- 980 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
CEHENNEM / LİK HAYATIM - 2
2- EVLİLİK KARARIM
Kurtköy’ün sefili bizdik ; baba- oğul.
Gelmeydik oraya ; yabancıydık. ESki, pis bir kahvehaneyi hem işletiyor, hem de ev olarak kullanıyorduk. Yoksulduk, bakımsızdık, ezilen, acınandık. Cahildi babam ; okuma - yazması bile yoktu.
Çocukluğum, gençliğim o köyde, o kahve köşesinde geçti. Kız çocuklarıyla oynamadım hiç. Konuştuğum fazla kadın bile olmadı. O yüzdendir halâ kadınlarla, kızlarla konuşmakta zorlanmam.
Daha ilk okulda herkesin göz koyduğu, bunu açıklayabildiği kızlar oluyordu. Oysa bana yasak gibiydi. Yadırganırdı böyle bir şey. ben kim, köyün kızları kim ?
Hep uzaktan sevdim, belki de âşık oldum. Sadece kendime söyleyebildim kime göz koyduğumu, kimi kendime sevgili diye seçtiğimi.
Kendimi biraz daha kurtarmaya başladığım günlerde bile köyün yerlilerinden olmadı hiç sevgilim. Haddimi bildim ve başkalarında aradım aşkı ; yabancılarda, diğer köylerde. Hep kötü şeyler geldi başıma. Tüm aşklarım hüsranla bitti, hepsi birer yara olarak ruhumdaki yerlerine yerleştiler.
Ruhumdaki o yaralarla ve tam yirmi yaşımda başladım liseye. O, lisedeki ilk yılımda çıktı karşıma. Her gördüğümde gözüm çarptı, çarpıldım. Kaçmak istedim. Çünkü geçmiş tecrübelerim iyice karamsar etmişti beni. Doğru bir aşkı, beni gerçekten sevebilecek birini bulabilme umudumu çoktan kaybetmiştim.
Yan sınıftaydı. Ben kaçtım o, sınıfa kadar gelip arkadaşlığını sunmak istedi önce. Kimbilir belki ileride aşkını sunmayı da düşünmüş olabilir. Ruhumdaki yaralar kanamış olacak ki o gün ; sanki dilimden kan fışkırırcasına kötü davrandım ona . Ürktü, kaçtı.
Ertesi sene kendi ayağımla gittim sınıfına. Hem yaklaşmak, hem de kaçmak istedim. Hem sevdim, hem inkâr ettim.
Sonunda , bir önceki bölümde anlattığım şekilde, tamamen kaybettim onu.
.........
’’ Ben kim ,o kim !’’ dedim bir gün kendi kendime. Haddimi hatırladım. Kendi dengim olan, kendi köyümden biri ile evlenip sona erdirebilirdim ızdırabımı.
Yıllar öncesinden, doğduğum köyde, bir akrabamın aracılığı ile tanışıp, iki yıl mektuplaştığım, daha sonra çeşitli nedenlerle unutmaya çalıştığım bir kız vardı.
Tam da o günlerde, o köyden , çocukluk arkadaşım düğün davetiyesi göndermiş. Gittiğimde, o kızla annesinin oturduğu masaya, izin alarak oturdum. Bolca sohbet ettik o akşam. Düğünden sonra, aynı arabayla birlikte köye gittik. Ben de akrabalarımda kalacaktım.
Yolda, minibüsün içinde, birden bire , evlenme teklif ettim kıza.
- Seninle evlenelim mi ? Şaşırdı kızcağız.
- Dalga mı geçiyorsun ? diye haklı olarak şaşkın bir şekilde cevap verdi. Ne kadar ciddi olduğumu söylesem de inanmakta zorluk çekti.
Henüz lise bitmemişti. Fakat benim derslerle pek ilgim kalmamıştı doğrusu. Okula bile arada sırada gidiyordum, o da çoğu kez sarhoş olarak. Hiç gitmesem çok daha iyi olurdu.
Hafta sonlarındaki Üniversite hazırlık kurslarını bile pek ciddiye almamaya başlamıştım.
İşin asıl önemli tarafı ; istesem de, çalışsam da hiç bir şey anlayamıyor ve öğrenemiyordum. Bu yüzden de derslerden gün geçtikçe soğuyordum.
---------
Köyden yine bir düğün davetiyesi aldım. Bu defa o kızın akrabalarından biri evleniyor ve düğünü köyde yapıyordu.
Köy düğünleri bambaşka olurdu. Çalgı, çengi ve içkili.
Yine gittim. İçki masalarından birine oturdum. Gece olduğunda kız ve annesinin karşıdan beni izlediklerini gördüm. Hesapsızca rakı içtim, bir kaç sene önce bıçaklayıp hapse düştüğüm çocukla bile birlikte çıkıp oynadım. Bir ara masaya yumruk atıp kırılan bardakla elimi fena halde kestim. Elimden kanlar akarken bile meydanda oynamaya devam ettim.
Akrabam olan arkadaşla sabaha karşı sarhoş olarak evlerine gittik. Bizi karşılayan annesine, o kızı benim için istemesini söyledim.
Sarhoş olarak böylesine ciddi konularda karar alınamayacağını söyledi. Sabah tekrar konuşmaya karar verdik.
Kararım karardı.Sabahleyin uzunca konuştuk ve onu kızı istemeye razı ettim.
-------------------
Ne gariptir ki ; annem sağ olmasına rağmen, bir akraba kadınını kız istemeye gönderiyordum.
Anne- babası ayrı olmak bu kadar kötü bir şey işte !
(Devam edebilir )
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Damdan düşenin halini ancak damdan düşen anlar dostum. Ben seni çok iyi anlıyorum. Babam, ayyaş derecesinde bir rakıcı olduğundan olsa gerek içkiye hiç bulaşmadım. Sakat bir insan olduğum için de hiç kavga etmedim hayatımda. Onun haricinde sanki beni anlatmışsınız.
Devamını merakla bekliyorum.
Selam ve saygılarımla.
Fikret TEZEL
Bir tek özelliğimle övünmek isterim aslında ; dürüst biriyim ben. Yediğim tüm haltları dobra dobra itiraf ederim.
Bu seriyi okuyanların bir kısmı bana '' Cehennemin dibine kadar yolun var '' diyecektir ; biliyorum ama yine de anlatmaya devam edeceğim.
İlginiz bana onur veriyor Hocam. Saygılar.
sami biberoğulları
Sen devam et kardeşim. '' Sofular haram demişler bu aşkın şarabına/ Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne '' de ve devam et.
Selamlar. ve saygılar.
Fikret TEZEL
hepimizin....acılı hayatı vardır....ara sıra hatırlasakta...gülümser geldide geçti deriz....kanattın içimizi tezal.....sevgiler saygılar
Fikret TEZEL
Sayfama şeref verdiniz, teşekkürler, saygılar.
Yakılacak fotoğraflar,cehennemlik hayatlar..kimin yok ki...üstad harika bir yazı dizisi..selamlar ve tebrikler
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL
Biraz fazla dövmüşsünüz ama canınız sağolsun.