- 1165 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
" EŞKİYA KEMAL"-ARDAHAN ÖYKÜLERİ 240
Kabadayılık yakışmaya yakışıyordu.
Salt yakışan şey; üstüne oturmuyordu diyemezdin.
Doğuştan kabadayı, babayiğitti.
Yılmaz Güney’in filmiydi: Filme ne güzel isim koymuştular.
"ANASI YİĞİT DOĞURMUŞ!"
Sürme Nene: Onu yiğit doğurmuştu.
Eşkiya Kemal’i...
Bildiniz.
Kemal Abi’yi,
Onu yazacağım.
Bu yazı onun hatırasına adanmıştır. Aklımız yettiğince dilimiz döndüğünce sorduklarımdan; bildiğim kadarıyla...
Alman Filozof Heidegger DASEİN diye bir arke ortaya atmıştır.
Siz bilir misiniz ki?
"Yabancılaşmayı faş ette görelim? Dasein’i de açıkla! Haydi!"
"Ardahan’da gecenin kenarına oturmuştuk daha çocuktuk. Gece evden bizi salmazdılar.
Gündüzün; ismiyse cismiyle yoktu.
Kura Nehri ile korkutula, korkmuştuk. Rüyalarımıza günü bugün gelir.
Kura Nehrinde yüzenler boğuluyordu. Her baharın kurban almıştır.
Dillere pelesenk: Bizse; çocukuza bize aktarırdılar.
Doğrusu: Korkardık!
Biraz amacı aşkınlık yok mu Alla... sen?
Su bizi coş ederse.
Köprüde miymişiz.. Hall’efendiye, neyse gidermişiz. Tahtaların biri kırılırmış; lap suya tullanmayalım mı?
Zırt suyun dibini boylarmışız. Ardahan’ın derinliğini görer miyim merakını bırakın oğlum! Kurbağayı murbağayı; öleceksiniz az daha!"
Dasein buralarda da?..
Yabancılaşma Teorisi: GESİ BAĞLARINDA butun bütündür.
"Gesi bağlarında üç top gülüm var
Hey Allah’tan korkmaz sana bana ölüm var
Ölüm varsa bu dünyada zulüm var "
Gesi bağları şattiyedir nazarımda benim. Yabancılaşma Teorisini muazzam açıklamıştır.
" Gece ala bulaydı. İsmail Irmak’ların evin o mıntıkaydı. Karanlıktı. Şükrü Tura’nın evine çıkan köprüden yukarı yokuş başında sokak lambası vazifeşinas yanıyordu.
Yağmurlu akşam geceyi kapmıştı. Yağar yağmur, ana-baba günü bok yesin bunun yanında.
Hikaye şöyle varoldu:
Yağmur sulara belenecek yağdı. Yağan yağmur sokakta kimseyi zat-ı koymamazcasına evlere sepetlemişti.
Ölüm adın kalleş olsun! Hangi şairinse dizeler o an... a şamil bir yedi silah sesi gök altında ıslandı.
Kemal Abi yere uzanmıştı. Kurşun yaralarından usare kan olup akıyordu.
Kendinde değildi.
Uzun Umut görmüş. Kemal yere yığılmıştı.
Şükrü Hoca’da takıltıya yağmurun sularına basarak koştu; geldiler.
Yeni Mahalle kopmuştu. Yetiştiler.
Yağmur devam ediyordu.
Eski sinnine reşit kadınlar Eşkiya Kemal’in yaralı bedeni hastahaneye götürüldüğünü hayrete mucip leçekli ağızlarında; gözyaşları saklıyoruz bab’ında kelamla, ikrarla mahfuzsuz ağladılar.
"Yağış sende ağla arkasından Kemal’e..."
Sürme Nene ağladı!..
Mahallesi onu çok severdi. O ki mahallesine korganmaz mıydı?
Kars’a Ardahan Hastanesi sevk etti. Bir ay tedavi oldu. Doktorlar şaşkın kaldılar.
Doktorlar ile cümle halk ona:
"Dokuz canlı Kemal" dediler.
Uzun boylu esmer yakışıklısı delikanlıydı.
İstanbuldayken Ses Mecmuası’nın açtığı jön yarışmasına katılmasını söylemiş Ardahan’lı gençler. Ne kadar ısrar etseler de katılmamış.
Beyoğlu’nda kalırken; Kığı Yener köftecilik yapıyormuş. Aynı evdeymişler; Enver Abi de öğrenci. O sıra İstanbul’da okuyan gençler Kemal Abi’yi görürmüşler. Yanına gidermişler.
Tarık Akan bebek yüzlü, Kemal Abiyse daha erkeksi yakışıklılığa sahiptir...
" Memleketini çok severdi. Ardahan’ın tesifini çekerdi. Kendi sahipsizdi.
Kardeşleri İstanbuldaydı. Babam evine, ailesine çok düşkündü. 6-7 kardeştik. Aramızda birer yaş vardı. Poşetlerle eve gelirdi. Biz poşeti havada kapardık. Yere indirmezdik bile.
Sürme Nenem ile bahçesi bir otururduk. Cengiz Amcamın o bahçede evi vardı. Mano Amca’m en büyükleriydi. Vefat etmişti. Onlar da karşımızdaydı. Nazım Amca’m İstanbul’dan hiç gelmedi. Yaşar Amcamsa İstanbul’a göçmüştü.
Aziz Dede’m Revan muhaciriydi.
Eve erken dönerdi. Bizlerle zaman geçirirdi.
Evin tek erkek çocuğu bendim. Benle eğlenirdi.
Eve erken gelmesi sebebi cezaevinde yatmıştı. Evi, evin kokusunu özlemişti. O özlemin telafisi maksadıyla geçen günlerin nazına belki?
Gündüz çalışırdı. Erken kalkar çarşıya giderdi. Nehir Kıraathanesi, Sahil Palas, Dergâh, Yayla Palas erden gittikleri adresti.
Hamallar erden toparlanırdı. Garip, Nadir Emi, Nevzat Abi, Yoğurtçu Kemal, Hall’efendili İbo, Tıpış nam-ı diğer Kerim, Ferik Emi. Hepsine ağabeylik ederdi. Haksızlığa tahammül etmezdi.
Odun, saman komisyonculuğu yaptı. Samanın fiyatı üç liraysa üç lirayı aştırmazdı o fiyatla satardı. Fazlaya sattırmazdı.
Mehmet Yalçın anlatıyordu. Köprünün orda kavgaya tutuşmuşlar. Mehmet 13-14 yaşlarındaymış. Anlattığı o. Mehmet Yalçın ayakkabı boyacısıymış. Kemal Abi tek başına on adamla dövüşüyormuş. Kime vuruyorsa yıkıyormuş. Ayağı taşa takılınca bu düşmüş. Fevzi Yalçın elini uzatıyor; Kemal Abiyi kaldırmış. Daha karışan olmamış. Kavga devam etmemiş
Kars’ta İstanbul’da namı vardı...
Zeki Abi anlatmıştı:
İstanbul’da gece kulübünde. Kavga çıkmış. Gece Kulübünü altını üstüne getirmişler. Mekâna gittiğinde herkes ayağa kalkarmış.
Zeki’yi, Hacı’yı gördüğünde mekâna götürmüş. Bu olanları onlar görmüş...
Çok yorulmuştu. Her şeyle mücadele etmekten bitap düşmüştü. İstediği yerde değildi. Hak etmediği hayatı yaşıyordu. Ona çok kızardı!
Onca seneler kardeşleri yok... İstanbuldaydılar. O Ardahan’da tekti. Altı çocuk yedi nüfusu geçindirmek, hamallıkla, alın teriyle geçindirmek onu dünyaya karşı içsellikle hal-i efkara büründürmüştü.
O hal ki; onda sırtını bir ağaca dayardı. Millet Bahçesinde sona sonsuzluğa ta Hopa’ya taraf... belki mavilikle, belki Karadeniz’e bir imbat yeline selam ederdi.
Belki bir gün, belki o mavilik gelsin, onu aparsın; alsın içindi!
Çocuktum onu bu halle gözledim.
Genç oldum yine bu halde gözledim.
Orta ikiyecek okumuştu.
Tam muhabbet etmezdi bir kırılma noktasıyla içerlerdi. Kendini dinlerdi.
Bir kişiye üç kişi vurdu mu tahammül etmez, müdahale ederdi.
Kendini sorumlu hissederdi. Kim olursa olsun. Bu böyleydi.
Kabadayılık tarafından gelme yapı mı dersiniz? Ne sayarsanız sayın!
2- 2,5 ay Erzurum’da hastanede yattı. Akciğerleri bitmişti. Prof. Nazım Bey şaşırdı.
Merminin birini Nazım Bey röntgende gördü.
Çok dirençli olduğunu doktorlar söyledi.
Servise çıkaracağımız gün rahmetli oldu. Vücudunda çok darbeler vardı: Bıçak yarası, mermi çekirdeği.
Evinden başlar, sülalesine ordan mahallesine ordan Ardahan’a ordan ülkesine dünyaya, elinden gelse her şeye sahip çıkmak, korumak isterdi.
Ama nerde? Neyle?
Bu onu hırçınlaştırırdı.
O hayata iyi ve güzel tarafından yaklaştıkça. Hayat ona başarısızlık bileti kesiyordu.
Bu söz rahmetlinin özünündür:
" Ben hayata iyi ve güzel tarafından yaklaştıkça o bana başarısızlık bileti kesiyordu!"
Allah rahmet etsin sizi Kemal Abi!
Bu dünyanın bir de o bir dünyası var!
Nur içinde yatın Kemal Abi!
Das Ein: Birlik veya Vahdaniyet demektir ki; anlamı: Bu dünyanın birde o bir dünyası var.
Yalçıner Yılmaz
26-11-2011
ARDAHAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.