- 891 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
USUMDAKİ KELEBEKLER
USUMDAKİ KELEBEKLER
Tanrı mahvetmek istediği kişinin önce aklını alır.
Euripides
***
Ben küçükken, mahalleliye göre mahallenin bir delisi vardı.
Adı Hüseyin’di.
Mahalleliye göre Deli Hüseyin.
Mahallenin akıllı çocuklarının, peşinden deli Hüseyin diye bağırıp koşturdukları bir zavallı.
Hüseyin bana göre mahallenin en akıllısıydı.
Çünkü…
O, ahşaptan olağanüstü arabalar yapıyordu.
Üstelik renkleri kırmızıydı.
***
Sonraları, günlerce düşünecek bolca vaktim olmuştu. Delicesineydi belki ama yinede düşünmeye değerdi. Bana göre yaşam zaten delilikler ile doluydu. Akıllı olan kimdi ki.
***
Her şey o gece başlamıştı. Küçücük odamın penceresinden sızan mehtabın marifetli bakışları, odanın içerisine süzülene kadar her şey olağandı. Muhtelemen?
Zannediyorum ki, ay ışığının sıcak kollarıydı beni uykumdan uyandıran. Odamın içerisine dolan ışık garipsenecek kadar insancıldı. Canlıymış gibi.
Dışarıda esen ılık yel; pencereden süzülüp beyaz perdenin tel kırma motiflerini okşayarak yatağımın başucuna konduğunda başıma geleceklerden henüz haberdar değildim. Henüz…
***
—Acıyor mu?
_ Hıı.
_Sabırlı olman gerek.
_ Hıı.
***
Halüsinasyon olabilme ihtimali ne dereceydi bilmiyorum ama başıma gelenlerin ay ışığıyla ilgili olduğunu defalarca anlatmaya çalışmıştım. Her seferinde başa dönmek, aynı şeyleri cevaplamaya çalışmak bir girdabın içerisinde dönüp dolaşmaktan farksızdı.
_ Evet, tekrar başa dönersek... Seni evden dışarıya çıkmaya iten neydi sence?
_ Dedim ya ay ışığı suçlu.
_ Sonra ne yaptın.
Aman Allah’ım delimi ne bu adam.
Okuduğum bir kitap şöyle yazıyordu. Bence tüm psikiyatri uzmanları biraz kaçık oluyorlar.
Bence de.
***
Uyanmıştım. Üzerimde bir hafiflik vardı. Ay ışığından olsa gerek. Yatağımdan kalkıp terliklerimi ayağıma geçirip salona doğru yöneldim. Aslında yönelmedim. Yönlendirildim. Alelacayip bir durum yaşıyordum. Ama önemsemedim. Yapmam gerekenleri harfiyen uygulamalıydım.
Dış kapıyı açıp kendimi gecenin ılık koynuna salıverdim. Sağ kulağımın içine doğru sürekli fısıldayan, sonradan ismini Şemsi koyduğum varlık şimdi aşağıya doğru yürümemi söylüyordu. İncecik geceliğimin teninden içime doğru üfleyen rüzgâr tam tersini de söylese ben Şemsiyi dinlemeyi tercih ettim.
Küçük mahallenin dar sokağından aşağıya doğru yürürken, erkenden öten horozların başının kesilmesi gerektiği kanaatine varmıştım. Ayağımın dibinde biten kediye kaçamak bir bakış attım. Siyah kedi anında kayboldu gitti. Benden korkmuş gibiydi. Sevindim. Lanet olasıca kedilerden nefret ediyordum. Geceliğimin etekliğini silkeledim. Eteğime yapışan siyah tüyler uçuşup bir anda dağıldılar. Tiksindim.
***
_ Arabayı fark etmedin mi?
_ Hangi arabayı?
_ Sana çarpan arabayı. Üstelik kaç metre fırlatmış.
_...
_Hatırlamıyor musun?
_...
***
Bir yerlerden tuhaf boğuk sesler geliyor. Durup dinliyorum. Ezan sesleri. Bir birine karışmış tüm sesler. Kulağımı tıkıyorum duymamak için. Ürkütücü geliyor. Sesler beynimin içini tırmalıyor. Kulağımın dibindeki ses ise hiç susmuyor. Aşağıya doğru yürüyüp sağa dönmemi söylüyor. Acaba dedem namaza kalkmış mıdır diye düşünüyorum. Beni bulamayacaklarını düşünüp gizliden sevinir gibi oluyorum.
Adımlarımı hızlandırıp bir süre sonra koşmaya başlıyorum. Koştukça yüzüme vuran rüzgâr hoşuma gidiyor. Daha fazla içime girsin diye eteklerimi havaya doğru kaldırıyorum. Ardından deli gibi gülmeye başlıyorum.
İleride, kaldırım kenarlarını süpüren çöpçüler acayip şekilde bana bakıyorlar. Aldırmıyorum. Hatta onlara el sallayıp daha hızlı koşmaya başlıyorum.
Daha fazla serinliğe ihtiyacım var diye düşünürken, bir anda havalandığımı hissediyorum. Arkama bakıyorum. Sapsarı bir ışık havadan yere doğru süzülüyor. Bu ben miyim diye düşünürken, kulağımın dibinde hiç susmayan Şemsiye okkalı bir küfür savuruyorum. Lanet olasıca sus.
Asfalt yolda boylu boyunca yatıyorum. Zift kokusu burnumu kaşındırıyor. Geceliğimin beyazı yer yer şarabi olmuş. Bana ne olmuş olabilir ki diye düşünürken, ansızın tüm kemiklerim kırılıveriyor. Canım çok yanıyor. Sabahın serinliğinde tüyler ürpertici siren sesi kulaklarımı tırmalıyor. Ah şu Şemside olmasa diye düşünürken bayılıveriyorum. Kâbusumun içine doğru…
***
Gözlerim kapalı beyaz çarşafların içinde yatarken yine Şemsiye kulak veriyorum. Uyur gibi yapıyorum. Odanın içinde dolaşan sesler kulağımda yankılanıyor.
Şizofren tanısıymış.
Nasıl olur. O bizim tek evladımız.
Bir anlam veremiyorum.
Nermin’e iyi bir aile olduğumuzu sanıyordum.
Nerede hata yaptık.
Canım benim korkma her şey yoluna girecek.
…
…
…
***
Karanlık bir aydınlığın içinde gibiyim.
Usumdaki kelebekler, bu günlerde daha aceleyle kanat çırpmaya başladılar. Şemsi diyor ki yakında hiçbiri kalmayacakmış.
Korkuyorum.
Neden mi?
Çok basit.
Şemsiyle yalnız kalmaktan…
SEVİLAY DİLBER]
YORUMLAR
sanki düş içinde düş anlatımış gibi geldi bana hafızam bu kadarını alabildi yanılmışsam cehaletime bağışlayın öncedende söylediğim gibi kalem usta olunca eserin mimarisini algılamakta zorluk çektim belkide yazının kısalığındanda kaynaklanmış olablir kutlarım yazan yüreğiniziemeğinize sağlık saygılarımla selamlar
SEVİLAY DİLBER
yorumlarınız bana güç veriyor..
sevgilerimle..
kalemine saglık...hissettim..saygımlaa..............................................
SEVİLAY DİLBER
teşekkür ederim..
SEVİLAY DİLBER
güzel yorumunuz için teşekkür ederim..
saygılar..
SEVİLAY DİLBER
güzel yorumun beni mutlu etti..
sevgilerimle..
her daim..
SEVİLAY DİLBER
güzel yorumunuz için..
saygılarımla..