Bir Kısa Anı
Yıl 1994 mevsim kış Şubatın soğuk bir gecesi ilk görev yerim olan Trabzon ilinden aksam saat 19:00 Ankara otobüsü ile yola çıktık otobüs kalabalık Ankara’ya yani meleketime 12 saatlik uzun bir yol beni bekliyor.
Bu yola 15 günde bir ev hasreti duyarak çıkıyorum ve sadece bir akşam evimde ailemle kalıp tekrar pazartesi görevimin başına dönüyorum ee malum görev bu beklemez değil mi ?
Neyse genelde biletimi erken alıyorum ama bu sefer nedense erken almamışım sanırım bilet yada izin konusunda bir sıkıntı var hatırlamıyorum. Trabzon Akçaabata kadr yanım boş mutluyum ve yorgunum çünkü işten çıkıp hemen otobüse binmiş durumdayım uyumak ve kimse ile sohbet etmeden biran önce Ankarâ ya ulaşmak istiyorum.
Otobüs Akçaabat terminaline giriyor hava çoktan kararmış ve hafif yağmurlu sulu kara dönecek sanırım çorumdan sonra yada kar olabilir .
Yanıma bir bey biniyor burdan oldukça bakımsız bir elbise üstünde ve paltosu bile yok durumu müsaid değildir diye düşünüyorum ama çokta sağlıksız duruyor biraz çekiniyorum kendisinden açıkçası birazda ustunde değişik bir koku var her yanında da sizvilceler ve ucuklar var kafasında saç yok sanki saç kıran gibi ama arabada yer yok malesef bu şekilde gideceğiz Ankara ya tek duvam inşallah yolda iner oluyor. Bana ses çıkarmıyor hemen yerine oturuyor ve elinde getirdiği bir paketi açıyor içinde çok kötu kokan bir sey var yenecek gibi değil ama yiyor sağdan soldan bir iki kişi kardeşim yeme sunu at leş gibi kokuttun diyor aldırmıyor muavin ve şöför uyarıyor o yemegini bitirip çöpe atıyor ve bu arada araba ilerliyor .
Yorgunluk ve huzursuz olmam sebebi ile gerilen sinirlerim dayanmıyor orduya doğru ilerlerken otobüs ışıklarında kapanması ile uyuyorum .
Sonra bir ara gögüsümün üstünde bir ağırlıkla koltugumdan kalkmaya çabalıyorum ilk anda ne olduğumu anlayamıyorum ve nerde olduğumu dedim ya çok yorgunum ve tüm gün üşüdüm birde bu yanımdakı adam ve onun meydana getirdiği ortam beni çok gerdi bir de ne görüyorum adam gögüsümde uyuyor senki sevgilim gibi eyvah panik oluyorum kafasından yada bir yerinden dokunmak istemiyorum çünkü her yeri yara bere içinde ve istemeden iğreniyorum hastalık olsa diyorum anlaşılır hasta gibide değil ki neyse omuzumu oynatım kalk kardeşim diyorum nefes alamıyorum . Adam umursamıyor sesime tüm otobus uyanıyor ve muavin ışıkları yakıp koşuyor adam hala uykuda sankı afyon çekmiş gibi zorla uyanıyor rahatsızlık verme diyor muavin benden soğukca bir özür dileniyor ışıklar kapanıyor yola devam şimdi ise artık uyuma şansım yok iyice gerildim epey zaman geciyor adamın başı surekli üstüme düşüyor dayanılacak gibi değil birde koku herkes rahatsız olmaya başlıyor ama biletli adam atılmaz satılmaz mecburen yola devam Samsun girişine geliniyor 6 saattir boşuyoruz otobusce adamla tam girişte jandarma durduruyor arabayı rutin kontrol o zamanlarda gene pkk olayları var zira ülkemde ve karadeniz yapılanması yeni başlamış pkk nın ozamanlar neyse jandarma kımlık kontrolune başlıyor adamın yanındalar tabi benimde kimliği veriyorum adam uyanmıyor jandarma bana bakıyor ellerimi açıyorum 6 saattir boyle diyorum muavin ve tüm otobus adamı uyandırmaya çalışıyor jandarma dıpçıkle vuruyor sonunda ve adam sakınce uyanıyor tamam kımlığımı veriyorum diyor ve uzatıyor komutana herkes adama soyleniyor o ise umarsız ve sakın sankı kımseyi duymuyor kımlıkler geri veriliyor otobus samsuna giriyor içimden dua ediyorum ya bu adam insin yada bir yer açılsın da oraya gceyim diye neyse Samsunda duam kabul oluyor ve muavin gelip abi sabrına hayranım değip beni açılan en arka koltuğa götürüyor ve orda uykuya dalıyorum hala bile hayal yada masal gibi hatırlıyorum bu yolculuğu nedense
Ankaraya sabah iniyoruz ve ben bir gece bile olsa aileme koşuyorum .Ailem tüm yaşananlara değer çünkü .....
YORUMLAR
Otobüse nadiren binerim. Tren ya da uçak hattı varsa, tercihim onlar; gözüm keserse ya da zaruriyet varsa,arabamla da gittiğim olur... Sakınan göze çöp batarmış misali, bu anı bana pek yabancı gelmedi, ben de mi yaşadım böyle bir şey, ne...Saygıyla.
aemin
Emin kardeşim harika bir anıydı. Gülümseyerek okudum...
Böyle bir felaket de ben yaşadım...İlk görev yarim Antalya idi. İstanbuldaki ailemin yanından bir yaz tatili Antalya'ya dönerken yanıma oturan bir bey Taaa Burdur'a kadar gece boyunca hiç susmaksızın konuştu. İşin en kötü tarafı ben dinlemek için başımı cama daoğru çevirince dirseğiyle böğrüme böğrüme vurmasıydı. Yedi göbek sülelesini tanıttı bana. Ben de yedi göbek sülalesine sövdüm içimden tabii ki.
Selam ve sevgilerimle.
aemin
Anı yazınızı gülümseyerek okudum.Her yolculukta böyle olaylar yaşanabiliyor malesef.
Başkalarının haklarına saygılı olmak gerekiyor ama böyle kütük'ler var ne yapacaksın
kütük'ü tersten okuyuncada kütük.Gerçekten çok sabırlıymışsınız,başkası olsaydı mümkünse
hemen yerini değiştirirdi.Sizin açınızdan güzel bir anı değilmiş ama,kardeşcan.Tebriklerimle..