- 900 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dönüşü Yok...
Sesi durgundu konuşurken.
"Aynı yere gel orada görüşelim zaten fazla vaktim yok eve gideceğim "dedi.
Başka hiç bir şey demeden yüzüme kapattı telefonu.
Yine kızdırmıştı daha önce defalarca konuşmuştuk ne olursa olsun telefonu yüzüme kapatmayacaktı.
Birşeyler olduğunu sezdim bu yüzden gidince sesimi yükseltmeyecek fazla tavır yapmayacaktım.
Hem nasıl olsa dayanamazdı yüzünü asar , sarılır kendini affettirirdi.
Hemen arkasından da geleceğe dair düşlerimizden bahsederdik.
Şehirden uzak bi evde oturalım isterdi.
Gönlü boldu iki oda bir salona razıyım , farketmez panjuru varmış yokmuş.
Ufak bi bahçesi olsun çocuklar evde durmayınca bahçede oynarlar derdi.
Buluşacağımiz yere çok az kalmıştı , yine ellerim cebimde ağır adımlar atıyordum.
Köşeyi döndüm karşımda sabırsızca bekliyordu.
Ellerini birleştirmiş sağ ayağını ufak ufak sallıyordu.
Kaşları çatıktı , saçları rüzgara inat savruluyordu elinde ufak bir çanta vardı anlam veremedim.
Bi an düşündüm bu günün diğer günlerden farkı yoktu ne doğum günü ne de yıl dönümü.
Ama anladım ya birisi kızdırdı yada sevmediği bi olay oldu her halinden anlaşılıyordu.
Yanına gelmiştim konuşma fırsatı vermeden söze başladı;
"Yeter artık anlıyormusun yeter.
Bıktım artık.
Sıkıldım. Istemiyorum seni.
Daha fazla uzatmanın alemi yok ayrılalım." dedi ve elindeki çantayı tutusturdu elime.
Kabus gibi açıkçası , ne oldu karanfilim ne bu sözler.
Neden ayrılıyoruz durduk yere gerekçesi ne yani.
Tekrar acı sözlerine başladı ama bu sefer daha fazla yara açacağı belliydi.
’Sorumsuzsun şu haline bakarmisin ellerin yine ceplerinde , saç sakal birbirine girmiş, gözler esrar çekmiş gibi mosmor utanıyorum senden , aramızda çok fark var anlıyor musun ayrıca paspalsin daha fazla uzatmayalım BITTI...’ diyerek hızla uzaklaştı...
Arkasından bakakaldım bitti dedi inanması zordu ama gitmişti.
Giderken de düşürmüştü onca kurulmayi bekleyen düşleri...
Bi sigara yaktım , ardı arkası kesilmedi sigaraların tam dört saattir yürüyorum.
Doktorların kansızlık teşhisi yine baş gösterdi ellerimi hissetmiyordum. Sonra bir kaç saniye düşündüm eve gidip fırsat vermediği cümlelerimi kağıda dökmeye karar verdim...
Karşı koyamazdı ve mutlaka okurdu.
Ve okuduktan sonra ne isterse yapabilirdi...
Eve girmeden bir kaç paket sigarayla bi ufak aldım içmeden dökülmezdi sözcükler.
İki kadehten sonra sızmışım masanın üstünde ,sabah baş ağrısı vardı kendi kendime mırıldanıyordum.
Eğer gidersen herşeyi yapabilirim.
Duvarları konuştururum mesela ,
zamanı da durdurabilirim ,
ulan rakı şişesinin içine bile girebilirim düşünebiliyor musun...
Göz yaşlarımdan şiir yazarım.
Dilimden düşen her bir harf nota olur isyan şarkıları olustururum.
Yani gidersen herşeye gücüm yeter.
Ama ne gerek var ki gitmeye.
Üşengeç ol kızmayacagim bu sefer.
Kim gidipte uzak diyarlara , dönüşü olmayan bir bilet alacak.
Ben seni düşünüyorum sevgilim emin ol.
Hem gidersen kim okşar saçlarını , kim sever seni dilsiz bi sevdayla.
Kabuslardan kan ter içinde uyandığında yanında bulamazsan acımazmı için ,
bu kadar gaddar olamazsın sen.
Hem seviyorsun beni adım gibi eminim.
Daha mesaj atmamışsın sinir etmeyi çok seviyorsun değil mi ?
Neyse ben arayayım.
O değilde bu masanın üstündeki çanta da neyin nesi ?
Bunların ne işi var ki burada
Doğum günü , sevgililer günü , yıl dönümü ulan bütün hediyeler masanın üstünde
çantanın içinden düşen yüzük kendime gelmemi sağlamıştı sanki.
O değil de oğlum bırak kendi kendine konuşmayı.
Artık çok geç gitmiş lan canının yarısı...
Akşamdan kalan rakıyı kadehe boşalttım bir yudum alıp başladım karalamaya.
Her şeyim.
Hayatımın anlamı yaşam kaynağım.
Bu sen olamazsın ,yada dün yaşadıklarımız bi kabustu daha uyanamadık.
Fazla bi açıklama yapmayacağım sana sözde bahanelerinin gereken cevaplarını vereceğim
Dün fırsat vermedin konuşmama...
İlk buluşmamızda sen değilmiydin doğal haline aşığım diyen.
Saçlarına, kirli sakallarına hayatıma anlam katıyorsun demiştin unuttunmu yoksa.
Verdiğin yeminleri
Ölürüm de ayrılmam senden deyişini
Özlemle bakan gözlerin gitmiyor lan bi an gözümden
Ellerimin sürekli ceplerimde olduğunu utanmadan söyledin dün yüzüme sebebini biliyorsun.
Ama tekrar hatırlatayım ben sana.
Sözde kansızlık diye bi illet var yakamda ama alakası yok kansızlıkla
Senden uzak geçen tek bi saniyede buz kesiliyor bedenim
Tutmuyor elim ayağım , hareketsiz kalıyor parmaklarım.
Evet senin yanına gelirken sürekli ceplerimde ellerim
Ama ömrümün geri kalan kısmının elleri üşümüştür diye ısıtmaya çalışıyorum ellerimi ceplerimde.
Sensiz geçen gecelerde uykusuz kalışım sebeb gözlerimdeki morluklara
Neyse boşver ...
Haklısın aslında...
Bunları neden söyledin bilmiyorum ama
bil artık dönüşü yok bu yolun.
Dönüşü yok...
YORUMLAR
O anı ve diğer olanları öyle güzel kurgulamışsınız ki, adeta içinizi dökmüşsünüz...Bu kurgunun yazım kurallarına uygun cümlelerle yazılmış olması, ne kadar güzel bir öykü çıkartırdı, değil mi? Daha özenli yazılarınızda buluşmak dileğiyle, saygılar...
Hoş görünüze sığınarak, birinci paragrafı tekrarlayarak, söylemek istediğimi arzedeyim:
Konuşrken sesi durgundu. "Aynı yere gel, orada görüşelim; zaten fazla vaktim yok, eve gideceğim! " dedi. Başka hiç bir şey demeden telefonu yüzüme kapattı.
Beni gene kızdırmıştı! Daha önce, ne olursa olsun telefonu yüzüme kapatmaması gerektiğini defalarca konuşmuştuk. Birşeyler olduğunu sezdim; bu yüzden, gidince sesimi yükseltmeyecek, fazla tavır yapmayacaktım.
Hem nasıl olsa dayanamaz, yüzünü asar , sarılır, kendini affettirirdi.
Hemen arkasından da geleceğe dair düşlerimizden bahsederdik.
Şehirden uzak bir evde oturalım isterdi. Gönlü boldu, 'iki oda bir salona razıyım , panjuru varmış yokmuş farketmez; ufak bi bahçesi olsun, çocuklar evde durmayınca bahçede oynarlar,' derdi.
ARZ ETTİĞİM GİBİ, HOŞ GÖRÜNÜZLE... Güzel anekdotarınızın, güzel yazılarla buluşması dileğiyle, saygılar...
kemnur tarafından 11/15/2011 4:38:11 PM zamanında düzenlenmiştir.