Kazlar, keklikler,tavşanlar ... neler neler.... Hatta bu tövbeyi bile bozdum. Kürtün'de Av diye bir öyküye de onu da yazdım. Düzenlediğimde bir gün o'nu paylaşırım. (Tövbeyi bozmanın musebetini) Tekrar ilginiz, yorumunuz için teşekkürler.... Sevgiyle, sağlıklı ve mutlu kalın.....
Güner Kutluk
sorgulayan yanımızın artı yansıması...
etkilendim...
elbette tebrik ediyorum...
Güner Kutluk
Kazlar, keklikler,tavşanlar ... neler neler.... Hatta bu tövbeyi bile bozdum. Kürtün'de Av diye bir öyküye de onu da yazdım. Düzenlediğimde bir gün o'nu paylaşırım. (Tövbeyi bozmanın musebetini) Tekrar ilginiz, yorumunuz için teşekkürler.... Sevgiyle, sağlıklı ve mutlu kalın.....
Güner Kutluk
Bu nefis yazıdan etkilenmemek mümkün değil... Keşke insanlar her tür eylemlerini bu biçimde
sorgulayıp değerlendirebilseler.. Yüreklerinde her hareketin izleri derin yer bıraksa...
Sitede böyle kaliteli yazıları ve yazarları görüp okumaktan müthiş haz alıyorum..
Fikret Yılmaz Çavdar tarafından 11/24/2011 3:14:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ne de güzel anlatmışsınız efendim. Evet, İnsanlarda; özellikle de erkeklerde belli bir elektrik ve de gerilim dışarı atılmalıdır. Bunun içinde Kurban ibadeti bir araçtır. Ama avcılık keyfi ve de zaman geçirme meselesidir. Kimse avladığı hayvan ile midesinin keyfini tatmin edemez; sadece o anlık zevk işte..!
Siz de gerçekten çok pişman olmuşsunuz. Devam etmemeniz sizin için artı olmuştur hayatınızda...
Hürmetle..
Güner Kutluk
Kazlar, keklikler,tavşanlar ... neler neler.... (Hatta bu tövbeyi bile bozdum.) Kürtün'de Av diye bir öyküye de onu da yazdım. Düzenlediğimde bir gün paylaşırım. (Tövbeyi bozmanın musebetini) Tekrar ilginiz, yorumunuz için teşekkürler.... Sevgiyle, sağlıklı ve mutlu kalın.....
Güner Kutluk