- 1040 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Sonbahar Kelebeği
Sözcüklerin doyumsuz fırtınasında saf ve yalındır yolculuk
Bir şimal rüzgârı eser uzaklardan, savrulur sevdanın külleri
Ölümsüz bir şarkı, bitimsiz bir hikâye gibi aşar kilometreleri
Sarıp sarmalar iki sonbahar kelebeğini efsane bir sonsuzluk…
Seni bana bağlayan gizem bağlarıyla bağlandım yüreğine. Açmayan umutlarım vardı gönül bahçemde. Çölümdeki kaktüsler susuz, yüreğimdeki ay’lar ışıksız, gönlümdeki yıldızlar dargındı gecelere seni tanımadan önce. Sözcüklerinin doyumsuz fırtınasında saf ve yalın bir yolculukla ülkene uçtum, bir şimal rüzgârıyla nehirlerine daldım ve ölümsüz sevda külleriyle ruhuna doldum.
Sevdan sarıp sarmaladı gönlümü. Bundan böyle gecelerin turkuvaz ışıklar yaydığı bir gezegende seni arayacağım gül dudaklım. Güvercin kanatlarına yüklediğim tüm mesajlarda seni sevdiğimi söyleyeceğim. Bir dağ başında, mor çiçeklerin yetiştiği yamaçlarda beni beklediğini, benim ruhumu istediğini hissederek bir seni, seni seveceğim.
Tadına varılamadan yaşanan bu garip yerkürede tanımsız güzellikleri aramam hiç bitmedi benim. Tüm yolculuklarımda yollar taşıdı beni sevdanın ülkesine. Dönüşsüz yolların labirentlerinde acılara sarıldım. İmkânsızlıklar, bir topaç gibi çevrilen zamanın çarkına tutunarak beni de çevirdi. Kuşların göçlerini izledim defalarca. Her bahar ülkeme bıkmaksızın uçup gelen göçmen kuşlar bu kez seni getirdiler uzak kentlerden.
Sözcüklerimin kırılgan notalarından her gün yeni besteler üretirim ben. Ruhumdaki yangınlar bir beni yakar, bir beni derbeder eder bilirim. Bu serkeş ruhumun yumakları bir beni sarar, bir beni ağırlar gönül soframda. Yüreğimdeki tüm kum fırtınalarında haramiler kılıçtan geçirirken gövdemi, aman demem. Bir hasret türküsünde uzaklara uçar, bir müzik tınısında yüreğimi engin denizlerin sularında aşkla yıkarım.
Eşsiz okyanuslarını aşıp sana geliyorum her gece. Her gece zülfünden yanağına düşen saçları okşuyorum haberin olmadan. Sırma bakışlarının öldüren zemherilerinde senin ülkene otak kuruyor, beni ağırladığın kıl çadırlarda saltanat sürüyorum. Senin ülkende sonsuza dek kalmak, senin sularında ölene dek yıkanmak istiyorum.
Öksüz düşlerimin çoğalmalarında trenler geçiyor usumdan. Kabıma sığmıyor mantığım ve okyanuslar aşıyorum düşlerde. Gezegenlere yolculuğa çıkıyorum her gece. Yıldız kümelerine güller serpiyorum ve yüreğimde kopan kıyametlere korkularım diyorum. Hiç yorulmuyorum, hiç ağlamıyorum ve hiç üzülmüyorum seni düşünürken. Varlığın dilden dile dolaşıyor, gözlerin gözlerime yükleniyor. Sen belki de martılar tünetmişsin gözlerine. Denizdir gözlerin, kestane ormanları saklıdır saçlarında. Bir balıkçı adını fısıldıyor yüreğime ve salıyorum bu aşkın balıklarını özgür denizlerine.
Hiç umutsuz olmadı benim aşklarım. Dokunamadığım ellerine, doyamadığım bakışlarına ondandır sevdalandığım. Rüzgârların kanatlarındaki ruhum, bitimsiz beklemelerdir sana durduğum. İsterim ki, beni sana muhtaç et. Bitkin dehlizlerimden, senin sevdanla çıkayım. Işıkların uyuduğu, meleklerin ruhuma dokunduğu yerlerden seni bir ırmak coşkusuyla isteyeyim. Ürkek mavilikleri çağrıştıran gözlerini, yüreğime belediğin ışık titreşimlerini tanrından dileyeyim.
Gül dudaklarına dua, sonsuzluğu çağrıştıran gözlerine şefkat, sis damlalarına benzeyen yokluğuna bir türkü, karlı kayalıklarda yalnız sana açmış bir kardelen olayım ben. Mahcup duruşlarında sana yanılgısız bir duruş, bir yıldız, bir buğday tanesi olayım topraklarında. Ben ki sırma gözlüm sisler içinde bir ışık olayım yoluna. İşte ellerim, işte yüreğim ve işte sonsuz gönlüm. Al beni, al götür bilinmez rüyalar imparatorluğuna.
Selahattin YETGİN