- 1075 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ALLAH'IN SADIK KULU: BARLA FİLMİNDE ÜSTADIMIZIN ÇEVRE HASSASİYETİ
Allah’ın Sadık Kulu: Barla filmi 4 Kasım 2011 tarihinden beri Ülkemiz genelindeki sinemalarda gösterimdedir. Edirne’den Kars’a derler ya, işte bu kadar geniş kapsamda gösterimde olan bu filmi Allah nasip etti, biz de izledik. Hatta iki kere izledik. Birincisi Kurban Bayramı dolayısıyla izinli bulunduğum Kahramanmaraş’ta, ikincisi de izin dönüşü Ankara’da nasip oldu. Her iki izlemeye de 6 yaşındaki Oğlum Abdurrahman Taha’yı da götürdüm. Bu film esasında çocukların daha fazla ilgisini çekiyor. Çünkü animasyon tarzında hazırlanmış. Filmi hazırlayanları tebrik ederim. Bu yazıda filmin eleştirisini ve değerlendirmesini yapmayacağım. İzleyenler kendisine göre bir not vermişlerdir.
Bu yazıda, Allah’ın Sadık Kulu: Barla filminde öne çıkartılan çevreci temaları dikkatlerinize sunacağım. Daha doğrusu, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi’nin hayvanlara, bitkilere olan sevgisine ve tabiattaki bu varlıkları korumak için etrafına örnek olmasına ve talebelerine bu hususta öğütler vermesine ilişkin olarak filmdeki sahnelere dikkat çekeceğim.
Evet, çok açık bir gerçektir ki, Üstadımız tüm hayatı boyunca, tüm canlıların hayat hakkını düşünen ve bilhassa kendilerini korumaktan aciz hayvan ve bitkileri korumak için çabalayan söz ve davranışlar sergilemiştir. Üstadımızın bu özelliği Allah’ın Sadık Kulu: Barla filminde de dikkatlere sunulmuştur. İnsan haklarına saygı ve bağlılık yanında, hayvan ve bitki haklarına bu kadar hassas derecede bir saygı ve bağlılığı filmi izleyenler hemen fark etmiştir.
Sözkonusu filmdeki insan haklarına olan saygı ve bağlılığa ilişkin temaları bir başka yazıda anlatmak mümkündür. Biz, bu hususları bir tarafa bırakarak, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi’nin hayvan, bitki haklarına ilişkin hassasiyetine, çevreci yaklaşımlarına ilişkin davranışlarını filmdeki sahneler itibariyle dikkatlerinize sunalım.
1- Üstadımız talebeleriyle Barla’da bir sokakta yürürken, bir kaplumbağaya ellerindeki sopalarla vuran çocuklarla karşılaşıyor. Üstadımız hemen çocukları tatlı dille uyarıyor. Çocukları kırmadan incitmeden, onlara makul açıklamalar getiriyor ve “kaplumbağaların da aynı insanlar gibi can taşıdığını ve eziyet edilmemesi” gerektiğini çocuklara ifade ediyor. Çocuklar da “tamam Hocam” diyor. Fakat, sopalarla kaplumbağaya vurmaya devam ediyorlar. Bunun üzerine, Üstad, yanındaki talebelerinden birisini çocukların yanına göndererek, o kaplumbağayı çocukların elinden kurtarıyor. Filmdeki bu sahne dikkat çekici bir çevreci tema içermektedir.
2- İkinci çevreci bir tema içeren sahne, karıncaların yuvasının bozulmaması için Üstadın hassasiyet gösterdiği sahnedir. Filmde, Üstad ve talebeleri kırda dinlenmek için yer aramaktadır. O mıntıkada oturulacak ve dinlenecek yerlerde öbek öbek karınca yuvaları bulunmaktadır. Yer bulmak güçleşince bir talebe gizlice bir karınca yuvasının üzerine konaklamak için kilim gibi bir örtü sermek istiyor. Üstad bunu durumu fark edince, o talebesini uyarıyor ve şöyle sesleniyor: “Yuva yıkılarak yuva yapılmaz.” Bu söz çevreci bir söz olduğu gibi, genel anlamda da büyük bir hakikat ifade etmektedir. Yuva yıkarak yuva yapacaklarını sananlar, hem bu Dünyada ceza görürler, başlarına bela gelir, hem de büyük cezayı ahirette hak ederler. Filmdeki o sahneye tekrar dönecek olursak, Üstad ve talebeleri karıncaların yuvalarının bulunduğu o mıntıkada konaklamayıp başka bir yer arıyorlar. Gelin filmdeki bu sahneyi bir düşünün, bir de günlük hayatınızdaki yaşadığınız sahneleri düşünün. Mesela, ben daha bu yaz mevsiminde yaşadığım bir anımı anlatayım. Bir bağ evine yemeğe gitmiştik. Bağ evindeki açık beton avluda oturacaktık. Avludaki betonun kenarında bir şerit gibi karıncalar gelip gitmekteydi. Ev sahibi eline bir hortum alıp betonu sulamaya başladı. Ben, “ne yapıyorsun karıncalar” demeye fırsat bile kalmadı. Karıncaların hepsi suya garkoldu. Ben, “ne yapıyorsun böyle” dediğimde, “bu karıncalarla baş etmek mümkün değil, hatta bağ evindeki odalara da karınca zehiri attığını” söyledi. Bu tür sahnelerle hepimiz karşılaşmışızdır ya da bizzat yaşamışızdır. Evet, bir Üstadımızın çevre hassasiyetini düşünelim, bir de keyfine düşkün modern insanı düşünelim. Farkı görelim.
3- Filmde çevreci tema içeren bir sahne de yine kırda yaşanmaktadır. Üstad ve talebeleri kırda sohbet sonrası çay içmek istemektedir. Bir talebe küçük çalı çırpıyla yeşil otlar üzerine ateş yakmak için teşebbüs ettiğinde, Üstad durumu fark ederek, “otların da hayat hakkı var, ateşi başka bir yere yak, otlar zarar görmesin” diye uyarıyor. Bunun üzerine Üstadın talebesi çay için yakacağı ocağı başka bir yerde yakıyor. Gelin bir sahneyi düşünün bir de anız yakan çiftçileri gözünüzün önüne getirin. Ya da ormanın kenarında ateş yakıp da eğlenenleri, orman yangınlarına yol açanları gözünüzün önüne getirin.
Evet, sözü uzatmaya gerek yok. Hakikat apaçık ortadadır. Üstadımız bütün hayatı boyunca, yalnızca insan hakları mücadelesi vermemiştir. Aynı zamanda hayvan ve bitki haklarının da savunucusu olmuş, bunu hayatının esası hâline getirerek etrafındakiler örnek olmuştur. Bu gerçekleri Allah’ın Sadık Kulu: Barla filmi vesilesiyle tekrar hatırlamış olduk.
Bu film dolayısıyla Üstadımızın bu özelliği izleyicilerin dikkatini elbet çekmiştir. Umarım, bundan sonraki film ve benzeri çalışmalarda da daha kapsamlı bir şekilde Üstadımızın tabiat ve çevre korumacılığına yönelik özen ve hassasiyeti dikkatlere sunulur. Yazımın sonunda Allah’ın Sadık Kulu: Barla filmini hazırlayanları bir kez daha tebrik ederim.
YORUMLAR
Bencede güzel tesbitler.
Ben de beğenerek izledim bu yüzden herkese tavsiye ediyorum,
özellikle çocukları olan götürsün.