- 1375 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
mutluluk gelecek kalpler kavuştuğu zaman . .
Buruşuk teninden okunuyordu bıkkınlığı , kararmış damarları şişmişti hayatın zulmünden saat dokuza geliyordu.Tek ayağı yamalı koltuğunda yine uyuyakalmıştı.Zor zanaat bakıyordu yalnızlığa düşmüş göz çukurlarıyla… Doğruldu yavaşça,gözleri uzanacak bir el aradı usulca … Gözleri bastonuna takıldı… İçine sinmese de yürüdü bitmeye yüz tutmuş ilaçlarına,bir sandalye çekti ölüm sessizliği balkonuna papatyaların yanına…Derin bir iç çekti… Sonra konuştu benliği,takıldı resimlere,gözleri konuştu yaşlarla…
Diyordu ki :
‘’ Kokuna sinerdi papatyalar tüm çıplaklığıyla,gidişinle suladım her gün saksı dolusu yaşla.’’
Geçmişten gelen anılara açtı gözlerini,
Güzel bir akşamüstüydü yine,ayakkabılarının bağcıkları değerken Arnavut kaldırımlara, buğulu bir camda görmüştü kendini,gözlerinde aynı hüzünle…Bu ufacık anı yaşlarda boğmuştu gözbebeklerini.
Dökülür boncukları hayatın,serilir yerlere o yalnız kadın üşür yine…
Düşündü:
‘’keşke! Keşke tanımasaydım seni yanmazdık kokulu müebbet ateşlerde,düşmezdik tesellisiz dertlere,yaşlar ekilmezdi güzel gözlerimize…’’
Bir öksürük tuttu ciğerlerini,yorgun kalbi tekliyordu artık. Yalnızlık bu muydu ? hapsolmak mı hüzün sağanaklarında sukuta? Yüreğinin yaşlı ve açık penceresinden rüzgar gibi girer hayatın yorgunluğu,oysaki onunda kalbi genç olmuştu…Onun kalbide kendi kendine yetmişti zamanında, oda yazmıştı aşklarını karalama defterlerine…Kalktı sandalyesinden,aynanın karşısına geçti,baktı buruşuk suratına ve taradı saçlarını,tüm yaşanmışlıklarını topladı taraktan ve çöpe attı.Böyle mi olmalıydı?böyle hayaller çöpe yürekler zindanlara mı atılacaktı ? Soluk tenli bu yaşlı yüz neler görmüştü oysaki ne insanlara gülümsemişti bu dudaklar, kimlerle konuştu, kimlerle savaştı bu kalp…Buda bir oyundu işte onun rolüde buraya kadardı, ama bu seferki rolü perdenin kapanmasıyla bitmeyecekti…Ölümden korkmuyordu onu korkutan yalnızlığın hükmettiği insanların acılarıydı.Yüreği gençken beş altı ayını geçirdiği birine kaptırmıştı kendini,kilit vurmuştu kalbine… Ama oda yaz yağmuru gibi gelip geçti ihanetleriyle,hüzünleriyle…Yelkovanın ihanetide ağırdı hani, o gittikten sonra daha hızlı geçer olmuştu zaman.Dakikalarca göz göze gelip yıllarca ayrı kalmışlardı.Damarlarında gezen kan bile özlemişti onu.Mürekkebi tükenmişti ellerinin,kalbindeki yaralar ellerini acıtmaya başladığında tükenmişti.Kapı çaldı , gıcırdayan sandalyesinden kalkmak zor gelsede üşengeçliği bir kenara bırakıp bastonuna tutunup eski kokan koridoru geçti, güçsüz kollarıyla kendine doğru çekti kapıyı kapının öbür tarafında beyaz saçları buruşuk yüzü ama dimdik omuzlarıyla geçmişten gelen ama zamanda yolculuk yaparken yaşlanmış bir adam duruyordu… Titreyen ellerinde bir demet papatya, yüzünde utangaç bir gülümseme,yıllar sonra kapısındaydı o adam yine… Bu yüze elveda demişti yıllar önce…Resimlerden ezberlemişti bu yüzü… Şimdi karşılıklı duruyordu kalpleri.Geçmişten gelen bu adama bakarken yanındaki genci görmemişti.Biraz şaşkınlığın ardından onları içeri buyur etti.Kapının eşiğinden giren yıllar, kalp atışlarını hızlandırmıştı.Titrek elleriyle kapıyı kapattı.Papatyaları vazoya koydu…Meraklı gözlerle izledi onları neden diye sordu neden bunca yıl sonra?
Birbirlerinin gözlerine bakmaya korkuyolardı.
Sevgileri yuvarlanırken gözlerinden , suçluluk dolmuştu oda..Tahta koltuğuna kaç gözyaşı dökülmüştü? Tane tane akarken hatıralar gözlerden, sözler çıkmasada dillerden her şey konuşulmuştu. ‘’ Hoşgeldiniz’’ dedi usulca yaşlı kalbinde içekler açmıştı.Delikanlı kim diye sordu.Zamanın hediyesi bu adama…Ama cevabı biliyordu. Gencin anlamlı kahverengi gözleri adamınkilere eşti.Biliyordu o saçlar,eller,gözler kırmızı rüzgarların prensinin eseriydi. Ne aşklar yaşadılar birbirlerinden ayrı, ama kapatmamıştı hiçbir aşk kalplerindeki yaraları.Kadının yüzündeki gülümseme damla damla dökülen kanlarını kapatmak içindi.Benliğinde kabaran bu aşkı bastırdı ve çığlık çığlığa bağırdı kalbi ‘’ Git yıllar önce gittiğin gibi.’’
Bir zil sesi bozdu bu acı dolu anı.Israrla çalan derinden gelen bir zil sesi…Uyandı…Yumuşacık yastığı yaşlarla ıslanmıştı.Kalktı koşarak kapıyı açtı…Bıkkın yüreği bu sevdayı saklamıştı halbuki…
Rüyaydı sadece rüya…Kalbi gençti işte, yeniden esecekti rüzgar ve yeniden doğacaktı güneş.Şimdi geçmek bilmesede zaman o da biliyordu mutluluk gelecek kalpler kavuştuğu zaman…
-ihtiSaR-