5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1727
Okunma

şimofren..
A’ ile ‘k’ durgunluğum
şaré’m üstümün iliklerini tembihle
saburun dil saklısıyım akıt beni kiralık iliklerimden
salyası alınmış şu gök imbiğinden
koş!
yokluğun zaman sahibini tanıyorsan eğer
inkılap beklemediğimi bil
bir lahza sor beni kararlı kalemlere
mil ay arası bir ‘k’ durgunuyum
bir kaç zaman susuyorum
bu aralar bir şey sorma kuruntularda soğutulan kurguyum…
A’ ile zelzele kaçışlarımdı gözlerin…
Sözlerine intikal edilen yolluk sürüm sürüm yaş kırığıydı. Oysa ezelden saklı yüzü gözü olmayan rüzgârla denkti varlığı. Her geldiğinde üstüme devrilen içimdeki çıkıkları giydirmeyi unutan geldiğim kabuğun tozlarından sesine kıyafet alan rüzgâr; tuvallere yalan bir yüzle düşerdi. Pazarda gülerdi tuval sahibi fırça sezgililer. Kimse görmedi biliyorum. Bir de çirkin olduğunu biliyorum. Rüzgâr, aslı çiy olan demlenmiş kin vezniydi. Zaman “kendi payındı kabullen istersen” demesiyle yeniden başlardı ay’lı suçlamalar. Ay aralıklarında kaygı çalmam kendime düşürdüğüm adımlarda bundandı biliyorum
A’ ile ziyanım
Can kesiğiyle can avına çıkan ‘v’ şekli avcı halim en çok kendi dallarımda yapılan siper yapraklarımdan kendimi vurmamdı. Ve kimseye bahsedemediğim defter aralığına saklı buyruğun yüz büküğü zaruri yetimin yaşam soluğu, aklımın akşamların da yutkunamadığım sözlerinin damaksız haliyle beslenemediğimde bundandı. Belki hâlâ açtım şaraba verdim hüzünlerimi saklamıyorum! …
A’ ile serzenişler
Kendi cebinde zindan sakini parmaklarında uzun uzun gezinen yıllık yaşam hatları algısına varınca, sakin bir ölüm rengi seçesim var bu da Kasım’a yaraşır derdi; ama Kasım aşk ayıydı. Sonra sokaklar üniformalı yanılgıları konuk alınca bu aşk temsili Kasım’ın sade hitapların yalanı olduğunu dillendirdi.
Aralık olmak lazımdı aralanmadan hayatta. Belki ay kovalamak lazım sakin kâhince. Temmuz olup kan üşütmek aslında kapı önünde insani artıklarla ölüm beslemek lazımdı biliyorum ..
A’ ile zedeli avcılığım
Ten kayıplarının teşhisi biter ve dönülünce sıyrık ve sığıntı ağrılara ardı ardına sakladığın ten kaşımaları kuşaklı bir ihtilal sabahına göz yumar. Ülkesin düş umurum umrundamı kayıp şehirler
Yaşamak soluğunun atarında fil ayaklı karıncalanmalarla adımlar ömrünü, bu aklının geçmişli gezintilerinde. Senli secdeler bulamayınca aklın yarınına sensiz sessiz ezginimlerle çıkar. ‘’kapı önü sezinişlerimdi gözlerin’’ bu hitap ağır söz hamalı dilimin yeni söz bulma sevincinde son bulurdu…
A’ ile yokluğum
Ara ılık bir sahip ve benim gök küskünlüğüm ‘’oynama oyuncaklarımla ‘’ dedi. Sonra susan zamanda ayakuçlarıyla yola koyuldu. Harflerden cesaret alan sargılı sözcükler küfründen kaçışımda ihbar eyledi beni. Yok diyorum sadece yok bir adım var rüzgâra benzer hislenir unutulurum. Yok diyorum yok beni zamansız ziyaret eden ‘Z’ soluğun. Aklımın akşamlarında A’ ile aya kaçmakla eşti gözlerin diyorum. Gittikçe yaz yanığına benziyorum kanım üşüyor. Üstüm başım kar esiyor. Üşüyorum sonra kirpiklerinde tipiye tutuluyorum.
Gözlerin çığ düşürüyor öyküme yokum diyorum… Yok!... anlasana
şimo
sinan şeker