- 1152 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NEFRET SÖYLEMİ
çocukken ailemizin içinde duymaya başlarız ilk, anne - baba kavgalarında, ebeveynlerimizin televizyonda, gazetede gördüğü bir haber ya da konu karşısında kendi doğru tanımlarına uymayan her şeye karşı geliştirdiklerine tanıklık ederiz.
sokakta duyarız sonra, mahalle maçlarında, oyunlarda, sevilmeyen mahalle çocuklarına karşı edilen küfürlerde duyarız.
biraz büyüyüp okula başladığımızda, alasını okulda duyarız. hocalarımızdan, sınıf arkadaşlarımızdan. yaşadığımız ülkenin remi ideoloji aygıtlarından en önemlisi olan okullar, bu resmi ideolojinin dışına düşen hiç bir şey’e karşı hoş görülü değillerdir. ve bu söylemi geliştirir, işin daha vahimi bizlerin de geliştirmesi gerektiğini öğretir, geliştirmemenin öteki olduğunu empoze ederler.
okul bitip üniversiteye gittiğimizde, üniversitelerimizde duyarız nefret söylemini. düşünmemiz gereken, inanmamız gereken bir algılama hali vardır, düşünceler bütünü vardır. bunların dışında düşünenler ve inananlar lanetlenir her daim, kavgalar çıkar, yer yer kan dökülür. bazen nefret söylemini biz geliştiririz bu durumlarda ve bazen de nefret söylemine biz maruz kalırız.
üniversiteden mezun olup işe başladığımızda, iş yerimizde, dahil olduğumuz sosyal ortamlarda her daim haşır neşirizdir nefret söylemiyle. ama çocukluktan beri duymaya alışmış olmanın bir vurdum duymazlığı da hakimdir bizlere. yadırgamaz, yanlış bulmaz, düzeltmek için müdahale etmeyiz.
eş cinsellere karşı, bizden olmayan halklara karşı ama özellikle de kadınlara karşı geliştirilir bu söylem. ve hatta taraftarlar arasında dahi en sık kullanılan argümanlar bu nefret söylemine çıkar.
peki kadın denilen varlığa karşı nasıl geliştirirz bu söylemi? şöyle ki, ortada birileri tarafından tanımlanmış (kim olduğunu bilmiyoruz, ama araştırmalarımız sürüyor) bir kadın profili vardır. eve erken saate giren, içkiyi dozunda içen, sokakta sigara içmeyen, sakız çiğnemeyen, erkekler ile münasebetine her daim dikkat eden, evlenmek için hazırlanan, evlendiğinde harika bir gelinlik giyen ve evlendiği adamı asla aldatmayan, onun çocuğunu doğurup iyi annelik eden, çalışıyor ise parasını kocasına veren, ama genelde evde çocuk bakması gereken bir kadındır bu. bu kadın tanımına çıkan her kadın bizim için: orospu’dur. orospu kelimesi, para kazanmak için erkekler ile yatan kadın demektir. yani karnını doyurmak için bedenini satan kadın. bu kötü, pis ve ahlaksız kadındır. eğer bir kadın yukarıdaki kadın imgesine uymuyor ise, toplum tarafından kabullenilmiş bu orospuluk statüsüne ulaşır. ya da düşer.
peki nefret söyleminden nasıl arınacağız? bu sandığımız kadar kolay olmasa gerek. en hümanist, en empati kurma yeteneğine sahip insanlar dahi, bu öğretilmişliğin dışına çıkamıyorlar ne yazık ki. bir şekilde hayatımızın br yerlerinde bu söylemlerden nasipleniyoruz. bir arkadaşımız ile şakalaşırken dahi kullandığımız dil, arkadaşımızı aşağılamıyor aksine, ona htap ederken kullandığımız tanımın kitlesini tümüyle aşağılıyor genelde.
ama imkansız değildir elbette, öncelikle kafamızda resmi ideoloji tarafından tanımlanmış bir takım kelimelerin, bir takım toplumsal algıların ve grupların bizim için tanımlarını doğru düzgün yapmalıyız sanırım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.