- 1048 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BU SENİN HİKAYEN
ASLINDA BU SENİN HİKAYEN OLABİLİR?
Işıltılı renkli eğlenceli kentin uzun soğuk bir kış gecesinde içkinin vermiş olduğu tatlı hararetin etkisi ile palton elinde yalpalaya yalpalaya geliyorsun. Derin nefes alıyorsun. Soğuk hava boğazını yakmış. Burnundan ağzından kanlar süzülüyor.Bir kaşında derin bir yara izi göze çarpıyor.Sağ yanağın kıpkırmızı gözlerinde morluklar var.Burnun feci bir şekilde kırılmış.
Bu şekilde:
O soğuk kasvetli yaşlı binanın önüne geldin.Gözlerindeki şişlikler etrafını görmeyi zorlaştırıyor.Bu yüzden yaşlı merdivenleri adımlarken kapüşonlu eşofmanıyla seni bekleyen kadını yaklaşıncaya kadar fark etmedin.Kadın
Bir an için bakışlarını senden kaçırsa da kırık dişlerini görmemeye çalışsa da
Elini uzatıp içeriye girmene yardımcı oldu.
Tan vaktinin soğuk aydınlığı evinin buzlu camına vuruyor.Işık bu odaya süzülmeye çalışırken,kadın seni kanepeye oturtup banyoya koştu.İhtiyacı olabilecek malzemeleri topladı,bir tasa musluğun soğuk suyunu koydu.Temiz bir bez parçası alıp yanına geldi.Kollarını yukarıya kaldırıp kazağını çıkarttı.Göleğinin düğmelerini çözüp,kırık bir kaburga kemiği var mı diye inceledi.Sonra yüzünde ki hasarı iyileştirmek için tatlı nazik hareketlerle tüm çizik ve kesiklerini temizledi.Bu iş bittiğinde temiz bez parçası kan kırmızıya boyanmış.Kanepenin yanında ki sehpanın üstünde sekiz adet pamuk topu birikmişti.Başını kanepenin arkasına yaslayınca yara bere içindeki halin daha net ortaya çıktı.(kadın ne olup bittiğini sormak istese de sesini çıkarmadı)uzandığın kanepede uykuya dalınca, kadın uzun soluk alış verişlerini her nefes de kabaran göğüs kafesini boynunda atan damarları inceledi.Sonra duvardaki saate gözü ilişti.(aslında farkındaydı kadın erkeğinin bu şehirdeki son gecesi idi,babası her ne kadar karşı çıksa da çevrenin bu yakışıklı kumarbazını seçmişti bir kere.Eğer kenti terk etmese öleceğini biliyordu)kadın bu düşüncelerde iken bir dakika daha uyusun sonra uyandırırım diye düşündü.
Gözünü açtığında yanı başında en sevdiğin arkadaşın:
‘’Lanet olsun kim yaptı sana bunu’’
Kanepenin yanındaki sehpada içi su dolu bardağı alıp içmeye çalışırken kırık dişlerine su deyince irkildin.Sanki bütün bedenine bir anda elektrik çarpmış gibi.Başını eğip sinirlerinin yatışmasını,sonra bardağı tekrar yudumlamaya çalışırken:
‘’Kim yaptı bunu sana’’sorusu tekrarlandı.
Arkadaşına dönüp saat kaç ?duvardaki saati seçemiyorum da..
Arkadaşın:
‘’Seni hastaneye götürmeliyim’’
Hayır deyip ellerini kanepenin yastıklarına dayayıp ayağa doğruldun.
Gitmeliyim dedin…
(aslında olup bitenlerin herkes farkındaydı fakat kimse bu çevrenin yakışıklı kumarbazının gitmesinden yana değildi)Gömleğini giyip düğmelerini ilikledin.Ardından yatak odasına yöneldin.Bu sırada ayağını hafifçede olsa sehpaya çarptın.Paltonu giydin.Kumar masalarından kaldırdığın birikiminle o çok sevdiğin çevrenin kıskandığı 1975 model mustang model inci siyahlı atının anahtarlarını aldın.Tekrar oturma odasına dönüp,bu iki kişiye :
‘’gitmeliyim dedin’’..
Herkesle burada vedalaşacağım! Önce kadına dönüp kollarına aldın ve uzun süre bırakmadın kadın gülümsemeye çalışsa da dudakları bunu bastırıyordu.Kadını biraz daha izledin içinden kadının kulağına kimsenin bilmediği kimsenin kendilerinin bulamayacağı bir yer bildiğini fısıldamasını sonra arkandan gelip yeni kentte beraber yaşayacağını söz vermesini istedin.Ama kadın hiçbir şey söylemedi.Sende sonra başını sallayıp arkadaşına döndün.
Arkadaşın:
‘’nereye gideceksin?’’
Bilmiyorum inan .
Arkadaşın:
‘’ah sana ne yapmışlar lanet olsun’’
Arkadaşına artık olanlar için çok geç olduğunu bu işten paçanı sıyıramayacağını söyledin.Artık son kez kucaklaşıp kapıyı arkasından çekmeden merdivenlere yöneldin.
1975 model mustang’in üstü karla kaplıydı.Ama ön ve arka camları temizdi.Kapı kilit ini çevirip şoför kapısını açıp usulca içeriye girdin.Kontağı cevirdin bir süre motorun ısınmasını bekledin.Otoban kapalı idi.Önce 1 caddeyi geçip karayoluna bağlanan 87 yoldan yavaşça ilerledikten sonra kolay bir yol dedin .Tek sorun karla kaplı yollardı.
‘’Keşke zincirlerimi taksa idim’’
Yavaş yavaş ilerlerken şehri izlemeye koyuldun.Artık gökyüzündeki bulutlar aralanmış arkalarındaki mavi gök yüzü yer yer görülmüş sokak lambaları halen sönmemişti.Kar tatlı tatlı yollara düşmekte idi.Yaşlı bir adam eldivenleri elinde sigarasını içiyor,genç bir bayan evinin önünü kürüyor ve tuzluyor,soğuktan yanakları kıpkırmızı olmuş iki küçük velet kaydırakları ile kaymaya çalışıyor,evli bir çift kayak takımlarını arabalarına yerleştiriyor,bir polis memuru eli belinde trafiği kontrol ediyordu.O anda kırmızı ışıklarda durdun.Yanındaki belediye otobüsüne baktın.Arka koltukta oturan beyaz bereli çoçuk sana el salladı.Sende ona karşılık verdin.Çoçuk camın buharına bir şeyler yazmaya koyuldu.Gözlerini kısarak ne yazmaya çalıştığını anlamaya çalışırken okumaya koyuldun.Birkaç saniye düşündükten sonra gülümseyen çoçugun ismini yazmaya çalıştığını anladın.Ardından sende ismini yazmaya koyulduğun an yeşil ışık yanmış belediye otobüsü hareket etmiş egzozundan çıkan dumana bakakalmıştın.
‘’Bir kelime söylemem yeterli dedin’’
Boğazına kadar batmış olduğunu başka çarenin kalmadığını düşünerek bu ışıltılı renkli eğlenceli kente son bir kez daha 1975 model mustang’in dikiz aynasından baktın.eski otomobilinin lastikleri karla olan dingin sesini dinlerken bir an için gözlerini kapadın düşünmeye başladın.Aslında benzer şeyleri sürekli düşünüyordun .Hayatında bir kez bile olsa sabit bir ücretle çalışmayan biri için bu hayal daha öncekilerinden daha güçlü daha kuvvetli idi!!
İz bırakmadan kaybolup gidişini izledin.Batıya doğru ilerleyip sakin bir kentte yerleşmeni belki bu sakin kentin tepelerini otlayan sığırlarını,çiftlik evlerini,camilerini,kasabanın ortasından geçen tozlu yolu,dingin çayları,olabildiğince uzanan mısır tarlalarının kar altında nasıl olabileceğini,sonsuzluğa uzanan sahil kumlarını ,güneşi,kayalıkları,sarp geçitleri olan bu şirin sahil kasabasının küçük bir işletmesinin camında eleman ilanı asılı olduğunu bardakları tabakları yıkayan balık lokantasının önünü süpüren lokantanın arkasında yatan sabit bir ücretli işçi olarak lokantanın patronunu inci siyahlı mavi gözlü güzel bir kızı olabilir.Patron daha ilk günlerden kızından uzak durması için seni uyarmış.Ancak zaman geçtikçe patronun senin ne kadar çalışkan biri olduğunu tabakları bardakları pırıl pırıl yıkadığını etrafı temiz tutuğunu çalışkan biri olduğunu görünce seni mutfağa aşcı yamağı olarak terfi etririr.İlerleyen zamanlarda işi kapışını lokantanın müşterilerinin sürekli artması patronu memnun eder.sürekli seni müşterilerine güvenilen bir dost olarak takdim eder.Öyle ki hatta kasayı bile sana emanet etmekten çekinmez.Patronun inci siyahlı mavi gözlü kızı karşıdan gülümsemeye başlar ve sen her seferinde kırık dişlerini saklayarak(çünkü o dişleri yaptıracak paraya henüz ulaşamadın)bu gülüşlere karşılık verdin.sonra bir yıllık birikiminle turkuaz renkli güzel bir kolye aldın.kız hediye paketini açınca göz yaşlarıyla göğsüne dayanıp gömleğini sırılsıklam edicek ve el ele yıldız bir akşamın seyirine dalıcaksınız.Sonra kurak bir yaz akşamı bu şirin kasabanın ormanında büyük bir yangın çıkar .Tüm hayvanlar kaçarken köylü artık yağmur yağmasını diler .Ve sen alevlerle mücadele için gönüllü olarak üç gün üç geçe canla başla calışırsın.sonunda gönüllüler başarılı olur yangın söndürülür.Ertesi gün kasaba meydanında kahramanlara şükranlarını sunmak isteyen ahali toplanır yardımsever bir insan olarak seni olabildiğince alkışlarlar.Bir gün patron seni yanına çağırıp kızını gerçekten sevip sevmediğini sorar.Sende tüm kalbinle seviyorum yanıtını verirken patron artık sana gururla olgum demekten memnuniyet duyarım diyecek.Bir hafta sonu kasabanın açık alanında tüm ahali ile birlikte düğünün olucak.Gelini beklersin kız bembeyaz bir gelinlikle melekler edası ile yanına gelir.Nikah memuru nikahı kıyar ve sen gelini öpersin.Kısa süre içersinde oğulların ve kızların olur.çoçukların tam bir köy çoçuğu gibi yetişirler.uzun yaz mevsimlerinde balık tutmaya giderler dar kanyonlarda ata binerler .zeki ve nazik olurlar neşeyle büyürler.Hepsinin okul yıllarında notları süper olur kimi doktor olmuş kimi avukat kimi öğretmen olur.Kendi ailelerini kurarlar ve oğulları ile yaz tatiline sana ziyaretine gelirler.Ve bu günlerin birinde evin sıcak tatlı anında patlamış mısırlar yenip koçakları atıldıktan sonra tatlının son dilimi en küçük sevimli kız tarafından yendikten sonra bebekler beşiklerine yatırıldıktan sonra büyükbaba olarak herkesi oturma odasına çagırırsın.Resim tutkun yüzünden karakalem çalışmalarını duvara asmışındır.Artık arkadaşların sana resim konusunda uzmanlaştığını söyleyip sergi açman konusunda ısrar ederler.Ama sen asla sergi açmazsın.Herkesi etrafını toplayıp hikayelerini anlatmaya başlarlar.Herkes büyükbabalarının konuşkan bir olmadığını bildiğinden büyük bir sessizlikle bu istanai durumdan faydalanmak isterler.Küçükler bağdaş kurup yere oturmuş gözlerini fal taşı gibi açmış dinlemektedirler.Çoçuklar aralarında birbirlerine bakıp başlarını şaşkınca iki yana sallayıp duyduklarına inanmakta güçlük çekerler.Ama hepsi söylenenlerin hepsi kelime kelimesine doğrudur.Karın sana baksa da bu hikayeyi dinlemez çünkü o bi hikayeyi biliyordur.çünkü sen düğününden bir gün önce nasıl biri olduğunu ne yaptığını nasıl yaşadığını anlatmıştın.Ona eğer beni bir daha görmek istemezsen burada ngidebilirim demiştin ve asla geri dönmeyeceğine yemin etmiştin.Mavi gözlü kadın sana bakmış ve burada kal demiştir yanımda kal kocam ol demiştir.Artık sen hikayeni anlatırken her şey susmuş sessizliğe bürünmüş sen hikayeni anlatırken nerden geldiğini ne yaptığını ne yaşadığını bir bir anlatmışındır.Sonunda anlıyor musunuz diye sorar.Ne kadar şanslı olduğumu anlıyor musunuz?
BELKİ BUNLARIN HİÇBİRİ OLMAYABİLİRDİ BELKİ SİZDE OLMAYABİLİRDİNİZ…
BU HAYATIN GERÇEKLEŞMEMESİ O KADAR YÜKSEKTİ Kİ……