- 656 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Haspolat Meslek Lisesi'nde ilahiyat bölümü
Bu köşeyi takip edenler anımsayacaktır.
Geçtiğimiz Cuma günü “Objektif” köşesinin konusu Kıbrıs’ın kuzeyindeki yönetimsel yapının, Türkiye’deki iktidarlarla etkileşim içinde olduğu idi.
Bu yazımda her dönem Ankara’ya göre bir strateji belirlediğini anlatmaya çalışmıştım.
Ulusal Birlik Partisi iktidar erkini, Cumhuriyetçi Türk Partisi Özgürlük ve Reform Partisinden devraldıktan sonra Ankara ile ilişkiler anlamında umduğunu bulamadı.
Yine ekonomik protokoller imzalandı.
Ve sanıldı ki her şey eskisi gibi.
Ama Ankara eski Ankara değildi.
Har vurulup harman savrulan devlet bütçesi günün sonunda bom boş bir kasaydı.
Yine, yeniden Ankara’dan medet umuldu ama olmadı.
Bunun yanında en kötüsü partizanlığın, adam kayırmacılığın, ayırımcılığın üzerine kurulmuş bir siyasi yapı ve bununla beslenen bir sistemin inşa edilmesidir.
Şimdi hükümet kurtuluş yolu arıyor.
Bu kurtuluş yolu halk için mi?
Elbette değil.
İktidarı korumanın yolu.
AKP hükümeti ile ilişkileri iyi tutmak ve imza atılan protokolleri her ne pahasına olursa olsun uygulamaya koymak hükümet için zoraki.
Terör ve deprem olayları ile sarsılan AKP şu anda daha çetrefilli konularla boğuşuyor.
Buda UBP hükümetine zaman kazandırdı. İşin aslı bunların hiçbiri normal değil.
KKTC ve Türkiye iki ayrı devlet ise ilişkileri de bu ruha uygun şekilde yapılandırılmalıdır.
Ankara hükümetinin KKTC’ye bakış açısı, Sayın Bülent Arınç’ın ifade ettiği gibi ulusal anlamdaki gerçekler dolayısı ile devletler arası değil hükümetler arasıdır.
Ankara hükümeti Kıbrıs’ta işin kolayına kaçtı. Kıbrıs’ın Kuzeyinde gelişen yapısal ve siyasal sorunlara karşı Kıbrıs Türk Halkını zorlama yöntemini seçti.
Bu düşünceyi seslendirirken ekonomik anlamda atılmak istenen adımlara veya uygulamaları hatırlatmak amacında değilim.
Ama yıllardır var olma mücadelesi veren bir halka diplomasi ve tarihi bağlara yakışmayacak sözler ve yaklaşımlar sergilenmesi kabul edilemez.
Bu halkın kazandığı paradan, harcadığı paraya, yaşadığı evden, kullandığı arabaya, dini ibadetinden, dini inancına kadar konuşulmadık tarafı kalmadı.
Hele dini inancın araştırma konusu yapılması, konu ile ilgili Türkiye Başbakanına raporlar sunulması benim gözümde son derece utanç verici bir olaydır.
Hangi ülke, bir başka ülke için böyle bir çalışma yapar?
Pazartesi günü, Eğitim Bakanlığı Mesleki Teknik Dairesi Müdürü Metin Gültekin ve Eğitim Öğretim Uzmanı Aytunç Şirket, Haspolat Meslek Lisesine giderek bu okul da ilahiyat bölümü açılacağını ve sonrasında da okulun adının değiştirileceğini bizzat bildirdiler.
Bu karar Bakanlar kuruluna aitmiş.
Şimdi bu ülkenin sorunu bu mu?
Zorlama kararlar ile daha fazla tepki oluşacağını kimse farkında değil mi?
Yoksa bunu kimse önemsemiyor mu?
Hele geçim derdinin, ekonomik sıkıntıların, adaletsizliğin memleketin her yerine sıçradığı bir zamanda.
Efendiler, öncelikle insanların sorunlarına çözüm üretin.
Bu alanda önemli bir talep varsa, elbette karşılansın.
Fakat sırf Ankara istiyor diye bu olayı hayata geçirmek, bir meslek okulunu kapatmak her halde bir ihtiyacın karşılanmasından daha fazla amaçlar içerir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.