- 933 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
MUTLULUĞU YAKALAMAK ÜZERİNE
Tüm yaşanan karmaşanın sebebini sormadan sahil boyunca yürüyordum. Balıkçılar güneşin batmasıyla beraber birer ikişer dönüyorlardı. Bugün verimli bir gündü anlaşılan, ağları dolmuştu. Deniz yine cömert yüzünü göstermişti onlara. Fakat yaşam, deniz kadar cömert değildi ya da bizleri mutlu etmekten çok bizlerin mutsuz olması ile seviniyordu! Belki de tüm bu düşüncelerin hepsi birer saçmalıktan başka bir şey değildi. Kim bilebilir ki doğru cevabın hangi sorunun altında saklı olduğunu? Kim…
Hangimiz yaşama sitemde bulunmamıştır ki… Elbet bir yerlerden yaşama karşı bir kuyruk acımız vardır. En fakirinden, en zenginine; en yaşlısından, en gencine; en doğulusundan, en batılısına; bir türlü yaşam bizleri mutlu etmeyi başaramamıştır ve her seferinde suçlu yaşamdır! Suçu, oturduğumuz yerde hiçbir çaba harcamadan bizi mutlu kılamaması. O kadar büyük bir suçtu ki bu, herkes cezasını kendi veriyordu ona karşı, kimi küfrederek, kimi ne kadar kötü olduğunu her zaman yüzüne vurarak bir şekilde yargılamadan idam sehpasına koyuyordu yaşamı. Sonuç olarak da yaşam bu cezalardan ders almayıp hala bildiğini okumaya devam ediyordu!
Herkesin bildiği bir hikâye vardır. Ufak bir kız, yaşamın tüm anında mutluluğu bulup çıkartıyor çoğumuzun yaşama lanet ettiği kısımda o yaşamın güzelliğini haykırıyordu. Bu hikâyeyi okuduktan sonra hangimiz kendimizi eleştirmemiştir ki? “Ufacık bir kız çocuğu, yaşamın her anında mutlu olmayı başarırken ben nasıl mutsuz oluyorum?” sorusunu sormamıştır ki? Ama kaçımız doğru cevabı bulmayı başarmıştır? Kim bilir?
Deniz ile yaşam aslında birbirine o kadar benziyor ki, sanırım doğru cevapta bu benzerlikten çıkıyor. Nasıl mı? Hangi balıkçı denize ağ atmadan balık yakalayabilirdi? Peki, bir balıkçı bugün balık tutamadı diye bir daha asla balık tutamayacak mıydı?
Mutluluk ile balık tutmak arasındaki bağ ne olabilirdi ki? İlk bakışta sıradan ve konuyla alakasız sorular olarak görünse de, mutluluğun, aslında yaşamın bizim için hazır olarak sunduğu bir hediye olmadığını ve hiçbir çaba harcamadan, yaşamda yol kat etmeden kısacası mutlu olmak için yaşam denizine ağlarımızı atmadan mutlu olamayacağımızı anlatıyordu tüm yaşanan bu kargaşa…
Ve bu şehirde güneş artık batmıştı. Geriye balıkçıların gülen yüzü, yazdığım bu yazı ve bir de biraz önce bitirdiğim kahve fincanı kaldı. İçinde kahvenin telvesi kalmış fincana bakıyorum da ilk gözüme çarpan balık figürü oluyor. Kahve falında balık, mutluluk anlamına geliyordu. Düşünüyorum da birileri mutluluğun sırrını çoktan keşfetmişti sadece onu görmemiz için hayata farklı bir gözle bakmamızı istiyorlardı. Belki de bir balıkçının gözüyle…Kim bilir?
İBRAHİM ŞENTÜRK
11.11.2007
YORUMLAR
Ve bu şehirde güneş artık batmıştı. Geriye balıkçıların gülen yüzü, yazdığım bu yazı ve bir de biraz önce bitirdiğim kahve fincanı kaldı. İçinde kahvenin telvesi kalmış fincana bakıyorum da ilk gözüme çarpan balık figürü oluyor. Kahve falında balık, mutluluk anlamına geliyordu. Düşünüyorum da birileri mutluluğun sırrını çoktan keşfetmişti sadece onu görmemiz için hayata farklı bir gözle bakmamızı istiyorlardı. Belki de bir balıkçının gözüyle…Kim bilir?
duygu yüklü ve finali cok ekiledi...
cok güzel bir benzetmeydi ibrahim cok sevdim yazini...
bencede insan mutlulugu durduk yerde bulmuyor...insanlar birseyler yapmali...mutluluk kendi dayanmiyor kapiya...umarim herkes dünyada mutlu olmak icin elinden geleni yapar...seni yürekten kutlarim...
Ve bu şehirde güneş artık batmıştı. Geriye balıkçıların gülen yüzü, yazdığım bu yazı ve bir de biraz önce bitirdiğim kahve fincanı kaldı. İçinde kahvenin telvesi kalmış fincana bakıyorum da ilk gözüme çarpan balık figürü oluyor. Kahve falında balık, mutluluk anlamına geliyordu. Düşünüyorum da birileri mutluluğun sırrını çoktan keşfetmişti sadece onu görmemiz için hayata farklı bir gözle bakmamızı istiyorlardı. Belki de bir balıkçının gözüyle…Kim bilir?
ÇOK HOŞ VE DUYGUSAL..........