- 712 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GELECEKTEN GELENLERİ TERAPİ MERKEZİ
Artık her şey tamamdı. Tim’in yapması gerekli olan tek şey dijital göstergede gitmek istediği yılı ve yeri seçmek, düğmeye basıp mekanizmayı çalıştırmak ve yolculuğun keyfini çıkarmaktı. Yıllarca dalga geçtiler Tim’le ama o yılmadı ve sonunda zamanda yolculuk makinesini tamamladı.
Heyecan içinde oturdu sandalyeye. Yıl olarak 1150 yılını ve yer olarak New York’u seçti ve düğmeye bastı. Zamanda yolculuk bitince kendini ağaçlık bir yerde buldu. “Başardım!” diye bağırdı. Zaman makinesini ağaçlar arasında bir yere gizledi ve uzun sürecek olan orman yolculuğuna başladı. Daha doğrusu o uzun süreceğini zannediyordu. Kısa bir yolculuktan sonra ağaçlı park bitti ve kendini bıraktığı New York’tan çok daha büyük binalarla dolu bir New York’ta buldu. Gerçi bildiği tarzda bir mimari yapıya sahip binalar yoktu ama gelişmiş bir şehir olduğu kesindi.
Bir anlam veremedi gördüklerine. Karşısında modern binalar, billboardlarla süslü geniş caddeler ve caddeler dolusu arabalar duruyordu ve Tim elbette 1150 yılı için bu durumu garipsiyordu. Bir kaldırımda durup çevresine garip garip bakan Tim’i fark eden bir polis ondan şüphelendi ve yanına yaklaşıp kimlik sordu. Polise bir müddet şaşkın şaşkın bakan Tim biraz sonra kendine geldi
“Bakın memur bey… Bu arada memur deniyor değil mi?”
“Polis dendiği de oluyor. Bakın beyefendi derdiniz nedir bilmiyorum ama hemen kimliğinizi gösterseniz iyi olur.”
“Bakın. Söyleyeceklerim size garip gelecek biliyorum ama ben gelecekten geldim.”
Aslında o anda geçmişe gittiğinden de emin değildi o yüzden biraz sessiz bir şekilde
“Veya belki de geçmişten.” diye ekledi.
“Anlamadım.”
“Hangi yıldasınız?”
O sırada yukarıdan korkunç bir ses geldi. Yukarı bakan Tim gördüğüne inanamadı. Genç bir çocuk uçan bir ejderhaya binmiş ve cadde üzerinden alçak uçuş yapıyordu. Polis
“Pis serseri, daha önemli bir işim olmasaydı seni böyle bırakır mıydım?” dedi.
“Bakın beyefendi kimliğinizi gösterecek misiniz siz?”
Uzaklaşan ejderhaya şaşkın şaşkın bakan Tim gözlerini polise çevirdi
“Dedim ya ben gelecekten geldim. Bu çağın veya buranın adamı değilim.”
“Anlaşıldı beyefendi.” dedi polis ve telsizle konuşmaya başladı.
“Efendim burada gelecekten geldiğini söyleyen biri var… Tamam efendim.”
“Benimle gelin beyefendi.”
“Nereye?”
“Nereye olacak? Gelecekten Gelenleri Terapi Merkezine.”
“İyi espriydi. Anlaşılan nezarete gireceğiz.”
Polis arabasına bindi ve bu garip şehirde yolculuğa başladı. Sanki her çağdan bir şeyler vardı şehirde. Kaleler, şatolar, gökdelenler, helikopter ve elbette uçan ejderha. Billboardlarda sıklıkla geçen bir yazı çok ilgisini çekti.
“Cengiz ve Hitlerin ordularını bir daha görmemek için sakın suç işleme ve suç işleyenleri haber ver.”
Uzun bir yolculuktan sonra hastahane olduğu belli olan bir binanın önünde durdu araba. Polis Tim’i dışarı çıkardı. Bir kez daha şaşırdı Tim. Gerçekten de binada büyük harflerle Gelecekten Gelenleri Terapi Merkezi yazıyordu. Yaşadıklarına bir anlam veremiyordu. Ne ummuştu, ne bulmuştu.
Polis girişte bir hemşireye
“Bakar mısınız?” dedi.
“Buyurun.”
“Bu adam gelecekten geldiğini söylüyor.”
“Ne zaman geldiniz beyefendi?”
“Siz de dalga geçmekte haklısınız elbette. Peki ben de oyuna ortak olayım” diye düşündü Tim ve
“Bu gün geldim.” diye cevap verdi.
“Acil servise alalım.”
Tim’i acil servise bırakan polis görevini yapmış olmanın verdiği rahatlıkla işine geri döndü.
Acil serviste kendisine ayrıldığı çok belli olan bir koltuğa oturan Tim birkaç dakika bekledi ki içeri bir doktor geldi ve karşısındaki sandalyeye oturdu.
“Buyurun beyefendi anlatın lütfen.”
Yavaş ve tane tane konuşmaya başladı Tim
“Bakın doktor bey. Ben 2015 yılından geliyorum. Biliyorum inanması zor ama inanın buraya ait biri değilim. Aslında ben gördüklerim karşısında sizden daha fazla şaşkın durumdayım ama.”
Bir müddet durakladı Tim. Doktor daha önce bu tür vakalarla çok karşılaşmış olduğunu belli eder bir eda ile
“Lütfen devam edin.” dedi.
Yaşadıklarını bir bir anlattı Tim. Zaman makinesini nasıl yaptığını, yolculuğu nasıl yaptığını ve en önemlisi neyi umup neyi bulduğunu
“İnanmıyorsunuz değil mi?”
“Hayır inanıyorum.”
“Adam iyice sıyırmış muamelesi yapıyor.” dedi kendi kendine.
“En azından şu an hangi yılda olduğunuzu söyler misiniz?”
“1150 yılındayız. Tıpkı zaman makinenizi programladığınız gibi.”
“İyi de biz 1150 yılını böyle bilmiyorduk.”
“Şöyle anlatayım Tim Bey. Siz zaman makinesini icat ettikten sonra formüllerinize ulaşan başkaları da aynı makineden yaptılar ve kısa bir sürede bir çok zaman makinesi yapıldı. Haliyle çağlar arası yolculuklar başladı. Kimileri 800 yılına, kimileri 100 yılına, kimileri milattan önceki yıllara kadar gittiler ve haliyle teknoloji tüm asırlara yayıldı. Zaman makinesi de yayıldı. Örneğin 1100 yılında birileri eski devirlere gidip oradan yavru uçan ejderhalar getirdiler. Dolayısıyla eski devirlere ait şeyler de ileri devirlere yayıldı. Sonuç olarak tüm devirler birbirine benzer oldu.”
Bu oldukça mantıklı açıklamalar Tim’e garip gelen şeyleri açıklamaya yetiyordu. Tam billboardlardaki o yazının anlamını soracaktı ki
“Billboardlarda gördüğünüz o yazıya gelince. Zaman makinesi sayesinde Cengiz ve Hitler gibi insanlar değişik asırlara gidip oralarda da savaşlar çıkarınca tüm devirlerde zaman makinesi yasaklandı. Sadece belli merkezlerde devlet kontrolünde yolculuk yapılabiliyor. Sizi de zamanınıza geri göndereceğiz. Yalnız inanın bana oraları bıraktığınız gibi bulmayacaksınız.”
“Bu soruyu soracağımı nereden biliyordunuz?”
“Buraya ilk defa yolculuk yapmış kaç kişi geliyor biliyor musunuz?”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.