- 827 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Tuvalet kavgası...
1998 senesinin bahar aylarıydı. Antalya’nın Alanya ilçesinin merkezinde bulunan Barbaros Azakoğlu ilköğretim okulu 3. sınıf öğrencisiydim. Ben ve sınıfımızın ağır abisi Ahmet, ikimizinde fiziksel engelleri vardı. Ancak ne bizler bu durumdan şikâyetçiydik, ne de sınıf arkadaşlarımız bizlerden uzak dururlardı. Oldukça neşeli bir ortamda eğitim alıyor ve zaman zaman eğleniyorduk da. O günlerimi asla unutmayacağım.
Sınıfımız o zamanlar dört katlı olan okul binasının ikinci katında hemen girişte yer alıyor, hemen köşesinde okul müdürü Murat Karaduman ve Müdür yardımcısı Teyfik Özdemir’in odaları ve onun yanında da öğretmenler odası bulunuyordu. Bir gün okul yönetimi tarafından pek de aklıma yatmayan bir karar alınmış ve tüm öğrencilere açıklanmıştı. Bundan böyle okulun ikinci katında bulunan tuvalet öğretmenler tarafından kullanılacak ve öğrenciler tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için zemin kata inmek zorunda kalacaklardı. Karar açıklandıktan sonra "Benim için sorun yok" diye düşünmüştüm. Ayak bileklerimden diz kapaklarıma kadar demirler vardı ama çok rahat bir şekilde merdiven inip çıkabilirdim. Ben daha çok Ahmet için üzülüyordum. Onun durumu benden daha ağırdı. Aşırı kilosu yüzünden bana göre çok aktif değildi. yaklaşık yirmi yirmibeş basamağı aşağıya inene kadar altına kaçırabilirdi. Okul yönetiminin aldığı bu kararı babama anlatmadım. Öğretmen olan babam böyle bir kararın açıklandığı duyarsa çok öfkelenir, birkaç dakika, belki de saatlerce bu konu üzerinde homurdanırdı. Babamı ne zaman öfkeli görsem, kızgınlığı bana karşı olmasa bile korkardım.
Ahmet ve ben "Özel durumda" olduğumuz için sabahları okunan "Andımız" törenlerinde herkesten önce sınıfa çıkıp diğer arkadaşlarımızı bekliyorduk. babamla yukarı çıkmış, sınıfa doğru yürürken babam "Tuvaletin var mı ?" diye sordu. "Evet" diyerek karşılık verdim. İkimizde ikinci katta bulunan tuvalete girdik. Ben "Bu saatte müdür odasında bulunmaz" düşüncesi içindeyken Müdür bizi kapıda karşıladı. Doğrusu olacakları düşünmek bile istemezken, Müdür babama "Çocuğunuz bu tuvalete giremez" dedi. Zaten bu konuda oldukça hassas olan babam bir an afallamıştı. Okul müdürü ve babam arasında geçen o hararetli diyaloğu hâlâ dün gibi hatırlarım.
Okul müdürü: Beyefendi çocuğunuz bu tuvalete giremez.
Babam: Niçin ?
Okul müdürü: Burası öğretmenler tuvaleti.
Babam: Öyle bir kural mı var ?
Okul müdürü: Evet.
Babam: Neden öğretmenlere sidiği gül mü kokuyor ?
Müdür babamdan aldığı cevap karşısında neye uğradığını şaşırmıştı. Hiçbirşey söylemeden kendisini odasına kapattı. O günden sonra beni nerede görse gülümsüyor ve hatrımı soruyordu. Kalbim ona karşı çok kırgındı. Yıllar sonra beni sorgulamaya çalışan müdürü hastahanede gördüm. Yanında refakatçisi olmadan bir basamak bile çıkamıyordu. Beni gördüğünde tanıyabildimi bilmiyorum. Çünkü ben artık eskisi gibi demirli ortopedik ayakkabılarımı giymiyorum. Sonuç olarak bir insanın hiçbir zaman ne olduğu değil, ne olacağı önemlidir.