- 705 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ASIL GÖREVİMİZ
Külli bir irade ile her şeyi elinde bulunduran Rabb’imiz, hayatımıza, dünyamıza, kâinata; rahmetiyle, merhametiyle, azametiyle, sanatı ve bütün esması ile her an tecelli ediyor. Hayata dair, yaşamamız için gerekli olan bütün ihtiyaçlarımızı biliyor ve istememize bile gerek kalmadan hizmetimize sunması ile de bildiğini bildiriyor.
Bizi güneşe muhtaç etmiş; ama güneşe muhatap etmemiş.
Yağmura ihtiyacımız var; ama bundan yağmurun bile haberi yok.
Hava, onu soluduğumuzdan habersiz.
Yüz metre karelik bir bahçede en az elli çeşit değişik tatta, değişik şekilde,değişik büyüklükte,değişik renkte sebze ve meyve toprak haberdar olmadığı gibi,hiçbir gayreti de yoktur.
O kadar aciz yaratılmışız ki; elimize aldığımız herhangi bir üzüm tanesinde bile ağzımıza atana kadardır gayretimiz. Hadi çiğnemeyi de buna ekleyelim. (Bu harcadığımız emek de ; yaptıklarımızdan, yiyip-içtiklerimizden sorumlu olmak içindir her halde.) olay bizim vücudumuzda cereyan etmesine rağmen,sonrasına müdahale şansına hiç mi hiç sahip değiliz. Midemizde öğütülmesi, posasının bağırsaklara geçmesi, minerallerin ayrı bir yoldan kana karışması, kılcal damarlar yoluyla azalarımızın kendine has ve lazım olanları içinden seçmesi işlemleri; iyi ki bizim irademiz ile olmuyor. Yoksa midemizdekileri öğütmekle uğraşırken başka hiçbir işle uğraşamayacaktık.
Hasılı kelam: bizi bilen ve bildiğini rahmeti ile bildiren Yaratıcımıza karşı bize düşen; O’nu bilmemiz ve bildiğimizi de bildirmemizdir.
O’nu bilmemiz iman iledir. Yaratıcımız sen varsın, birsin,eşin ve benzerin yoktur,doğmamış ve doğurmamışsın. Zatın kendine aittir. Yarattıklarının hiç birine benzemezsin. Hayat sahibisin. İlmin her şeyi kuşatmıştır. Rezzaksın; karanlık bir gecede kapkara bir karıncanın rızkını unutmayacak kadar Rahmansın. Ve hakeza.
Bildiğimizi bildirmek de Bediüzzamanın tabiriyle üç şekilde olur. Bunlar zikir, fikir ve şükürdür. Belki hayatımızın, varoluşumuzun gayesi de budur.
Bütün ağaçlar kalem ve bütün denizler mürekkep olsa, bize verilen nimetleri yazmaktan aciz olduğumuzu bilip, her hayırlı işimizde O’na iltica edip, O’nun himayesine girmek, O’nunla başlamak, O’nu anmak zikir.
Bu kadar nimeti hak etmediğimiz halde bize rahmetiyle, şefkatiyle verdiğini düşünmek fikir.
Ve bu nimetleri aldık, kullandık, istifade ettik diye Allah’ımızın istediği şekilde teşekkür etmekte şükürdür. Şükür de nimeti ziyadeleştirir. Cennet gibi ebedi bir diyarda, baki semereler verilmesine sebep olur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.