Bir Gece Adam
Yine aynı güne uyandı adam, aynı acılar yüreğinde. Kendini nadide bir şaheser sanırdı adam, yüreği ne kadar yorgun olursa olsun. Bugün birşeyleri anladı adam. Ne kadar zayıf düştüğünü, beş para etmez biri olduğunu düşündü. O gözleri, yaş nedir bilmeyen gözleri dolu dolu oldu. Çok zaman geçmişti aslında kaybettiklerini farketmesi için. Aklının kaybettiği zamanları farketti. Ömründen giden zamanları...
Bugün hava soğuktu, üşüyordu bir kedi gibi adam. Oysa o ne vahşi canavarlarla çarpışmalardan çıkmıştı. Yağmur yağıyordu toprağın karanlık yüzüne. O ise sırılsıklam olduğuna aldırış etmeden yürüyordu. Sanki çöl ortasında yanıyordu adam. Gene kaybolmuştu çocuksu düşlerinde. Gözlerinden bir damla yaş eşlik etti düşen damlalara. Ailesini kaybetmişti, daha neyin mücadelesini veriyordu ki. Acısı şimdi mi yüreğine düşmüştü, şimdi mi anlamıştı ne kaybettiğini?
Evet, anladı. Hiç te göründüğü gibi güçlü değildi adam aksine o derece yalnız o derece zayıftı ki. Gecenin sessizliğini böleceğini bilmese hıçkırıklara boğulacaktı. Ama hep içine atmıştı bütün yaşanmamışlıklarını, yenilgilerini.
Yoruldu, bir banka oturdu ıslak olduğuna aldırmadan. Bitap düşürmüştü nefes alışlar. Birden hüznüne eşlik edecek bir şimşek çaksın istedi, olmadı, çakmadı şimşek. Hüznünü o da bölmek istemedi belki de.
Bir sigara yaktı, ömrüne inat, kalktı ve yürümeye devam etti. İlerliyordu ama sanki birşey terletiyordu onu. Yağan yağmur aciz kalıyordu, terlediğini farketmesine engel olamıyordu.Sonra birden duraksadı.Başı dönüyordu, sigarayı attı ve yere yığıldı adam. Son bir hamleyle pardüsesini çıkarmak istedi adam, sigarası söndü, düştü adam...
Sanki merhametin döşeğine atmıştı kendini. Birden uyandı, yine o sabahlardan birine. Yok yok bu sabah başka bir sabahtı. Annesi vardı başucunda, elini tutuyordu, gülümsedi yüzüne adamın.
Bakakaldı çocuksu gözlerle annesine. Artık hafiflemişti, yıllardır annesine verdiği sözlerin yükü sanki sırtından gitmiş, kavgası bitmişti hayatla, havlu atmak üzereyken.
Şimdi muhabbet zamanıydı hayatla. Öyle ya ne kadar büyük olsa da, daha büyük, yenilmesi imkansız bir rakibi vardı karşısında. Ayağa kalktı güçlükle, pencereye baktı, yağmur dinmiş, sıcacık gülümsemesiyle güneş geçmiş olsun diyordu belki de.
Başını öne eğdi. Sanki birini selamlıyordu. Ateş, toprak, güneş, şimşek ve zaman...
Hepsi adamın zihninde oturmuştu artık. Annesinde gördü bu büyük gücü. Şimdi bu zayıf haliyle güveneceği bu büyüklük ve güç abidesinin sıcacık kucağında gerçek bir uykuya dalabilirdi artık.
Oktay Yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.