- 1660 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yağmur Olmadan Evvel
Ey Yâr, yüreğimin kırsalında yetim düşen nice kurşunlanmis umutların yasında biraz ben biraz yüreğim ve çokça senin varlığınla dolan benliğin, senle olan sensizliğin, gül benizli masum tatlı ve hüzün yüzlü yanlarımla yazıyorum sana bu satırları..
Iyi oku ve sığ yamaçlarıma dalga olup vurma cansız cansız..
Ey Yâr, şu an senle dolu düşüncelerin hissiyat evvelinde dem vurmayı isterdim sözcüklerine cümlelerin.. Ama kanayan hezeyanlarında gazel gazel dökülen maziler, sonbahar olup kurutur dudaklarımı..
Oysa ben bilmez miyim sana bu denli yağmur olmadan evvel; cemre olarak gül yüzüne değip tebessüm olarak doğmayı..
ozanın bilmez mi sanırsın pervazlarında ıslanan kirpiklerini, göz kapaklarını düşecek diye kapamamaya uğraşırken, ansızın yumup açtığında yanağına firar eden göz yaşını: sevinç pareleri ile dudaklarına kavusturmayi..
ama olmaz yâr, olmaz..!
Gün güne dağ dağa, gece sabaha gçmeden, parçalanmadan, ak siyahdan sıyrılmadan kavuşmaz..!
Nice sancılara kiracı ettik haneyi.. Birbirinden habersiz davetiyeler saldık umutlara.. Her hangi bir nidamıza kalben bir yanıt bulur sandık.. Safdık.. Sadıktık.. Sabırlıydık her güzel uğurlamanın ardına, getirisi olmayan umutların acı bir tokat gibi sillesi indiğinde yüzümüze..
Bilmezdik ki bizim kar beyazı düşlerimizi, yazgımızın parça parça eyvahlarda kabuk bağlayacağını..
Ey Yâr, şimdi kırılgan bakışlarının unutkanlıgında yahut akışına alıştığın hayatın duyarsızlığında yahut bu yürek sedalarımın nahoşluğunda okuyorsun beni..
Belki bunca süredir bir nefes böylesine yol, iz, ses bulupta firar edemedi kalbinin mahpus hücrelerinden.. Ama şimdi oku ve sende anlam bul tarifi lisanın, izahı ahvâlin olan satırlarımda..!
Biz birdik, bir tendik, bir bedendik kafesinde Eyyüb gibi acılara sabır dilerken ve sabrı iftarını bekleyen oruçlu gibi veya yola düşen yolcu gibi ağır ağır tüketirken..
gücü olmasa da varlığına bağlamıştık yokluğun..! Ve yokluğun rengine aşk tadına, sevgi hazzına, vuslat zehrine " kader " demiştik evcilleşme merhâlesindeyken ruhumuz...
Ey Yâr; çamurdan bir tene sirâyet ederken, dönüşürken cesetimiz gibi değil bu!..
O ilahiye, " evet sen benim Rabbimsin " deyişin gibi değil bu!..
Muallakta salınırken hislerimiz, yahut aşk nedir aşık olmak nedir bilmezken Züleyha;
Yusuf’un Kenan Kuyuları’ndan kurtulupta; Firavunun sarayında onca yokluğa sabrını iftarına saklayışı ile gönlünde ki Rabb aşkıyla ebediyetine sürerken en masum nefsini,
ellerinde bıçakların kan damlatışıydı bu kem gönüllerin!..
mısır kadınları gibi kendini sevmelerde tarifsiz bırakanlar için!.
Ey Yâr, kafeslerimiz deyişim kısıtlamasin zihnini.. Bilirsin ki o kafes sinendir.. Ve simdi sözü algıya, mananın lafzında ki sırrıyla en anlaşılmazlığına bile vâkıf olacak gaybınla hücum et..!
Et ki yorulupta gafletinle yanlışa yormayasın demek istediklerimi..
Figânın benliğini sarmadan evveldi arınmış ruhunun zamanları..
Aşk üç harf bir heceydi diline düştüğünde..!
Zihninde bir imge idi toz pembe hayaller,çağlarına ermemişken..ve his henüz yokluğu ve varlığı ve yaşanıpta hakkı ile yahut hayaline umutlarında oluşu gibi saflığında vuku bulamayışının kırgınlığıyla hicâzkâr değildi sessiz ve sedasız değilken sokakların..
Zamanın üzerinde ki yıl sayısı bir, aşkın adı anne!
Zamanın üzerinde ki yıl sayısı ...4, sevginin adı anne baba,eşya nesne!..Zamanın zihnin ve yüreğin ve değerlerin üzerinde ki tutkulari ve yaş; on’lar üzeriyken aşkın tâbiyeti anne, baba , kardeş , şu, bu, vesaire vesaire ve AŞK VE SEVDA VE GÖNÜL VE RÜYA’ydı özden öze..
Ve simdi hangi uçurumdan düşsende, yıl eksilse ömründen ve silinse üç harf bir gece " AŞK ", kaderden..!Arınsan hüzünden..!!!
Ey Yâr, sandığımız sanrı değillerdı kafesimiz olan gönül coğrafyasında, sînemizde filizlendirdiğimiz sevgiler..
Çünkü her birine ne olduğunu bilemeden vakfettik ziynetimizi...
Kendi ütopyasında açtı tohumlarımız..Bir gül oldu, bir dal oldu, bahar oldu, yâr oldu, şeyda oldu can; sîne kor oldu, gül: gülşeninde zay, söz dilde lâl, öz hanesinde hây oldu yokluğa..
Eyyüb sabrı nedir akıl idrak etmeye başladı azar azar..
Yaz; usul usul kuruttu toprağımızı.. Güle yel güle gam değdi aslından..Gün sıyrıldı ufkundan. Bağ bozuldu. Bülbül kopardı gülü dalından..
Aşk hazan, yâr hüsran, sevda yetim, vuslat mecnun oldu âhından..!
...
Ey Yâr, ben en güzel sözlerine dem vurmak isterdim ömrünün..! Ne olurdu ömrünü; işte böyle zemheri ayazlarına kar beyazı düşler gibi bembeyaz bıraksaydın eğer..!!!
Hasan BOYRAZ
16.11.2011
(Sularbaşı)