- 856 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YALNIZ ÖLÜLER GÖRÜR
Düşünceli yürürken bir yol dönemecinde
Çıkacak önümüze beyaz dallarla bahar
Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu
Erguvanlı bir bahçe mor salkımlı bir duvar”
Ziya Osman Saba’nın
Yine bir son baharı kurumuş ağaçlardan dökülen yapraklarla geçiriyordu Akif. Ağaçlarında kendisi gibi yaralı olduğunu düşünüyordu. Lakin ağaçları kendinden şanslı dahi görüyordu çoğu zaman. Yaprakları Piraye’ye ağaçları da kendisine benzetiyordu. Acımasız olan, giden yapraklar her yıl geri gelirken;
Piraye gittiği yerden gelemiyordu bir türlü...
Kızıyordu yapraklara.
dallarda kalanlara;
- dayanın bırakmayın sevgilinizi diye mırıldanıyordu.
Her son baharda, her seslenişte göğsü daralıyor, aldığı nefesi geriye veremiyor,zamansız giden sevgiliyi hiç affetmiyordu. Geç bulmuştu kendince sevdiğini ve erken kaybetmişti. Daha doğrusu kaybettirmişti kendisini Akif e. Salıncak sallanırken, bir yokuştan aşağıya hızlıca inerkenki gibi olurdu Piraye yi görünce. Beraber oturduklarında yüzüne bakamaz, eline çer çöp alır onunla oynardı. Birlikte geçirdikleri küçücük zamanlarda etrafında küçücük parçalara ayırdığı; bazen bir peçete bazen kibrit çöpleri bazen de gül yapraklarını bırakırdı darma dağın...
Şimdi ne çer çöp kaldı nede gül yaprakları. Geriye kalan darma dağın bir yürek vardı sol yanına saklanmış.
Bir gün; uzun zaman sonra ilk defa saçlarını düzeltti, kokusunu sürdü, üstüne başına şöyle bir baktı Akif. Aynanın karşısında sırıttı dişlerini kontrol etti. Sığır tüccarlarının yaptığı geldi aklına, ilk defa güldü. Sokaklara attı kendini, ağaçları görmek istemiyordu bu gün. Bir kafeye girdi sade şekersiz bir kahve söyledi. Köşede bir başına oturan bir bayan vardı, göz göze geldiler bir an. Önüne baktı bizimki. Kahvesi gelinceye kadar ara ara baktı o hanıma. Bunca zamandır herkesi benzettiği tek bir bayan vardı Akifin’ de bu hanımı kimseye benzetemedi.
Kahvesinden bir yudumcuk alacak oldu, höpürtletti istemeden, öksürdü akabinde. Kızardı, sonra bir daha denemeye cesaret edemedi.
Garsondan hesabı ister gibi baktı ama garson fark etmedi bizimkini. Köşedeki hanım fark etmiş olacak ki gideceğini, ayağa kalktı üstüne üstüne yürüdü. Akif ayaklarından başladı üşümeye, hanım yaklaştıkça göhüs kafesine sıkıştı ruhu ve yere yığıldı. Çalışanlar koşarak Akifi’n yanına geldiler. Biri ambulansı aradı diğeri kolonya sürdü vs. vs. ama olmadı , kendine gelemedi Akif. Öldü sadece.
Kadın falan da yoktu ortalıklarda.
Denilir ki kaza vukuu bulunca kader gerçekleşir. Ve kurtlar vadisi dizisinden bir replikte şöyle geçer ” yalnız ölüler görür”