- 1367 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ey Kalbim !
“ Ölüm tek bir hece; senli bir hayat kaç cümle eder peki “
Bu gece bir başka üşümekte gözlerim...Ellerim Ankara kadar soğuk nedense..Gözlerimde sonbahar telaşı. Sanki yoksun..Sanki seni ölüme gelin etmişim gibi suskun duvarlar. Mıh gibi çakılı gözlerim boşluğa. Sanki yüreğim yok yerinde..Sanki damarlarımdan çekilmiş tüm hayat emarelerim. Neden bu kadar üşümekteyim ey kalbim neden ? Oysa seni tanıyalı, oysa seni yaşayalı birkaç seneyi geçmedi ki. Nasıl bu kadar içimdesin, nasıl bu kadar ben kadar yakın olabilirsin bana ? Ey kalbim, cevap versene. Sen ki her satırı kitap olan adamsın. Sana el gibi duran Ankara gibi sus emi. Gerçi susma sırası bu sefer sende. Konuşan, seni sana anlatan ben olacağım. Bak soyundum hüzünlerimi. Dudakların kadar çıplak yüreğim. Kapamaya çalışma cümlelerimi. Susturmaya yeltenme. Bu gece kusacağım içimdeki tüm hasretlikleri. Bu gece senin omuzlarında uyumak yok ya kalbim, tüm suskunlukları sökeceğim köklerinde. Harf harf kanayacağım gözyaşlarımın ayak ucunda. Utanmayacağım ıslaklığımdan. Asacağım yalnızlığımı, bu gece sana koşacağım..Sakın beni durdurmaya kalkma. Bir kere yakmışken tüm gemileri, seni koca başkente yar etmem. Anlıyor musun beni ey kalbim ? Seni sisli ve bir o kadar soğuk Ankara’ ya emanet edemem.
Ey kalbim,
Ben ki yıllarca hüzne yataklık ettim yüreğimin iç kesitlerinde. Yüzümde bir hayat gülümserken, içimdeki fırtınalarla savaştım. Tetiğin soğukluğuna inat dayadım dudaklarımı hayata. Tekil bir yalnızlığın içinde çoğunluğumu kaybettim. Kendi içimde azınlık kaldım ama asla yüreğimin en dibindeki umuda hançer çekmedim. Kendimi öldürmekte itham edildim imanı sadece iki dudak arasında sanan sofralarda. Yüreğimin vurduğu gölgelere bakılıp kaç kez yalnızlık hükmü giydirildi bu yüreğe. Kaç kez soyadımın gölgesine vuruldu çıplaklığım..İzole edildim tüm sıfatlarımdan. Hani ilk zamanlarda sırtın okşanır, ilgi alaka eksik olmaz ya hani..Ben ki bindiğim banliyönün son vagonunda kendime içime terk edildim. İç çekişmelerimin nüksettiği kaslarımın güçsüzlüğüne inat biletsiz bırakıldım iki kişilik zannettiğim hayat safında. oysa hayata saf tutan da bendim, hayata umudu giydiren de..Tek kişilikken bile tüm role koşan bendim.Ama pes etmedim. Hiçbir zaman sırtımı dönmedim kendime. Gün geldi gölgemi bile aydınlatmaktan yoksun ışıkta büyüttüm filizlerimi. Gün geldi muktedir olamadığım fırtınalarda yürüdüm ağlaya ağlaya. Ama asla yüzümü ölüme geçirmedim. Hani hep kendine “ yarım cümlelik adam “ derdin ya..Bırak bu süslü sıfatları. Kalk uzandığın ölüm yatağından..Kalk diyorum sana. Ankara’nın soğuğunda buz keser ellerini. Doğrul yerinden.Sadece dualarımla uğurlayabildiğim seni sağ- salim istiyorum. Neden bu kadar ölmeye heveslisin sen ey kalbim ? Niyetin Cennette kavuşmaksa, nerde kaldı “ gözlerinde Cenneti taşıyan kadın “ sözlerin ? Hani nerde ey kalbim…
Ey hayat,
Çıkar üzerindeki ölümün ziynet eşyalarını. Boz tövbelerini. Biliyorum kızımız seni çağırmakta. Gitme ne olur. Beni hayatsız bırakma çatısız duraklarda. İzmarit kokusu bilmez ellerime diktirme kefenlerini. Kurak bir şehre bırakma beni. Susuzluğumu al , tüm denizlerimi iç, bitir ama gitme. Senin yüreğin varken hiç kurak olur mu gözlerim. Sen mevcutken hiç yoklama yapar mı ölüm ?. Gitme, kulak verme Azrail’e. Seninle konuşabilmek için uzattığım mesafelerin hatrına öpme vuslat çeşmesini. Gidersen, teğet geçerim tüm yolları. Dudaklarımı mezarına dayar, pusarım gölge boyuna. Bir imla bozukluğu mesafesinde bir yer edinirim ayak ucunda. Büzülürüm kemiklerine, susarım musalla çığlığında. Ama gitme ey hayat, gitme..Uzat ellerini bana. Hayat olsun ellerin..
Ey dudaklarımdan dökülen en büyük dua..
Kuyularda Yusuf’a mı özendin yoksa ? Kahraman mı olmak istersin baş yapıtlara ? Yoksa ardından sayfa sayfa “ yazarımızı kaybettik“ yorumları mı ? Susmasana ey dudaklarımdan dökülen en büyük dua. Yetmiyor mu yüreğimdeki yerin ?. Yetmiyor mu sana biçtiğim onca sıfat ? Sen ki hayatsın bende..Sen ki yüreğimin birinci sayfasındasın.. Eşlik ettiğimiz şarkılar yarım kalmasın. Beraberce el açtığımız dualar boş dönmesin. Dön diyorum gittiğin yerden. Çentik atacağın başka duvar kalmadı odanda. Hem bilmez misin benim ellerim umut kokar, gözlerim ise hayat. Morg sessizliğini yaşatma bana. İmlasız bırakma hayatın bir ucunda. Seninle yeşerttiğim sabır filizimi neştere vurdurtma. Dön ey kalbim…Gittiğin yol, uzandığın el bana değil bilesin. Dizme boğazıma gözyaşlarımın sessizliğini. Baş aşağıya eğdirme ellerinle doğrultuğun bu yüreği. Giydirme beni annenin kendi için aldığı beyaz kefenlerin içine. Gitme ey kalbim gitme. Uzat ellerini bana. Verme yüreğini ey hayat..Sığın gögüs kafesi sıcaklığıma..Gitme diyorum sana. Gitme…Amin diye biten dualarımı, tüm haklarım“ helal olsun “ matemine çevirme..
Ey kalbim…
Ey hayat…
Ey dudaklarımdan dökülen en büyük dua / Sana söyleyeceklerimi söyledim..
Gitme diyorum sadece..
Dinle beni ey koca başkent..
Ey dizlerimi üşüten kent..
Özür dilerim ama sevdiğimi sana yar etmeyeceğim..
Sana yarimi bırakmayacağım.
Ölüm olup çiğsen de,
Yarimi tek bir gece bile soğuk morglarında uyutmayacağım..
Söz verdim bir kere..
Sevdiğimi sana gelin etmeyeceğim…
Özür dilerim Ankara.Dualarım kabul oldu…
Sevdiğimin elleri hayat kokuyor, morg değil….
“ Ölüm / Tek bir hece sadece..
Oysa senli bir hayat cümle eder sevgili..
Saymayı denedim ama sayamadım…
Sen yaşa yeter ki..
Ben sana hep hayat derim sevgili…
“ Ey kalbim “ seni çok özledim..
27 Aralık 2007 / Ankara
İsmail Sarıgene