- 1090 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Suçlu
Biten her şey üzer beni ve üzgün olduğumu anlatacak bir söz bulamamak da bir o kadar acı verir. Aslında biten bir hayattan geriye kalanlarla başlayan yeni bir hikayeydi benimkisi. Hikayemin çok boyutlu bir kayboluşun gölgesinde devam ediyor olması neyi değiştirebilir.
Yaşanan her şeyin önüne geçmeye gücüm yetmediği için pişmanım ve cezamı çekiyorum. Pişman olduğumu söylemem anlamını yitirmiş bir kaç harften ibaret. Ama elime bin kere daha fırsat geçse onu bin kere daha öldürürdüm. Eğer onun bu kokuşmuş hayatına son vermeseydim çok daha fazla pişmanlık yaşardım.
İnandırıcı olmadığımı düşünüyorlar, oysa her gece ve her gündüz vicdanımın ayak seslerini duymakla geçerken, sığınacak bir delik aramaktan daha iyisi gelmiyor elimden. Lağım faresi olmayı diliyorum çoğu zaman. Fareler bile daha masum görünüyor gözüme. Bu kadar mide bulandırıcı olmayı nasıl becerdiğime şaşırıyorum.
Tam da bu duyguyla tanıştığım dönem başladım yazmaya. İlk o zaman içimdekilerin içime sığmadığını anlayıp dışarı taşırmaya devam ettim.
Onu öldürdüm. Onu öldüreli tam iki ay oldu. Sıra bendeydi ve iki aydır onunla her gün defalarca yüzleşerek öldürdüm kendimi. Ne kadar çok öldüysem o kadar çok yaşamaya devam ettim. Bu katletme seanslarım daha ne kadar sürecek bilmiyorum.
Onun hayali gözümün önünden gitmiyor, yalvaran gözlerle bana bakıyor. ’Yapma’ diyemiyor, çok kederli bakıyor sadece, ona acımıyorum bu hayatı yaşamak zorunda olduğum için kahroluyorum.
Masum olduğumu keşke onu öldürmeden önce anlayabilseydi annem.
Artık çok geç, artık çok geç demek için bile çok geç.
Gözlerimi uykuya her kapadığımda onun yaşayan ve hala parıldayan gözlerinin bıçağa yansıyan görüntüsü beni ürpertiyor. Onu bıçakla öldürmeliydim belki de. Daha şenlikli bir ölümü hak ediyordu. Kan tutmasaydı eğer beni, mutlaka bıçağı tercih ederdim. Duş başlığını sökerken onu boğarak öldürmeyi günler öncesinden hayal etmiştim. Plânım istediğim gibi işlemişti. Tabi ki görev icabı yanında taşıdığı kelepçelerinin de bana çok yardımı dokunmuştu.
Bir katil asla ürpermemeli ama ben katil değilim, bunu kimse bilmiyor, kimse kabul etmiyor ama ben biliyorum. Eğer öyle olsaydı korkmazdım ondan ve titremezdim onu öldürürken.
Ben bile tahammül edemiyorum artık kendime. Zaten hiç kimse de gelmiyor, kimse görmek istemiyor yüzümü. En çok annemin ona inanması beni üzüyor. Ona değil de kızına inanmayı tercih etseydi ziyaretime mutlaka gelirdi. Ama aşk insanı öylesine baştan çıkarıyor ki, aşktan adeta kör olan annemi suçlayamıyor ve anlamaya çalışıyorum. Belki de, ta en başında tüm olan biteni anlatmalıydım ona. Ama aşktan çılgına dönmüş bu kadın elbette o üvey babam denilecek alçak adama inanmayı ve beni onu tahrik etmekle suçlamayı tercih edecekti.
Çirkin ve kimsenin dikkatini çekmeyecek bir genç kız olmayı dilerdim. Belki o zaman katlanılabilir bir hayatım olurdu.
Bu sabahın da diğerlerinden bir farkı yok. Hücrem yine buz gibi. Benim yerime iğrenç bir insanı kollayan yargının ve hak savunucularının başarısız olduğu bir ülkede bana biçtikleri hücrede daha âlâsını beklemek hata olurdu. Susmayı yeğlediğim için en az ben de onun kadar suçluyum. Böyle bir şeyi nasıl itiraf ederdim bilmiyorum. Bu çok aşağlık bir duygu. Bunu reddetmekten başka seçeneğim yoktu ama annem bana inanmalıydı. Ona her şeyi anlatmıştım. Beni reddetmesi çok gücüme gidiyor.
Her yer karanlık ve derin çatlaklarla dolu duvarlar, içimin kırıklarından büyük değil.
Tüm bunları düşünürken gardiyan beni dışarı çıkarmak için kapıyı açıyor. Kolumdan tutup elindeki ağır anahtarlarların çıkardığı şıngırtılar eşliğinde beni havalandırmaya götürüyor. Yüzüm aydınlığa çevriliyor, gözlerim kamaşıyor göremiyorum.
Aydınlık beni boğuyor. Suçlu olduğumu biliyorum ve karanlıklara hakkım olduğunun anlaşılmasını ve beni düşüncelerimle rahat bırakmalarını düşünüyorum. Düşünmek beni boğuyor. Deliremediğim için kendimden tiksiniyorum. Nefes almaksa manasız bir vücut hareketi olarak bedenimde hükmünü sürdürüyor.
Aynı yeniklikle havalandırmaya çıkıyorum. Sabit kollarımı ve ritimsiz bacaklarımı güneşe teslim ederken hissizleştiğimi ve herhangi bir kıpırtımın olmadığını fark ediyorum.
Bir tek gözlerim güneş görünce açılıp kapanıyor. O sırada biri yanıma geliyor ve sigara istiyor, cevap vermiyorum.
Kimseyle konuşmak gelmiyor içimden. Kendimden kaçmak, olmayan mecalimi oraya buraya saçmak istiyorum. Mecalim olmadığı için bunu yapmak bile imkansızlaşıyor.
Onu katlettiğim günü düşünüyorum. Kimse ne olursa olsun ölmeyi hak etmez. Onun yaşam hakkını nasıl elinden aldım ve ne zaman bu kadar canileştim hatırlamıyorum. O bir anlık cinnet halim tüm hayatımıza nasıl mâl oldu, bunları geçiriyorum zihnimden. Her ne olursa olsun ondan iğreniyorum. Bu suçluluk hissim, ondan nefret etmek ve iğrenmekten daha güçlü olmadığı için şükrediyorum.
O bunu hak etmişti, onu öldürmek için geç bile kalmıştım. Bunu en başta yapsaydım beni bu kadar kirletemeyecekti. Ondan hala nefret ediyorum. Her gece kabuslarımın kahramanı olduğu için ve aklımdan bir an olsun silinmediği için toprağın altındaki bedeninden hala korkuyorum. Ruhu için sürekli küfrediyor ve hayalimdeki yüzsüz yüzüne tükürüyorum.
İçimde iki gündür kımıldamaya başlayan bebekten nasıl kurtulacağımı henüz bilmiyorum. Böyle bir ruh hastasının genlerini taşımayı hiçbir insan evladı hak etmiyor. Ona bu kahrolası kaderi ve alnına bütün hayatı boyunca yapışacak lekeyi yaşatmaya hakkım yok. Kimse duymadan bir kez daha katil olup, rahmimi parçalamak pahasına onun hayatına son vereceğim...
fulya/kasım2011
YORUMLAR
Çok uzun bir öykü temanın özünü kavrayanlar için.
Mükemmel bir üsluptu. Okuru, yazıyı kendi kafasında genişletir duruma getiriyor.
Kutlarım.
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.
Fulya CODAL
onur verdiniz değerli yazar, çok teşekkür ediyorum
ziyaretiniz başım üzerine, saygılarımla..
tebrikler sevgili fulyam...haklılığı ve pişmanlığı karşılaştırdığın hesaplaşmalar çok iyi olmuş...biraz daha uzun sürebilirdi gibi geliyor bana...sanki özetlenmiş...ama sahibi bilir kelamın sihrini diyorum
sevgiler canım
Fulya CODAL
teşekkür ediyorum Meltemcim, uzun yazıp okuyan arkadaşları sıkmak istemedim..
tadında kalsın istedim, bir dahaki sefere uzun anlatayım, anlaştık mı :)
sevgiyle..
Konuşmalara yer vermiş olsaydın, zaten senin üslubun olmazdı. O yazılan konuyu yaşamak ve de onun gibi anlatmak, tarzına en uygun olanıydı. Gerisi angarya zaten...
Güzeldi, biraz daha uzatabilirdin elbette....
Saygımla her daim...
Fulya CODAL
sadece ne hissettiğini anlamaya çalıştım, cinayetten öncesini de anlatabilirdim aslında ama o zaman seri halinde iki veya üç bölümde yayınlamam gerekirdi, seri halde yazmaktan sıkılan biriyim, o yüzden kısa ve öz olmasını tercih ettim
teşekkür ediyorum, saygılarımla her daim..
Bazı filmler vardır..
Kendimi öylsine kaptırırım ki, o filmde, o yerlerde sanki kendim gider gelir, Ruhumun dolaştığı Rüya'lar gibi.. Bu yazı da böyleydi, .. Bitince ohh bee bile diyemedim.. Maalesef gerçekleri oluyor, gerçek hayattan alıntı...
Kim bilir bu durumda olan kaç kız var... Üzülüyorum.. Dile getiremesem de..
Siz dile getirip, kaleme bile konuşturmuşsunuz..
Harikaydı, üzülsem de, duygulansam da teşekkür ederim.. Çok güzel ve gerçekti..
Kaleminize sağlık,
Fulya CODAL
eminim bu duruma maruz kalan çok insan var.
ben acizane anlatmaya çalıştım ama biliyorum ki yetersiz
dilerim en aza indirgenebilir, teşekkür ediyorum ziyaretiniz için..
sevgiyle..
kir,pas hepsi üzerlerine çektiğimiz ölüm süngerine yapıştı, gittiler..
temizlenecek bir sünger var şimdi.
açılar kazandıran kaleme saygı ve hürmetlerimle.
Fulya CODAL
:)
Şaşkınım çünkü geçenlerde buna konu olarak benzeyen bir öykü yazdım. Ama daha deftere asmamıştım. Benzerlikleri şaşırttı. Gerçi burdaki cinayetin nedeni, işleyen kişi epey farklı ama bendekinde de bir katil ve iç hesaplaşması var.
Tebrikler çok güzeldi, sevgimle
Fulya CODAL
Eminim farklıdır, dediğim gibi ben bir filmden esinlendim, derin ve kanayan bir konuydu, yazmaktan alıkoyamadım kendimi.
sevgiyle..
Fulya, Bu kurguladığın hikayen hayattan alıntı olmalı, Kadının ruh halini mükemmel yansıtmışsın seni tebrik ediyorum. Çaresizliğini, pişmanlığını ve hatta haklılığını hepsinin bir biriyle kavgasını ve sonrası mükemmeldi... Yazar Ruhunu tebrik ediyorum ve sevgilerimi yolluyorum.
Fulya CODAL
Çok teşekkür ederim..
Yazdıklarımız hep hayattan derleme ve esinlenme değil mi zaten, yoksa nasıl yazarız değil mi..
Onur verdiniz, sevgi ve saygımla..
Kaleme aldığınız bu yazıyı okuduğumda doğrusu çok etkilendim.
Zannederim ki bir hayattan alınmış kurgulanarak yazılmış bir yazıdır.
Derin bir depresif ruh haliyle yaşanmış bir hayat hikayesi,
Kutluyorum kaleminizi,
Saygılarımla,
Fulya CODAL
Bir kaç gün evvel izlediğim bir filmin etkisinden kurtulamadığımdan o filmden esinlenerek yazdım..
saygılarımla..
gesialdo'nun elleri değdi piyanonun tuşlarına
-onu öldürdüm ey aşk tınsığı
-onu öldürdüm ve suya attım
.
Fulya CODAL
Onu öldürdü ama hala kurtulamadı korkularından..
Ne çok kaybeden var, göremiyorum nicedir ay ışığını avluda..
lacivertiğnedenlik
.
Anladığım kadarıyla cinsel bir taciz sözkonusu Fulya ve çoğunlukla Türk Ceza Kanununda nefsi müdafaya giren ve üstelik mağdure hamile ise şayet cezası epey hafifletilmiş olarak veriliyor, kimi zaman ceza dahi verilmediği olabiliyor...
Demem o ki; hücrede değilde koğuşta kalsın mağduremiz...
Mevlam kimseye vermesin, anne baba evladını başka birşeye veya başka birine tercih edince zaten evlat cinnet geçirecekmiş gibi oluyor...
Toplumsal bir yara aslında ülkemizde de, Adliye koridorlarında öyle çok vak'alar var ki, cinsel taciz ve ensest ilişkilerle ilgili anlatamam...
Tebrikler, ben beğendim...
Ben kimsem?
Fulya CODAL
Söyleyemiyor onu neden öldürdüğünü ve hamile olduğunu da kimse bilmiyor elbet... Tek kişilik bir hücrede yaşasın istedim iç hesaplaşmalarını..
Teşekkür ederim Seçilcim..
sevgiyle..