""" İDEAL ERKEK VE BAYAN """
Aslında bakıldığın da bir erkek gözüyle ideal erkek ve bayan nasıl olmalı yazısını yazmak çok zor olsa gerek. Bu konu da olumlu veya olumsuz tepkiler her iki taraftan da alacağımız aşikârdır. yaşadığımız hayat, bulunduğumuz çevre, tanıştığımız insanlar ve edindiğimiz tecrübelerden bir empati oluşturarak bu yazımızı yazıyoruz. sadece bir bayan gözüyle empati kurmayı değil her iki taraf açısından da olayları değerlendirerek, kendi erkek kişi egomuzdan arınarak konumuzu şekillendireceğiz. Konumuzu şekillendirirken daha çok dini açıdan olaylara bakacağız. İnsanların dilinde sakız olmuş, alışılmışa gelmiş cümlelerden ve yorumlardan uzaklaşarak kendimize özgü bir bakış açısıyla konumuza başlayalım. Günümüzün en önemli konusu güven. Bir erkek yolda yürürken güzel bir bayan gördüğün de başını yere eğip benim sevdiğim daha güzel diye kendi içinde haykırabilen ve o bakış açısıyla kardeş gözüyle bakabilen aslında nefsini terbiye etmiş örnek insan modeline bürünmüştür. Nasıl kendi annemiz kız kardeşimiz ve akrabalarımız var ise gördüğümüz bayanların da bir ailesi olduğunu düşünerek hareket etmeli kendi kardeşine ailesine nasıl bakılmasını ve nasıl düşünülmesini istiyor ise kendi de o gözle bakabilmelidir. Günümüzde erkekler bir bayanla birlikteliklerini evliliğe dönüştürme düşüncesi olmayan, adını flört dediğimiz bir gezelim tozalım hayatımızı yaşayalım bakış açısına büründürmüştür. Bu da bizim ahlaki açıdan ne kadar geriye gittiğimizi ve de kültürel açıdan ne kadar yozlaştığımızın göstergesidir. Sevgi, aşk sözcükleri günlük konuşulan basit bir kelime halini almış insanımız bu sözcüklerin gerçek manasından uzaklaşarak duygusallığını kaybetmiştir. Ben erkeğim ben ne dersem o olur anlayışı, kadının toplumda konuşma özgürlüğünü, kendini ifade etme ve savunma hakkını kısıtlayarak adaletsizliği ve eşitsizliği meydana getirmiştir. Eğer kadının söyleyeceği düşünce veya ifade edeceği fikir doğru ise erkek hegomanyasının ve kontrolünün kaybolduğunu düşünerek racon keserek veya maço erkek şekline girerek bu doğru düşüncenin önüne geçer ve belki de mükemmel fikrin heba olmasına sebebiyet verir. Bu aşamada aslında doğru düşüncenin kimden geldiğine bakmadan hareket etmediği için konunun ehemmiyetini idrak edecek konumda olmadığından hata yapar. Toplum içerisinde kılıbık erkek profiline büründüğünü düşünüp kendini düzeltme ihtiyacı hissederek güç ve iktidar mücadelesi vermeye başlayıp kontrol bende mesajı verir. Evlilikte boşanmaların altında yatan sebeplerden birincisi kadının iş hayatına girerek kendi ayakları üzerinde durabilmesi, ikincisi ise her iki tarafında yaşadıkları geçmişi hiçe sayarak kendi istedikleri gibi bir kişi olacaksın ısrarıdır. Hâlbuki evlenirken o kişinin geçmişini kabullenerek bir yuva kuruyoruz. Evlilik kurumunu kutsallığından arındırarak, basitleştirerek flörtleri, yasak ilişkileri normal gören bir anlayışa büründük. Buna karşı çıkanları da gerici diyerek dışladık ve de tehlike olarak lanse ettik. Aslında şunu açıkça belirtmek gerekir ki bunların hepsinin altında yatan sebep cahillik ve de dini bilgi eksikliğidir. Ama bizler gelişen teknoloji değişen çağa ayak uydurmak diyerek gerçekten ve de çözüm noktasından uzaklaşır hale geldik. Sosyal paylaşım teknolojisi diyerek iletişimi, aile içinde sohbeti ve de konuşma doğallığımızı kaybettik. Bana dokunmayan bin yıl yaşasın cümlesine sığınarak kendi kabuğumuza çekildik yanı başımızda ki dostumuzun, akrabamızın dertlerinden sorunlarından kaçtık. Topluma insan kazandırabilme ve bildiğimiz güzel şeyleri paylaşabilme alışkanlımızı kaybederek çevremizden bir haber yaşamaya başladık. Olaylara biraz bedbin yaklaştık ama doğruları söyleyerek düzeltme çabası içindeyiz. Hayat bir sınavdır. Her insan farklı konular da sınav oluyor. Nasıl kötü durumumuz da Mevla’dan yardım istiyorsak iyi halimize de şükretmeyi bilmeliyiz. Gerçek imtihan zor anlarda isyan etmeden sabır göstermektir. Paylaşmayı bilmeyen, fedakârlık göstermeyen, eşine saygısı olmayan insanlar nasıl evliliklerini sürdürebilir ki. Bir başkasının yerine kendisini koyamayan nasıl bilebilir ki karşısındaki insanın derdini, tasasını. Önyargılarını yenemeyen, tabularını yıkamayan kibrini ve de nefsini terbiye edemeyen nasıl örnek insan olabilir ki. Az ile yetinmesini bilmeyen, gözü hep yüksekler de olan nasıl mutluluk rüyasına dalabilir ki. Hep kendi fikirlerini doğru zanneden, eleştiriye açık olmayan nasıl gelecek nesilleri ikaz edebilir ki. Eşine sadık kalmayan nasıl eşinin kendisine sadık kalmasını bekleyebilir ki. İnsan kendisine reva görmediğini bir başkasına nasıl reva görebilir ki. Sosyal statüsü, cinsiyeti, yaşam tarzı, çalıştığı mesleği, bulunduğu konum her ne olursa olsun insan bir başkasından üstünlüğün takvada olduğunu bilmeli, diğer her konu da ve hakta eşit olduğunu bilerek davranmalıdır. İnsan kişisel egolarını törpülemeli, ölçülü ve adaletli davranmaya gerekli özeni göstermelidir. Bir başkasının kuyusunu kazmaya veya hilekâr davranmaya yeltenenlerin her şeyi gören yüce yaratıcının olduğunu ve ilahi adaletin bir gün tecelli bulacağını bilmeleri gerekir. İnsan dünyaya geliş amacının bilincinde olarak kulluk vazifesini yerine getirmelidir. Kulluk vazifesinin sorumluğunu bilen bir bireyin eşini aldatması, ticarette hile yapması, yalan söylemesi, bir başkasının aleyhinde bir tavır takınması veya kötü düşünmesi mümkünmüdür. Her ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım isyandan uzak durmalıyız. Özetle kısasa kısasla cevap yerine taş atana gül atmalı; doğruyu, doğruyu yaparak göstermeli ve örnek davranış içinde olmalıyız. Bunun temelindeki çözüm noktası da okuyarak, kendini geliştirerek, bir şeyler katarak olacaktır. Aslında bu söylediklerimiz bir meziyet değil de insanın üzerine düşen, yapması gerekli davranışlardır. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Her şeyin hem kendimiz için hem de gelecek nesiller için hayırlı olması dileğiyle saygılar.
SELÇUK SALMAN 23.20
15.11.2011 SALI