- 5030 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ELSİZ, DİLSİZ VE GÖNÜLSÜZ OLMAK
İnsanın en hası eline, diline ve beline sahip olandır. Bunda ne şek var, ne de şüphe var. El, Dil ve Bel kelimelerinin ilk harflerinin EDB, yani EDEB kelimesini meydana getirmesi de bir tesadüf değil, bir tevafuktur. Çok güzel bir denk gelmedir. Eline, diline ve beline sahip olan kişi EDEBLi’dir. Bunlara sahip olmayan da EDEBSİZ’dir.
Bu yazıda, el ve dil üzerine bir kaç kelam edeceğim İnşaallah. Bel konusunda dikkatli olmak ve bu hususta da din ve ahlak kurallarına uymak noktasında söz söylemeye dahi hacet yoktur. Herkes bunun farkındadır. Biz o hususu sizin vicdanlarınıza ve aklınıza havale ederek, el ve dil üzerinde kısa bir sohbete başlayalım.
Yunus ne diyor bir şiirinde;
"Dövene elsiz gerek,
Sövene dilsiz gerek,
Derviş gönülsüz gerek."
Bu şiir bizim söylemek istediklerimizi bir çırpıda anlatan eşsiz bir söz demetidir. Sayfalarca yazıya ne gerek! "Elsiz, Dilsiz ve Gönülsüz" olmak! Hayatta EDEB’in özü budur. Hayatta mutluluğun tam odak noktası budur.
Derviş gönüllü olmak aynı zamanda, "gönülsüz" olmaktır. Dervişler hayatta en mutlu kişilerdir. Gerçek dervişlerden bahsediyorum tabii ki! Derviş demek, hayatta beklenti içinde olmamaktır. "Sıfır beklenti, sonsuz mutluluk demektir." Bizi mutsuz kılan beklentilerimizdir. Meşhur bir hikayedir. Bir derviş ile bir yüksek mevkiideki zat arasında bir konuşma geçiyor. "Sen şunu şunu oldun, en sonunda ne olacaksın" diyor derviş. O zat da, "işte en fazla bir sadrazam, bir vezir olacağım" diyor. Derviş soruyor, "ondan sonra ne makamı var" diyor. O zat yalnızca "hiç" diyebiliyor. Yani “makam bitiyor” diyor. Derviş de diyor ki, "ben zaten şimdi ordayım", yani bir "hiçim" diyor.
Ne mutlu bu mânâları anlayıp da ruhlarında bu mânâ ile hemhâl olanlara!
Bizi zora sokan ve hayatta hırslı yapan elimiz, dilimiz ve gönlümüzdür. Gönlümüz bu dünyaya sıkı sıkı bağlıysa, bu dünyadan başka bir dünya tanımıyorsa, mazallah, hem elimiz, hem dilimiz bizi alıp da "ateşe" götürür. Derviş gönüllü isek, dilimizi ve elimizi de ona göre ayarlarız ve hırstan, yanlıştan, gurur ve ucbdan uzak dururuz.
Geçen gün, yatağa yatarken, şu düşüncelerle yattım. Düşüncem şu noktada yoğunlaşmıştı. "Tamam, yatsı namazını kıldım, sabah namazını da kılacağım. Fakat, bunlar yetmez. Dilimiz hep dedikodu, hep gıybet, elimiz hep ne gelirse gelsin cinsinden, haram-helal ayrımı yapmaz ise, bu namaz kesinlikle işe yaramaz" diye düşündüm.
Yine Yunus’umuza kulak verelim;
"Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dahi,
Elin yüzün yumaz değil."
Hayatta, kurtuluş ne namazdadır, ne oruçtadır, ne hactadır. Kurtuluş, namaz, oruç, hac ve diğer ibadetlerle birlikte EDEB’tedir. Ele, dile, bele sahip olmakta ve gönülsüz olmaktadır.
Yunus Emremiz diyor ki, "dövene elsiz, söğene dilsiz ol." Bu elbette ancak "gönülsüz" bir kişilik yapısıyla mümkündür. Bu elbette dervişlikle mümkündür. Bunu yapmak ancak tasavvuf ve tarikat ehlinin işidir. Bu çok çok zor bir iştir. Bunu başarmak zordur. Yani, "dövene elsiz, söğene dilsiz olmak her kişinin kârı değil, er kişinin kârıdır."
Derviş olmak zor ise, bari şeriat ehline uy. Tarikat ehlinde gönül olmaz, şeriat ehlinde gönül olur. Sen de gönül var ise, burada da şu ölçüye uy! Burada ölçü şudur:"Dövene elsiz olma, fakat, aynıyla karşılık ver, sakın haddi aşma. Sövene aynıyla karşılık ver, ancak sınırı aşma.Hakkını meşru müdafaa ölçüleri içinde ara ve haktan, hukuktan ayrılma. En güzeli de affedici ol."
Bizim hedefimiz işte yukarıdaki iki şıktan biri olmalıdır. En güzeli de sanırım, "elsiz, dilsiz ve gönülsüz" bir hayat yaşamaktır. İnşaallah, bunu başarırız.
Ahmet SANDAL
YORUMLAR
Allah razi olsun
Allaha yaklasmayi basarmis ve kullugun ve Allaha dostlugun zirvesine ulasmis insanlari anmak, mutlaka Allahin hosnut olacagi bir durumdur diye düsünüyorum.
Elsiz, Dilsiz ve Gönülsüz olmak elbette Allahin insanlar icin tayin ettigi hedeflerdir. Insanlar arasi iliskilerde mutlaka güzel davranislar sözkonusu olmalidir.
Allahu Teala kissasa müsade etmisdir, fakat Allah insanlari kendi yolunda ilerleyerek evvela affedici olmayi ve daha sonra kötülüye iyilikle karsilik vermeyi istemekdedir.
Fussilet-34: Hasene (iyilik) ve seyyie (kötülük), müsavi (eşit) değildir. (Kötülüğü) en güzel şekilde karşıla. O zaman seninle arasında düşmanlık olan kişi, samimi bir dost gibi olur.
Allahu Teala Adem as´dan beri insanlara sadece bir din sunmustur. Dünya ve Ahiret Saadeti icin sadece bir recete söz konusudur.
Din bir bütün olarak yasanirsa Allahin rizasi kazanilir. Maalesef Seriat olarak ifade edilen husus insanlari Allahin kendileri icin tayin ettigi hedeflere ulastiramamakdadir. Seriat denildigi zaman Islamin 5 Sarti anlasiliyor.
Halbuki Yunus Dini bir bütün olarak ifade etmis ve seriat, tarikat, marifet ve hakikat olarak ortaya koymus.
Allahu Teala insanlari üc vücud ile yaratmisdir. Ruhundan üflemis (Secde-9), Fizik Vücudumuz (Hicr-26) ve Nefsimiz (Sems-7).
Allahu Teala kalu bela günü bütün insanlarin üc vücudundan, kendisine karsi kulluk görevlerini yerine getirip teslim olacaklarina dair yeminler almisdir.
Ruhumuzdan misak almisdir (Rad-20,21). Ölmeden önce Seyri Süluk yapip Allah´a ulasacagina dair. Ruhumuz Allahin emanetidir ve sadece Insan yüklenmisdir (Ahzab-72) ve Nisa-58´de emanetlerin sahibine iadesi emredilmekdedir. Muminun-8´de ise Mümin tarif edilirken, onlar ementlerine ve ahdlerine riayet ederler buyurulmakdadir.
Fizik Vücudumuzdan ahd almisdir Allah´a kul,teslim olacagina dair.
Yasin 60-61:Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
Nefsimizden yemin almisdir tezkiye, terbiye olacagina dair. Müddessir-38,39,40:
Bütün nefsler, iktisap ettikleri (kazandıkları) dereceler sebebiyle (karşılığı olarak) rehinedirler (bağlıdırlar).
Yemin sahipleri (yeminlerini yerine getiren nefsler) hariç
Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.
Yeminlerini yerine getirenler cennettedir.
Iste bu üc teslim Allahin Insanlara kuranda emrettigi hedeflerdir. Vasitalar ise ibadetlerdir. Oysa bugün artik hedefler Islam ögretisinde yokdur. Sadece Fizik Vücudumuzun yaptigi vasitalar sözkonusu. Nerde Seyri Süluk ve Nefs Tezkiyesi?
Ilk teslim olan Ruhun Allaha ulastirilip teslim edilmesi ögreti icinde yokdur. Eger bu Allahin emaneti ölmeden önce Allaha ulastirilmiyorsa, ozaman emanete ihanet edilmis olunmuyormu?
Bir Hadisi Serif´de: Emanete riayet etmeyenin imani, ahde vefa göstermeyenin dini yokdur, buyurulmakdadir.
Öyleyse Insanlar eger Ruhlarini Allah´a ulastirmayi ve teslim etmeyi dilemez ise otomatik olarak Nefslerine uymus olurlar ve Nefs tezkiyesi hicbir zamam gerceklesmez.
Yunus-7:
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.
Nefs tezkiyesi ögretilmeyen ve böylece yapilmayan bir toplulukda hicbir zaman, Allahin emrettigi güzel Ahlak olusmaz. Halbuki Islam güzel Ahlakdir.
Osmanli toplumuna bakin. Toplumun büyük kismi tasavvufdandi. Zaten Devleti yönetenler, Sultanlar tasavvufdandi. Yani toplum topluca Nefs Terbiyesi yapardi. Ve sonuc olarak "Osmanli Ahlaki" diye bir kavramdan simdi bahsediyoruz.
Ve bu Ruhunu Allah´a ulastirmayi dileyen kisi mutlaka Allah tarafindan vazifeli kilinmis bir Veli Mürside ulasitirilir. Nasil mi?
Bakara-45:
(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir
Iste bu namaz Hacet Namazidir. Persembeyi cumaya baglayan gece kalkip 4 rekat olarak kilinir ve Allahdan Mürsid istenir.
Mürsid farz midir? Elbette.
Maide-35:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takva sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
Bu vesile Allah tarafindan insanlari irsad etmesi icin vazifeli kilinan bir Veli Mürsiddir. Bir hakiki Mürsidden daha iyi bir vesile olabilirmi? Burda kastedilen elbette insanlar icin örnek teskil eden ve göz önünde bulunan bir hakiki Mürsiddir.
Tevbe-119:
Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler)! Allah'a karşı takva sahibi olun ve sadıklarla beraber olun.
Sad-82,83:
(İblis): "Bundan sonra Senin izzetine (andolsun ki) onların hepsini mutlaka azdıracağım." dedi.
Onlardan Senin muhlis kulların hariç
Sadik ve Muhlis kullar Allah´a yaklasmayi basarmis olan insanlardir ve seytanin saptirmasi mümkün olmayan insanlardir. Nefsimiz baslangicta 100% afetlerle doludur, nefret, kin, dedikodu, düsmanlik, isyan..... Iste Ihlas-makaminda artik zerre kadar afet kalmamisdirki seytan kisiyi saptirsin. Seytan Nefsimiz üzerinden bizi saptirir.
Fakat artik 100% nur ile dolmus bir nefs kalbine herhangi bir söz gecirtmesi elbette mümkün degildir.
Yunus Emre hz. ne diyor:
Hakka aşık olan kişi
Akar gözlerinin yaşı
Pür nur olur içi dışı
Söyler Allah deyu deyu
Güzel ahlak nefs tezkiyesi ile olur ve nefis tezkiyesinin iki sarti sözkkonusu: Kalben Ruhu Allah´a ulastirmayi dilemek ve bir Veli Mürside tabi olmak.
Bu hususlar Kuran hakikatleri ise ve bugünkü Islam ögretisi insanlari Allahin kendileri icin tayin ettigi hedeflere ulastirmiyorsa, o zaman bu ögreti eksik oldugu ortaya cikmiyor mu?
Hacet namazinin persembeyi cumaya baglayan gecelerde veya kandil gecelerinde kilinmasi asildir. Ama bütün gecelerde kilinabilir. Önce boy abdesti alinir. Sonra hacet namazina niyet edilir.
Namazda asagidaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Rekâtin sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandiktan sonra Allah'tan hacet neyse o istenir. Allah'tan mürsid istemek için bu namaz kilindiysa mürsid istenir
Allah razi olsun
sevgilerimle
BizimYunus tarafından 11/13/2011 11:39:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
BizimYunus tarafından 11/13/2011 11:45:39 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet Sandal
edeb ya Huu yazar dergah kapılarında,derviş edeb üzeri yol alır dergahta,edebde hal vardır halde edep hali...
eline diline beline sahip olan ancak edeb-i kavramış, hakkın buyukluğuyle hallenmiş dervişlerin işidir.
buyuzdendir iyiye iyilik her kişi işi,asıl kötüye iyilik ER kişi işidir.
Er olmak kolay değildir muhakkak.Önce beş duyuyu eğitmeli,ele,bele,dile gem vurmalıdır.
Anlamalıdır nefsin düşman,ruhun uyusada dost oldugunu.
Bu guzel yazı içeriği için butun edeb-i dostlar adına hurmetlerimle...
dövene elsiz,
sövene dilsiz,
derviş gönülsüz gerek..
şeriattır kısasa kısas
tasavvuftur eşik,eşikte her cinse boyun bukmek edebdir.
Edeb-i Şiirsel tarafından 11/13/2011 11:17:18 PM zamanında düzenlenmiştir.