OCAKTA HÜZÜN
OCAKTA HÜZÜN
Şimdi anlıyorum,avuntuymuş meğer.
İstemeden,istesemde atamadığım bir duyguyu,böylece çekilir bir hale getirmeye çalışıyormuşum.Hüznüme kulak verir ve ondan bir şey öğrenirsem,onunda bana iyi davranacağını ummuşum,demekki.
yazdığım koğuşa.Tuhaf,tatsız üzünteler veren uğultular bunlar.Belkide boğazdan bir şilep geçiyor.Belkide açık kalmış bir televizyonda oynayan bir film çıkarıyor,bu uğursuz sesleri.Sabah hepimizi sarhoş edecek bir fırtınada hazırlanıyor olabilir... Hüzün veren bir saati gecenin.En küçük bir ses bile,yorgun anlamlar taşıyor gibi.Sanki hayatın sırrı kulağıma; ’ ELF ’ dilinde fısıldanıyor.Şu an sevdiğim herkes uykuda.Kimi yakınımda,kimi uzakta,kimi ise toprak altında.Ama yinede hepsi uykuda.
Ocak ayı için fazlasıyla berrak,açık seçik ama soğuk bir hava var.Karşı çatının hicazkar ışıkları,uzaklarda kalmış bir yaz akşamına,gizli gizli göz kırpryor.Şu an akan su da uyuyor,düşmanlarımda.Geceyi çerçeveleyen bu uyku hali insana, uzun zamandır unuttuğu elemleri getiriyor.’HÜZÜNDÜR EN ÇOK YAKIŞAN BİZE’.Ben ise yakıştıramıyorum kendime,ya da o beni kendine.Emanet bir ceket gibi taşıyorum ömrümün kaderini.Oysa;Eskiden hüzünlenmeyi severdim.Kişiliğimin iskeleti olan ve bana gece gündüz eşlik eden hüzünümde,ruhumu derinleştirecek bir şeyler bulabileceğimi düşünürdüm.Şimdi,Şimdi anlıyorum,avuntuymuş meğer.İstesemde atamadığım bir duyguyu böylece,çekilir bir hale getirmeye çalışıyormuşum.Hüzünüme kulak verip ve ondan bir şeyler öğrenebilirsem,onunda bana iyi davranacağını ummuşum demek ki.Böyle bir güçlü düşmandan kurtulmanın en garanti yolunun,onunla dost olmak olduğunu düşünmüşüm.Belkide yavaş yavaş hüzünlere doymuş kalbim.Bu doygunluktan ötürü,benim için zevkli bir duygu olmaktan çıkı vermiş.Son zamanlarda resmen kaçıyorum,aslında öz kardeşim olan hüzünden.Hüzün getiren sesleri yüzünden trenlere binemezdim.Mesela;ay ışığında parlayan kuru dallara bakarken hayal ettiğimde kendimi,mecburen anlıyorum hüzüne yer kalmamış kalbimde.Yaşanan onca çaresizlik ve ölüm,istemesemde doyurmuş beni.Hüzün,benim için besleyici bir duygu olmaktan çıkmış,eski tadını kaybetmiş.Gelsede bir caz müziği gibi,gelip geçsin istiyorum şimdi.O kadar çabuk,o kadar kısa,o kadar net içime yuvalanmış ki,günün birinde uyanır diye;espiriler,şakalar biriktiriyorum.Artık gülen fotoğraflar çektiriyorum...Zaten eski resimlerimi görecek cesaretim yok ,uzun sözün kısası.Eskisi kadar dayanıklı değilim.Bu yüzden devamlı gülümsemek,fıkralar anlatmak,gök yüzünden ağır ağır yol alan kış bulutlarına bakarak,Yeşil erik tadındaki bir sevdayı büyütmek istiyorum.Artık hüzünlenmekten korkuyorum.Korkudan vara yoğa gülüyorum.Kahkahalarım ,hüzün kuşlarını kaçırır diye düşünüyorum.Gülmelerim,içimdeki loş odaların duvarlarında yankılanıyor.Her attığım kahkaha,iç dünyama kök salmış bir sancının hikayesi oysa.Oysa hatırlıyorumda ,banada bir zamanlar yakışırdı hüzün.Onu bir ipek pelerin gibi sırtımda taşırdım...Vaktinden önce okunmuş kitaplar,zamansız sevilmiş kadınlar gibi okşardı düşüncemi.Kendi romanında yaşayan hüzünlü bir kahramandım.Kahkahanın keskin kılıcı geçmemişti henüz elime.Hüzünlenecek gücüm kalmadığındada ,kendime gülmeyi öğrettim.Kendim;Yanağımı inadına süsleyen ana yadigarı gamzeye dönmek istedim.Bildim bileli yakamı bırakmayan duyguyu yansıtan,gülen bir fotoğrafıma rastlarsanız,içine hüzünlerimi gömdüğüm gamzeye yakından bakın lütfen...
İnsanların,insan oğlunun yaradılışından beri var iyiler ve kötüler.Taaki insan oğlunun soyu ne zaman tükenirse,işte o zaman sadece iyilik olacak ve iyilik kazanacak.Bu hayatta ,bu düzende yaşamak içimden gelmiyor aslında.Çevremdeki baktığım her şeye kırgın,üzgün ve dargınım.Bu acı veren hayatta ne yaptıysak yaranamadık.Hep güzel olan şeylere kenetlendik ama bulamadık.Ne yazık ki,açılan güzel kapıların değerini bilemedik.
ESKİTTİ,
YIPRATTI,YILLAR BİZİ...
Olsun be dedik,kaderimdir dedik,yaşayacağız dedik ve yaşıyoruzda zaten.
Zaten ;yalnızlığa alışır insan...
Hayat bedelini zaten yaşarken ödetiyor;KİŞİSEL ACILARLA...
UFUK KARA
09/01/2009