8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1128
Okunma
İslam öylesine bir dindir ki insan neden sevilip sevilemeyeceğini de bu dine bakarak öğrenebilir..Asla insanın hilkatine ters bir şey içinde barındırmaz akılla mantıkla çelişmez.Neden ve niçin kavramları ile sorgulanmaz teslimiyet gerektirir.
Kainatın tanzimi bile bu dinin icra dairesindeki Padişah’ça çok net açıklanmıştır.Önemli olan biz insanların nereden gelip nereye gideceğinin farkında olmasıdır.O padişah elçileri vasıtası ile biz insanları defalarca davet etmiştir.Elçi ise o padişahın sarayına varacak yolları bize göstermekle mükellef kılınmıştır.Ayrıca dört kitapla da bize davet ve davete icabet yolları açıklanmıştır.
Peki, bunca eğitimden geçen; elçiler, kitaplarla eğitilen biz insanoğlu neden hala cehlini pekiştirip ilahi noktaya hala kıt aklımızla diklenmekteyiz. Bunca eğitimden sonra cehalet içinde bir ömre tabii olarak hala nasıl yaşıyoruz. Ya da yaşarmış gibi yapıyoruz.
Bize öğretilen ile değil de; yobazın yoz ahlakından nemalanıp ,içimize sindirmeye nasıl devam ediyoruz. Dişimizin arasında kalan bir yabancı cisme tahammülsüzlük gösterip anında müdahale ederken, neden yaradılışımızın hilkatimizin dışında bize sunulan bir ömre yozlaşmaya tahammül noktasında sessiz kalıyoruz.
Nedeni nedir biliyor musunuz? “Kulaklarımız” Biz kulaklarımızı yitireli müdahale hakkımızı da peşinen yitirdik. Doğruya kulak tıkıyor, öğrenmemek için direniyor doğrunun naşirine kulak vermiyoruz..Peki söyler misiniz bu şartlarda nasıl öğreniriz? Sorsam şimdi hepimizin tek cevabı var hepimiz doğruya hayran ve muhtacız.
Nasihat değerli olana, kıymeti bilinene edilir..İlahi hitap noktasında yapılan gerçek hitapla edilen nasihatlere, o yol yordam öğreten elçilere ne vakittir bizler kulak tıkadık…Yanlış yaşamaktan, yanlışı görmekten yorulduk, bıktık, usandık. Sizi bilmem ama ben çok sıkıldım, usandım. Dünya bir mezbahane her yer de kan, şiddet, öfke, küfür, hakaret, soygun… Kötülük sınır tanımıyor her yerde… Ebu cehil kıtaları dolaşıyor. Topluma bakın yüzyıllardır hızla süratle kirleniyor. Ne toplumun genelinde, ne ailede, ne de bireysel ölçüde kulak tıkadığımız değerleriz içimizde yer bulamıyor, barınamıyor, ufak ufak yitip gidiyor.
Hâlbuki bize düzen ta ötelerden öğretilmişti, uyacağımız sözü ile dağılmıştık yeryüzüne. Kanaat edecek, yetmeyene elimizdekinden verecektik. İlahi seda noktasında her şey anlatılmıştı bize.Kabullenmiştik... Kusursuz yaratıldık, günahsız ve masumduk ta ki şu fenada; fenaya kapılana kadar. Burada ötelerde verdiğimiz sözün tekrarını yaşama geçirecekken bununla mükellefken; iki güzel ,iki birbirine meftun kelimenin arasını bozduk.
İslam ve insan !!...Nasıl ki toprak tohuma örtü olup onu bahara saklamakla görevliyse İslam da insana örtü olup onu haşra hazırlayacak olan ilahi noktanın ta kendisi değil miydi? Hal böyleyken nasıl oldu da insan, İslam’dan bu denli uzak kaldı. Kendi hilkatine yaban kaldı.İnsanla –İslamın arası neden bozuldu düşünmek gerekmez mi zaman zaman. Görmeye çalışmak gerekmez mi yanlışımızı.
Gözün neden kendine verildiğini bilen insan yanlışı görmeye muktedirdir. Gözün amacını sadece bakmak olarak sanan görmekten uzak kalacaktır duymaktan ırak kaldığı gibi. Ne uzun süredir güzele bakmaktan uzak, iyiyi duymaktan nasipsiz kulaklarımız… Neden güzele kefil kılamıyoruz ömrümüzü, birbirimizi güvensizliğimizin nemalandığı yeri görmek, düşünmek de gerekli.
Yanlış en büyük başarıyı, kazanımı başıboşlukta elde eder. Aman yarabbi ne çok savrulduk başıboşluğumuzla. Ne nasihatleri duyacak kulağı ne de yanlışı görecek gözü arama çabasına düştük. Anlamadan, dinlemeden ret ettik külfet saydık doğruya intikali. Kolaydı yobaza kapılmak, yoz ahlakla ahlaklanmak.Ucuzdu kulluğu düşürdüğümüz nokta gibi ömrümüz için haşrı değil de haşmeti aramak… Sefada buluruz zannına kapıldık üç günlük olduğunu bile bile yalancı saadeti.
Hâlbuki hayata bakın; geceye-gündüze, mevsimlere, suyu içinde tutan toprağa, ateşe nefes olan havaya bakın; hepsi eşitlikten düzenden yana… Tekmili birbiri hakkına saygılı, kendine verildiği kadarına hakkına razı. Ya insan... En donanımlı en mükemmel en akıllı(!) varlık. Kendisine “Ey Nas” diye seslenilen kadın ya da erkek, ya da siyah beyaz ayrımına tabii tutulmayan, kulluğu aktarma konusunda kulağına aynı hitapla ses akan.
Biz ki dengelerimizi alt üst ettik. Nerede nasıl bozduğumuzu, aslımızı nerede ne zaman yitirdiğimizin bile gafletindeyiz. Hep alacaklı hep haklı olduğunu düşünen insan her zaman kavgayı başlatma hakkını da kendinde bulur. Hep kendimizi alacaklı kabul ettik…Kendimizle bile kavga ettik...
Bilenin, bilmeyene borcudur öğretmek... Bilmeyenin de bilene borcudur kapısını çalmak..
Öğrenmek de, öğretmekle eşit kazanımlı bir alışverişe tabiidir.
Mesuliyetler eşittir.
Din eşitliktir.
Eşitliğin olduğu yerde ocaklar da hatta o ocağın baş eğdiği ayla yıldız da azizdir.
Eşitlik azizliktir. Zillete perde, kaosa dur demektir.
Yanlışın örtüsü yoktur; gözü ,kulağı olana...
Örtsen de yanlışa örtü, bil ki günü gelir o örtüyü İslam’ın doğrusu açar.
Ez cümle;
Bizim kalemimiz yan/çıkmak ya da yan olmak gayesiyle değil Kendisine ezelden öğretilenin gözünün kulağının hakkını verme gayretindedir.Yanlışın örtüsünü çekmek doğrumuzsa çekme gayretimizde Rab izin verdikçe sürecektir..
Eşitliği vaat edene ta ötelerden verilmiş sözümüz var.
Mahcup etme Ya Rab!
Perihan TUNÇOK KILIÇ
Esmize
13 Kasım 2011