- 631 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ACABA ?
Gelecek Temmuz ayında tamı tamına 51 yaşına giriyorum. Arkamda ise 34 senelik bir evlilik hayatı bırakıyorum. Çok genç yaşta evlendim ve o yaşın heyecanıyla,hemen evliliğimizin ikinci ayında çocuk istediğimi söyledim. Bu düşüncem karım tarafından pek rağbet görmedi. İlk sene çocuk doğurmak istemediğini söyledi. Anlayışla karşılanabilecek bu durum karşısında sustum. Devam eden yıllarda ise bu isteğimi ne zaman dile getirsem, bir punduna getirildim. Yıllar geçtikten sonra ise içimdeki heyecanı kaybedip bu konuyu bir daha açmadım. Ne çocuk lafı geçti ne de teşebbüsü. Böylelikle çocuksuz aileler kervanına katılıp bu günlere kadar geldik.
Erken yaşta girdiğim memuriyet hayatı da kısa bir süre sonra bitecek. Uzun süren yıllar içinde bu memuriyet, omuzlarımın çökmesine, yüzümün normalden iki kat fazla buruşmasına ve iç dünyamın boşluklar içinde kalmasına neden oldu. Karım ise tam tersi, sanki hiç yaşlanmadı. Birkere bakımlıydı. Sağlığına dikkat ediyordu. Bu durum kazandığımız paranın çoğunun, kozmetik ve sağlık ürünlerine gitmesinden de anlaşılabilirdi. Karımın yüzünde benim yaşlı yüzümün aksine, bir tane bile kırışıklık yoktu. Ellisini geçmesine rağmen vücudu hala gençlere taş çıkaracak cinstendi. Ben, gün be gün yaşlanırken, karım gençleşmeye devam ediyordu. Ben, hergün erkenden kalkıp işime giderken karım güzellik uykusu bozulmasın diye hiç uyanmıyordu. Bir süre sonra bu duruma alışıp sessizce evden çıkmayı adet haline getirdim. Bırakın kahvaltı yüzünü görmeyi, bir gün bile olsun ufak bir öpücükle bile şu evden uğurlanmadım. İçki içmememe rağmen sahip olduğum göbeğin, rakı göbeği olduğunu söyleyenlerin sayısı hiçte azımsanmayacak kadar. Bilmezler ki her sabah yediğim yağlı poğaçalar yüzünden oldu bu göbek. Ben günümü dosyalarla, hesaplarla ve amirlerin kendi egolarını tatmin etmek için bağlandıkları agresyonlarla geçirirken, karım gününü sporlar, bakımlar ve arkadaşlarıyla gittiği briç partileriyle geçirirdi. Yıllar içinde aramızdaki bu uçurum giderek büyümeye başladı. İçim içimi yemeye başlamıştı. Ben yaşlanıyordum. O, bana inat hep genç kalıyordu. Hatta daha da gençleşmeye çalışıyordu. Son birkaç yıldır içimde olan kaybetme korkusunu atabilmiş değilim. Bunun için onu suçlayamam. Kızmam gereken biri varsa o da benim. Belki de istemeyerek hayatın içinde kaybolmayı seçtim. Ve belki de şuan sonuçlarını yaşıyorum.
Karımın beni aldattığı aşikar. Bu kadar güzel ve alımlı bir kadının ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzağım. Bütün günü it gibi çalışarak geçirdikten sonra, evde televizyon karşısında uykuya dalan klasik bir erkeğim. Ne kadar dirensem de yaşlı bünyem bu düzenin dışına çıkmama izin vermiyor. Onunla dışarıda geçirdiğim tek zaman, arada sırada gittiğimiz yazlık sinema...
Karım beni aldatıyor. Neden mi? Hiç şikayet etmiyor... bir gün, lanet olası bir gün bile şikayet etmedi. Ben kendimle yaşadığım hayattan nefret ederken, o benimle yaşadığı hayattan bir kere bile şikayetçi olmadı. Mutlu da olmadı. Evet, ne başka bir erkeğe ait eşya gördüm ortalıkta ne de gizli gizli gelen aramalar ya da mesajlar... Evimizde internet bile yok. Açıkçası şüpheli diye adlandırabileceğim tek bir hareket yok. Ama aldatıldığıma hayatımda hiç bu kadar emin olmamıştım. Bunu nasıl ortaya çıkaracağımı ise çok iyi biliyorum. Benim alışkanlıklarımı oldukça iyi bilen karımı nasıl gafil avlayacağımı gerçekten çok iyi biliyorum.
Yaşadığım bu memuriyet hayatında yılda sadece 3 hafta izin kullanırım. Ne bir eksik ne bir fazla. Hatta o 3 haftalık iznin tarihleri bile bellidir. İş yerinde o günler kimse izin almaz. Gün içinde ise bugüne kadar hiç izin kullanmadım. İlk defa bugün amirime gidip çok sevdiğim bir arkadaşımın vefat ettiğini, onu son yolculuğuna yollamak istediğimi söyledim. ‘Hayhay’ dedi. ‘Bugün gelmeyin.’ Odama dönüp bir iki dosyadaki son işlerimi hallettikten sonra, eve doğru yol almak için daireden çıktım. Peki herşey doğruysa, tahmin ettiğim gibiyse diye düşünüp kendimi korkutmaktan ise geri kalmıyordum. İçimdeki korkuyu merak duygumla kıyaslayınca, merakım oldukça ağır basıyordu. Normal şartlarda öğlen 3 gibi biten sigara paketim, bugün aksamış, daha şimdiden bitmişti. Yoldan bir paket daha alıp, araç kullanmadan aheste aheste yürüyerek eve gitmeye karar verdim. Eve gittiğimde birşeyler olacağını öylesine hissediyordum ki, kafamda konuşma bile hazırlamaya başladım. Nasıl tepki vereceğimi kestirmeye çalışıyordum. Karımı hala ilk gün kadar seviyorum. Sevgimden de 34 sene hiç şüphe etmedim. Şimdi ise karımı muhtemelen genç bir adamla, aynı yatakta basmak için planlar yapıyorum. Bunu kendime yakıştıramasam da, çoktan ok yaydan fırlamıştı birkere. Kendi benliğimi kenara koyup usulca apartmandan içeri girdim. Merdivenleri ağır ağır ama kararlı bir şekilde çıktım. Apartmana girerken cesaretimi tam anlamıyla toplamıştım. Evimizin kapısına geldiğimde ise kulağımı kapıya dayayıp dinlemeye çalıştım. Yaşlılık işte! Pek iyi duyamıyordum. Anahtarı sessizce çıkarıp deliği gıdım gıdım ilerleyerek çevirdim. Neyse ki geçen ay gıcırdayan kapıyı yağlamıştım da kapı sorunsuz, gürültüsüz bir şekilde açıldı. Benden beklenmeyecek bir çeviklikle içeri girip kapıyı hafif aralık bıraktım. Ses çıkarma riskini göze almamalıydım. Bu dakikadan sonra herşey olabilirdi artık. Hayatımda sadece bir kere girişebileceğim bu çılgınlığın adrenalinine kendimi kaptırmıştım. En başta kuruntu olarak başlayan düşüncelerim yavaş yavaş olgunlaşıp bir kurguya dönüşmüştü. Şimdi ise içeriden duyduğum seslerle bütün bu düşünceler tek bir varlık haline gelmiş, benimle mücadele edecek konuma erişmişti. Terlediğimi hissediyordum. Aynaya baksam rengim muhtemelen kıpkırmızı olmuştur. Ellerim titriyordu. Hayatım boyunca sakinliğin gölgesinde yaşayan ben, şimdi sakin olamamaktan korkuyordum. Sessizce koridoru geçip kapısı yarı açık olan yatak odamızın önüne geldim. Sırtımı duvara yasladım. Gözlerimi kapatıp karımı o vaziyetsiz halde hayal etmeye çalışıyordum. Sinirlerimi daha fazla bozmak için herşeyi deniyordum. Göreceğim bu durum karşısında sakin olmak istemediğime karar verdim. Aslında tek yapmam gereken şey kafamı çevirmem ve bu iğrenç manzarayı görmemdi. Yine de kendime sakin olmayı telkin ettim. Bir nebze olsun kalp atışlarımı düzenleyebildikten sonra yüzümü kapı aralığına çevirip gözlerimi yavaşça açtım...
Allahım! gördüklerim karşısında gerçekten hayretler içindeyim. Karımın beni tercih ettiğini düşündüğüm, hayal ettiğim o genç delikanlı yoktu. İçinde bulunduğum vaziyet açıklanmaktan çok uzak. Evet şuan aldatılıyordum. Gören gözlerim bunun en büyük tanığıdır. Yalnız o genç adamın yerinde incecik beli olan, yuvarlak hatlı, sırtı terlemiş, bembeyaz bir kadın vardı. Saçları altın sarısıydı ve sürekli dalgalanıyordu. Çocuğumuz olsaydı eğer, tahminimce bu genç hanımın yaşlarında olurdu. -Karım beni bir kadınla aldatıyordu- Yaşlı beynim ise aldatılıp aldatılmadığımı çözemiyordu şuan. O bir kadındı. Sadece izliyordum. Genç kadın karımın üzerinde olduğundan ve onu kapattığından yüzünü tam olarak göremiyordum. Sadece bundan hoşnut olup olmadığını merak ettim. Yolda düşündüğüm herşey, kalbimin atış hızı, hazırladığım konuşma herşey bir anda uçup gitmişti. Hatta dürüst olmak gerekirse bu durumdan heyecanlanmıştım bile. Aldatıldığım için heyecanlanmıştım. Aldatıldığım kişi bir kadın olduğu için heyecanlanmıştım. Acaba içeri girip bu durumu engellemem gerekir mi diye kendimle bir an mücadele etsem de, karşımdaki manzaranın estetiği beni engelliyordu. Ayrıca şuan kızgın değildim. Hiçbir şekilde kızamıyordum. Sinirlerim sanki alınmış gibi oldum. Bakışlarımı çekip tekrar duvara yaslandım. Birsüredir vermeyi unuttuğum soluğu, bir çırpıda havaya karıştırdım. Farkında olmadan kendimi apartman kapısının önünde bulmuştum. Yolum sahile kadar devam etti. Belediye banklarından birine oturup karşıdan geçen gemileri izledim. Karım beni bir kadınla aldatıyordu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.