Hayat devam eder hesapsızca. Olanca ağırlığını yükler üzerine, seni bir başına koyar ve devam eder.

Öyle çok susuşlarına gebe olur ki her davranış, her söz ve her sessizlik. Hele bir de ahkâmlar kesildi mi! Susarsınız; sıranın size gelmesini bekleyip. Ne zordur o anlarda susmak, ama bilirsiniz susmalarınız sizi daha da güçlü kılar. Çünkü patlayışınız bir o kadar güçlü olacaktır. Ve bu patlamanın dönüşü de olmaz.
Gitti mi gider.

Siz yüreğinizin kapılarını açmışsınızdır. Bir güzel girip konuşlanırlar en rahat koltuklara. Sonra kendilerinin de yüreklerinin kapısının açık olduğu söylenir. Ama göremezsiniz, dahası hissedemezsiniz. Çokbilmişlikleriyle, yukarıdan bakıp üzerinize attıkları sözleriyle sizi ezdiklerini sanıp daha da bir yayılırlar koltuklarına. Bilmezler ki bunun bir de dönüşü olacak. Hem de öyle bir dönüş ki dönüşün dönüşü asla yer almayacaktır önünde.
İşte o anlarda sıranın size gelmesini bekleyip susarsınız.

Bir şarkı çalar bir yerlerde. Şarkıcı öyle içli söyler ki, sözler ve melodi öyle yakıcıdır ki bir ara gözlerinizin buğulandığını hissedersiniz. Sonra tekrar gönderirisiniz yerine dökülmek üzere olan kristal damlaları.

Kabarır içiniz iyiden iyiye, boğazınız düğümlenir, öfkeniz şaha kalkar yüreğinizde, sözlerinizi dökmek istersiniz, hatta kusmak istersiniz olanca hıncınızla ama susarsınız.
Sözlerinizin hiçbir anlam taşımayacağını bilir susarsınız.

Sonra… Sonra kendinizle konuşmalarınız başlar. “Ne işim var benim burada? Kimim ben? Sözlerimin ne anlamı var? Kendim için ne olduğum belli de insanlar için neyim ben? Hani yerlere göklere sığmıyordum? Hani ben her şeydim? Hani… Hani…”

Sonra susarsınız. Susarsınız tek bir hareket yapıp. Dönersiniz ardınıza ve silersiniz bir kalemde. Ve hatta bir kurşun sıkıp geçmişe gidersiniz.

Susarsınız ya da sustuğunuzu sanırsınız. Ama deli gibi haykırmışsınızdır sonunda.

Kendinizle baş başa, içinizdeki sözlerle yollara düşersiniz. Yeni yüzler, yeni ihanetler, yeni yalanlar ve yeni maskelerden habersiz sadece gidersiniz.

Bir gün açıp ağzınızı son sözünüzü söylersiniz.
Biter!

atilla güler