- 1323 Okunma
- 23 Yorum
- 0 Beğeni
Biri Daha Gitti
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Yehova sizi kavuştursun.”
Anlamadan Ebony’nin yüzüne baktım. O ise ben yokmuşum gibi kahvemi tazeliyor, bir yandan da kafeye yeni gelen müşterileri kolluyordu. Onlarla göz göze gelince “Şimdi sizinle ilgileniyorum” diye seslendi ve bir şey eklemeden yanımdan ayrıldı.
Masada kalakalmıştım. Ne demek istemişti? Gelip açıklama yapması için bir süre bekledim. Ama inen akşamla birlikte kafeye gelenlerin sayısı da artmış, Ebony servisten başını kaldıramaz olmuştu. Sonunda dayanamayıp kalktım, kahvemin parasını masaya bırakıp çıktım. Bir süre nereye yürüdüğümü farketmedim.
Neden sonra Ebony’nin Sarah’ı kastedmiş olabileceğini farkettim. Yahudi olduğuna göre Yehova ile onun işi olabilirdi. Sarah’ı aradım ama telefonu cevap vermedi. Ben de fazla uzakta olmayan evine yollandım. Sarah ile çıkmaya başladığımızdan beri sohbet etmek zorunda kaldığım kapıcısı gülümseyerek beni binaya aldı.
“Haber vereyim mi?” diye sordu.
Gerek yok anlamında bir işaret yapıp asansöre yöneldim. Kapıcı beni uyarmadığına göre evde olmalıydı. Asansör geldiğinde hemen binmeyip, bir süre içindeki çiftin öpüşmelerinin bitmesini bekledim. Neyse ki fazla uzatmadılar ve ben de başka ilginç sahnelere tanık olmadan Sarah’ın kapısına varabildim.
İlk çalışımda kapı açılmadı. İkinciden sonra kapıyı yumruklamayı düşünürken kilidin sesini duydum ve sakinleştim. Sarah beni gördüğüne şaşırmamıştı. Kapıyı kapamayı bana bırakıp içeri geçti.
Peşinden seyirttiğimde evin darmadağınık olduğunu gördüm.
“Hırsız mı?” diye sordum, “Yok” şeklinde başını salladı.
Bana fazla dikkat etmeden evin içinde gidip geliyor, eline geçen eşyaları karton kutulara diziyordu.
“Neler olduğunu söylemeyecek misin?”
“Taşınıyorum.”
“Bu anlaşılıyor” dedim, “Ama nereye? Hem niye? Bana haber vermeyecek miydin?”
Kucağındaki kitapları kanepeye bırakıp bana döndü.
“Kusura bakma, aklım çok karışık. Ben de durumu yeni öğrendim. Ortalık sakinleşince seni arayacaktım.”
“Ortalık sakinleşince derken? Taşındıktan sonra mı yani?”
Cevap vermedi. Yatak odasına gitti, oradan elinde büyükçe bir kutuyla döndü. Kanepedeki kitapları kutuya yerleştirdi ve salonun duvarlarını kaplayan, kitaplarla dolu rafları seyretmeye başladı.
Salonun ortasında, giderek gerçeküstü olduğunu düşündüğüm bir ortamda dikiliyordum. Yemek masasının sandalyelerinden birini çekip oturdum. Onu seyrediyordum. Rafları sırayla inceliyor, arada sırada bir cildi seçip kutuya koyuyordu.
“Hepsini götürmüyor musun?”
“Buna zamanım yok. Ayrıca param da yok. İstediklerini alabilirsin.”
Normal şartlarda üzerine atlayacağım bir teklifti. Ama kızarkadaşımı benden habersiz taşınma hazırlıkları yaparken bulmuştum, o ise beni gördüğünde ne şaşırmıştı, ne de suçluluk hissetmişti; yani her açıdan normal bir durum değildi.
“Nereye taşındığını sorayım mı?”
“Eve dönüyorum.”
“Ne bu acele? Biri mi öldü?”
Yine cevap vermedi. Kütüphane taramasını sürüyordu. Benim çok sevdiğim Grekçe metinlere elini sürmedi. Belki onları alabilirdim. Hepsine el koyup koymamayı düşünürken, bana seslendiğini duydum:
“Orada, masanın üzerinde.”
Arkasını dönmeden söylemişti. Neden bahsettiğini anlamak için masaya baktım, zarfından çıkarılmış bir mektup vardı. El yazısı olmayan, resmi bir mektuptu. Gönderenin adı ilginçti: İsrail Hava Kuvvetleri. Mektubu aldım, satırlara göz gezdirdim. Başımı kaldırdığımda bana bakıyordu:
“Dün geldi. Yedekleri göreve çağırıyorlar.”
“Ah! Sen de yedeksin anladığım kadarıyla.”
“Kariyerimi biliyorsun.”
Hava kuvvetlerinde pilotluk yapmış olduğunu biliyordum. Ama o dönemin kapandığını sanıyordum. Sonuçta süresini doldurmuş, kendisine yeni bir kariyer seçmek üzere Amerika’ya gelmişti.
“Görev süreni tamamlamamış mıydın?”
“Bazı şeyler geçmiyor işte. Çağırıyorlar; ben de gitmek zorundayım.”
“Niye çağırıyorlar ki?”
“Sular ısınmış, hazır olmak istiyorlar.”
“Sizin oralarda sular hep sıcak değil miydi?”
“Bu sefer durum farklı.”
Farklıydı. Sessizce kalktım, yürüyüp evden çıktım. Beni, daha da önemlisi yeni hayatını gözden çıkarmıştı. Gittiğimin farkındaydı ama seslenmedi. Asansörü beklemeden merdivenlerden indim. Kapıcının gülümsemesi manalı geldi ama üzerinde durmadım. Sokağa çıktığımda nereye gideceğimi bilmiyordum. Az ileride Chez Paul adında bir bar vardı. Oraya girip bir şarap söyledim. Barmen üçüncü kadehi önüme sürdüğünde Grekçe kitapları almadığımı hatırladım.
YORUMLAR
Öykülerin kadınları oldukça baskın karakterler. Öykücüye ve kahramana, kendi yapacaklarıyla ilgili yalnızca canları isterse bilgi veren karakterler. Öykücünün yalnızca gelişen olayları naklediyor gibi süren anlatımı doğal olarak okuru öykücüyle aynı seviyede tutuyor. Bu da İlhan Kemal öykülerinin takibi ve sevilmesiyle ilgili doğal bir netice ortaya çıkartıyor. Tebrikler, güne gelişiniz bilinçli bir tercihin sonucu.
İlhan Kemal
Kadın ya da erkek, eğer karakterler güçlüyse az söze ihtiyaç duyuyorlar. Genelde kendi bildikleri gibi yapmalarının önünde bir engel olmuyor; bu yüzden uzun uzadıysa konuşmaya gerek kalmıyor.
Güzel eleştiriniz için teşekkür ederim. Saygılarımla.
İlhan Kemal
Gecikmiş çok güzel bir yazı okudum üstelik güne gelmiş.
Güne gelen yazıyı ve yazarını tebrik ediyorum...
İlhan Kemal
Tebrikler...
BAzen vatan herşeyden mühimdir..:)
O salonda bir şahidiniz de ben gibiydim ve bunu hissedebilmek güzeldi...
İlhan Kemal
tebrik ederim..
farklıydı..
bundan olsa gerek..
günün kırmızı kudelesi..
sevgilerimle...
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Günün yazısı seçilmesi nedeniyle sizi kutlamak ve aynı zamanda gelmişken, yazınızı okumak istedim.
Diğer yazılarınıza da bundan böyle bakacağım.
Başarılar,,,
yaşanmamış aşkların şairi tarafından 11/17/2011 9:33:23 AM zamanında düzenlenmiştir.
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Elimde ki son şapkamı giymiştim bu yazıyı okurken...onu da fırlattım yazı karşısında ...sayın yazarım siz yazın biz okuyalım...selamlarımla güne yakışmış fazlasıyla
İlhan Kemal
İbrahim ERZURUMLU
İlhan Kemal
Saygılarımla.
Bir de günün öyküsü olarak okudum öykünüzü o kadar hak ediyor ki öyküleriniz bunu. Karar anlarında insanlar ne yapar, neler düşünür, doğru karar verip vermediğinden nasıl emin olur, birine fikir danışma ihtiyacı hisseder mi gibi bir sürü soru cümleleri dolaştı zihnimde. Bir de verilmiş kati bir karar karşısında ikinci kişi olarak baktım olaya. Ama tavırlar, gözler her şeyi belli eder herhalde kızımız gibi. Dönülmez akşamın ufku halleri. Gitme kal denilemeyecek kadar katiyse olay kahramanımızın hareket tarzı bence çok normal. Hayatı gidişatına göre yaşamak gerek belki de. Tekrar tebrik ederim. Saygı ve selamlarımla.
İlhan Kemal
Teşekkür ederim başka bir gözle bakmaya çalışmanıza. Saygılarımla.
En sonunda...
Kutluyorum değerli yazarı. Siz bu sitenin gelmiş geçmiş en iyi yazarlarından birisiniz.
Saygılar.
İlhan Kemal
Aynur Engindeniz
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Aynur Engindeniz
Çalışmalarıma değer veriyor olmanız benim için gururdur.Okuduğunuzu bilmek bile bana yeter. Saygılarımla.
Yine güzel bir hikaye,tebrik ederim.Seferberlik emri gelmiş ,napsın ki kızcağız..:))
İlhan Kemal
Yeşilvadi
İlhan Kemal
İlk defa bir yazınızı nefes almadan okudum...
Buzul sıcaklığını kelimelerin kanına işleten farklı bir duruşunuz var...
Elbette kutladım...
İlhan Kemal
Bir zamanlar bizde de '' Kızlar da askerlik yapsın '' diyenler vardı. hatta kızlar vardı böyle diyen. Bu yazıyı okuma imkanları olsa keşke.
Selam ve saygılarımla.
İlhan Kemal
Bazıları öyküde veya bir öyküyü okurken vurucu bir bitiş olmasını arzular ki ben pek anlamam ,pekala çok sıradan durağan bir biçimde de öykü bitebilir.Buradaki vurucu bitiş bana göre sonun içinde saklanmış ,bir nevi okuru düşünmeye davet ediyor
-Siz olsaydınız bağırıp çağırır mıydınız,sevgilinizi ikna mı ederdiniz,siz olsaydınız bir kitabı mı kahve yudumlarken veya şarap içerken düşünürdünüz ,yoksa oturup ağlar mısınız
Giden gitmiştir işte kahramanımız bunu çok olağan görmüştür ,şarap yudumlarken hayat devam eder diye düşünür ,belki de zorunluluktan gitmiştir yapacak bir şey yoktur
.
Sevgiler
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Öyküleriniz bana metal mobilyaları çağrıştırıyor: sade, soğuk ve güzel.
Ellerinize sağlık.
Selamlar.
İlhan Kemal
cizgilikagit
Ben şöyle bir mesaj seziyorum: "Evet sevgilisi görev için onu bırakıp gitti ama lütfen aptalca duygusallıklara kapılma sayın okur çünkü o da bunu çok umursamadı, sadece kitapları almadığı geldi aklına o kadar."
Sanırım dedesinin aşk mektupları ile kız arkadaşını etkileyen -tabii okura da eski aşklar başkaymış filan dedirten- ama sonunda dedem bunları bir erkeğe yazmıştı diye bitiren adamın öyküsü, okurunu öylece buz gibi dondurup bırakan öykü de size aitti. Demek istediğim bu. Siz tam olarak bu etkiyi istiyor gibisiniz ve başarılı olduğunuz kuşkusuz.
Kendine has bir tarz olduğunu söylemek istedim sadece, lütfen bunu olumsuz bir yaklaşım olarak değerlendirmeyin. Siz böyle yazıyorsunuz ve böyle güzel.
Saygılar.
İlhan Kemal
Aynur Engindeniz
Kesinlikle son derece kaliteli çalışmalara imza atıyorsunuz. Başarılaırnız artarak devam etsin inşallah. Saygılar hem yazara hem yorum sahibi arkadaşıma.
'Gitmek zorunda olanlar, elbet bir gün gitmemek isteseler de; yapacakları bir şey kalmadığını iyi bildikleri için giderler. Onlar için kötü olan kalmaktır!...'
Tam tersi de olabilir... Ne de olsa dünya da olmayacak tek şey, sonsuzluk...
Sade, özgün ve her zaman ki gibi kendini zorlayışlar içerisinde bırakmadan okutturan bir öykü...
Daimi hürmetle...
İlhan Kemal
Güzel yorum için teşekkür ederim. Saygılarımla.
İlhan Kemal
Roza
Ama giden gitmiştir yine de,ve dağılmıştır dikkat herhalükarda..
Yazilarinizi merakla bekliyorum.Her zaman oldugu gibi guzel anlatim.yureginize saglik.saygilarimla...
İlhan Kemal
İlhan Kemal
Teşekkür ederim güzel yorumunuz için. Saygılarımla.
Kemnur
SAYGIYLA...