- 768 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
OLMAYAN BEYNİMLE KAZANDIM
CEHENNEM / LİK HAYATIM - 4
OLMAYAN BEYNİMLE KAZANDIM
Annemle babamın ayrı olduğunu, benim babamla yaşadığımı sınıftaki herkes ve öğretmenlerim de biliyordu.
Bir gün ısmarlama yaptırdığım elbisemi giydiğim ilk gündü. Edebiyat öğretmenim, çok şık olduğumu, özel bir anlamı olup olmadığını sorunca, ’ Bu gün anneme gidiyorum !’ demek geldi içimden. Sevdiğim kızın yüzünde o an beliren sevinç ve gülümseme ifadesi öyle mutlu etti ki beni, anlatamam.
Çok seyrek giderdim aslında anneme. Oysa çok yakındı ; okulumun olduğu Pendik’te oturuyordu. İçimden gelmiyordu doğrusu. Çünkü o beni, babamın yanına göndermişti, başından atmıştı yani. Sebebpleri, haklılık derecesi, o gün için beni hiç ilgilendirmiyordu. Beni ilgilendiren ise, annesiz olduğum için neler çektiğimdi.
Dediğimi yapıp anneme gitmiştim o gün. Aramızda biraz yakınlaşma olmuş ve daha sonra daha sık gitmeye başlamıştım. Babamdan sonra evlendiği eşi ölünce de, şimdi oturduğumuz, köyün en yeni, en güzel binasındaki daireyi kiralamış, annemle babamı tekrar bir araya getirmenin yollarını aramaya başlamıştım.
Biraz annemle babam için, biraz da kendim için tutmuştum o evi. Daha önce kahvede yatıp kalkarken de, oradan taşındığımız, harabeyi andıran eski evde oturuyorken de hep küçümsenmiştim. Çok şey kaybettim o dönemlerde.
Babam bana hayır dememişti, annemle tekrar bir araya gelmeleri için. Çünkü, özellikle okulda başarılı olmam, köyün bir anda örnek genci durumunda olmam, onun bana olan sevgisini katlamıştı adeta. İstediğim hiç bir şeye itiraz etmezdi zaten. Annem, lâfını bile ettirmedi babamın ve onunla uzun sürecek bir dargınlık dönemimiz daha başlamıştı bu yüzden. Tabii sonra yeniden gidip gelmeye başlamıştım.
Yeni eşyalar, koltuklar, hatta yatak odası takımı bile şimdi bana kısmet olacaktı. Var olan eşyaların yenisinde hiç ısrar etmedi kız tarafı. Sadece noksan olanları gücümün yettiğince tamamlayacaktım işte. Beni zora sokacak, vaz geçmeme sebep olacak her hangi bir istekte bulunmamaya özellikle dikkat ettiler. Her şey benim istediğim şekilde olacaktı.
...................
Okulun artık son günlerine yaklaşmıştık. Liseli aşkım, beni görmeye tahammül edemediğinden midir, yoksa üniversite sınavlarına daha iyi hazırlanabilmek için midir ; okula gelmemeye başlamıştı. Benim için de hiç bir anlamı kalmadı artık okulun.
Sürekli nişanı bozmak ve evlenmemek için bahaneler aradım. Dünür olan akraba kadınla sürekli tartıştık bu konuda. Adeta onun hatırına, el âleme karşı, kıza ayıp olmasın derken hızla evlilik hazırlıkları devam ediyordu.
Böyle bir ortamda üniversite sınavlarına da hazırlanıyordum güya. O kızın tıp fakültesi seçeceğini ve de kazanacağını adım gibi biliyordum. Ben de mutlaka tıp fakültesi seçecek ve mutlaka ona yakın olacaktım. Uzak kalmam demek, dünayadan uzaklaşmam anlamına geliyordu benim için.
Bir tıp fakültesi, bir de öğretmenlik seçmek istiyordum. Fakat başta öğretmenlerim olmak üzere, özellikle ağabeyimin de etkisiyle tıp fakültesinden sonra bazı mühendislik fakülteleri seçtim.
İstanbul dışında okul seçmeyi hiç düşünmedim. Çünkü babam vardı benim. Onu yalnız bırakamazdım. O yüzden sadece İstanbul seçtim.
Yıl 1978’di. O zamanlar üniversite sınavları tek basamak şeklindeydi. Okullar kapandıktan yaklaşık bir ay sonra yapılıyor ve seçmeler de ilk müracaatta yapılıyordu.
Son bir ayı da boş geçirmeyip hızlandırılmış yeni bir kursa daha devam ettim. ( Birincisi Beşiktaş Yıldız Dershanesi, ikincisi de Unkapanı dershanesi )
Aslında hepsi boşunaydı. beynim çoktan durmuştu benim. Ne sınıfta, ne de kurslarda gördüğüm hiç bir dersten hiç bir şey anlamıyordum. Beynimin yükünü daha da artırıp kendime eziyet etmiş oluyordum.
Fakat umutlarımı sonuna kadar kovalayıp, sevdiğim kıza ulaşmaya çalışıyordum. Nişanlansam bile henüz evlenmemiştim. Öyleyse yakın olursam, halâ kavuşabileceğime inanıyordum ona.
Sınavlar geldi çattı. Çok kolay geçmedi benim için. istediğim başarıyı yaklayamayacımdan emindim. Lisedeki sağlıklı günlerimde sınavlarımın ne kadar kolay geçtiğini çok iyi biliyordum çünkü.
.........................
Bu arada üvey ağabeyim düğün için verdiği sözü tutmayıp, ilk verdiğinden sonra para vermedi bana. oysa sürekli masraflarım artıyordu. Uzun süredir sinemacılığı da bırakmıştım. Üniversiteye hazırlanmam ve kafamı dinleyebilmem için özellikle o istemişti sinemacılığa ara vermemi.
Hem kahvemizin hem de evimizin kiraları aksamaya başladı. Ben de yeniden arsamı satmaya çalıştım. Bu bana pahalıya patladı. ağabeyim vaz geçirmeseydi eğer doksan bin liraya satacağım arsamı şimdi altmış bin liraya zor sattım. Onunda on beş bin lirası arsayı satın aldığı kişiye borcumdu zaten.
Önce tüm kira borçlarımı ödedim..Sonra da sinemacılıktan iyice vaz geçmiş olacağım ki, köye bir kırtasiye açmak aklıma geldi.
İstanbul Kurtköy’ün ilk kırtasiyesini açmak bu şekilde bana kısmet oldu. Bahar’dı liseli aşkımın adı. Fakat ben ona Çiçeğim derdim şiirlerimde. Kırtasiyeye de Çiçek Kırtasiye dedim. Okul kitabı ve gazete satmak (Kurtköy’de ilk defa) için gerekli girişimlerim oldu.
O günlerde sonuçlar geldi. Aslında başarılı olmuştum yine. Beyni tamamen durmuş, sürmenaja yakalanmış biri olarak girdiğim sınavda ülke çapında ilk % 5 ’e girip, 521,880 fen puanı alarak İstanbul Teknik Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Makina Bölümü (Maçka)’nü kazanmıştım.
Sevinmiştim yine ama, sevdiğim kızdan ayrı bir okuldu kazandığım. Kurtköy’ün tarihine adımı yazdırmıştım bu başarı ile ama yıllardır uykusuz geçen gecelerimin karşılığı tam da sevdiğimin yanı olmalıydı bence.
Olmadı işte. Kavuşmak hayal oldu böylece.
( Devam edebilir )
YORUMLAR
Fikret TEZEL
Fikret Bey Kardeşim.
Önce yukarıdaki fotoğrafa takıldım. Sanki tanıyor gibiyim orayı.Ama yazılarında hiç İzmit kelimesi geçmediğine göre sanırım benzettim. İzmit'teki bir okula benzetmiştim ( Adını unuttum. Cumhuriyet ya da Gazi Ortaokul veya Lisesiydi ) Sonra yazını okudum. Bir kız var..Onu seviyorsun...Ama onun seni sevdiğinden emin değilsin. Çünkü soruyorsun kendi kendine '' Beni görmeye tahammül edemediğinden mi nedir okula gelmemeye başladı diye'' Niçin öyle düşünsün ki? Ama sende bir '' Beni istemiyor '' korkusu oluşmuş nedense....Kısacası kendi kendinle çok hesaplaşmışsın ve öyle sanıyorum ki halen de öylesin. Yani kendinle çok hesaplaşıyorsun. Hatta kavgalısın kendinle...Mesela namazı niyazı bırakma olayında da vardı bu durum.
Aziz dostum haddim olmayarak biraz fazlaburnumu soktum galiba ve de adetaa psikologluğa soyundum birden . Sadece senden farksız oluşumdan galiba. Kendinle fazla hesaplaşmak sonunda insanı için için çürütüyor.
Kısacası ben yandım sen yanma olayı.
Selam ve saygılarımla.
Fikret TEZEL
Bir de aslında bu günlere kadar olanları , daha önce ''Müebbetlik Hayatım '' olarak yazmış, anlatmıştım.
Platonik olarak sevdiğim kız, bana yüz vermeye başladı. Çok samimi olduk onunla. Arkadaşlığımızın sadece adını aşk olarak koymadığımız kaldı. Fakat sonra benden kaynaklanan sebeplerden dolayı aramız açıldı. Bıçak gibi kesildi arkadaşlığımız. Bu durum beni delirtti. Sarhoş sınıfa gelmelerimin sebebinin o olduğunu da herkes anlayınca , hem halimden hem de başkalarının bilmesinden rahatsız oldu. Çok da haklıydı elbet.
O okul, İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka kampüsüdür. Şimdi, sanırım İşletme Fakültesi olarak hizmet veriyor.
Tüm anılarımı roman olarak yazma sözü aldığım, sitenin en iyi yazarlarından bir bayan arkadaş var. Aslında onun hakkımda daha fazla şey öğrenmesi için yazıyorum biraz da. Bir gün gerçekten yazmaya karar verirse, asıl o zaman okunası olacak.
Bahar hanımı merak edeiyorsanız eğer ; o şimdi iyi bir uzman doktor. Meslek örgütünde de yönetici. Allah bağışlasın iki de çocuğu var. Dünya ahiret kardeşimdir artık. Allah mutluluğunu bozmasın.
Selâmlar, saygılar.