- 966 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İKİ DÜŞÜNCE..
İtirazlarımızın ardında saklı olan aslın korkularımız değilmi.?
Ben duygusu zamanla alışkanlıklarımıza yerleşmiş düşüncelerimiz değilmi.
Bir başka fikre karşı duruş,itiraz etmeler,engellemeler değilmi.
Bir bütün meselenin altında yatan gerçek,kendimizin onay vermediği fikirlere karşı duruş değilmi.
Korkularımız bizi gerçeklerden uzaklaştıran bir gerçekdir.Hangi soru cevapsız kalmıştır,doğru yada yanlış bir cevabı vermesini bilen insan.Gerçek olanı bildiği kadar kabullenmemenin alışkanlığı ile kendi ile savaşırken,kendi gibi korkuları olanların olduğunu gördüğünde ,bu korku değil bu bir gerçek yalanına kendi ile başlayan gerçek korkularımız vardır.
Bunun böyle olmasında bir çok etken vardır.Siyaset kulvarında iktidarın yaptıklarına her seferinde olumsuz tepkilerle siyasetin demokrasi yolunda ilerlemesine engel koyan mualefet,İktidarın mualefeti yıpratmak adına yok sayması,demokrasi anlayışımıza engeller koymaları,korkularımıza tepki vermekle,takım tutar gibi siyasi düşüncemize örnek teşkil etmektedir.
Anne baba ilişkisinde saygı ve sevgi eksikliği evde yaşayan çocuklarımızı etkilemekte,korku bu seferde örnek aldıgı ebebeynlerin saygısızlığı örneği ile kendi çevrelerinde bu saygısızlığı rahatlıkla kullanmaları sağlamaktadır.
Öğretmen kitap ezber yolu ile öğrenciye öğrenmenin ve yaşamda kişi olmanın duruşunu öğretemediklerinden,boş işlerle meşgul olan gençlik sorunları yaşanmaktadır.
Hep korkunun bir başka versiyonudur aslında,kızgınlıklar yada olumsuzlukları görerek aldıkları ve kazandıklarının eksikliğini bilen ve söylemeyen öğrenmek istesede öğrenmenin geç olduğunu kendince kabulleneni hayat dik durabilmek adına en yakın çevresine bile gün geldiğinde değer vermeyenin altında ezilmemek korkusu yatmaktadır.
Düşüncelerimiz doğduğumuz günden itibaren vardır,aldıklarımız ile olumlu ,olumsuz kararlar vermek kişiye özel seslenişi ile tüm kapılar kapatılması,korkmuyorum demenin bir başka uygulaması gerçeğidir.
Ne ne kadar gerçektir kişiye ait bir cevapdır,içinde yaşadığı dunyasındaki tüm aldıkları ve gördükleri ile içinde saklı olandır.
Kahrolsun diye seslenenler karşı korkularının kahrolmasını istemesi gibi.Karşı görüşte olanlarında onlar için böyle bir düşüncede olduğunu düşünmesindendir.
Dünyanın en demokrat ülkesi diye adlandıran ülkelere bakıldığında,iktidara gelenlerin aslında bir diktatör gibi kendi ülkelerinde en sosyal hak ve hukuk mücadeleri için verdikleri kararlar kendileri için düşündükleri özel hak ve hukuk standartları mücadelesinde örnek teşkil ederken,
Bir başka ülke için bu hak ve hukuk özgürlüğüne böyle düşünmemeleri aslında bir başka güçün dünyaya sahip olmaması adına yapılan korkuların gerçeğidir.
Diktatörlük rejim yönetilen ülkelerin geri kalmışlıkları ortada olmasına ragmen halkın korkularının birikimi neticesinde kanlı eylemler gerçekleşmesi arkasında yatan korkunun patlaması sonucudur.
2.dünya savaşı sonrası komınızm düşüncesi çıkmasıda faşist yönetimin karşılığı olarak korkuların bir örneğidir.Demokrasi yönetimi bundan sonra mevcut olması bu iki düşüncenin karşılığı olarak oluşması ise gene korkunun kendi içinde bir oluşması olarak dünyaya yayılması eseridir.
Her düşünce bir karşı düşüncenin oluşmasına sebep olmuştur.Tabi bu oluşmaların adı hiç bir zaman korku değildir.Kimse ben korktumda bu yüzden böyle davrandım deme gibi bir yapıya sahip değildir.İnsanın doğasına aykırıdır.
Biz korkularımızı karşı görüş olarak uygularız ve karşımızdaki düşünceye saygı duymamamızdan böyle bir tepki vermekteyiz.Aslında kendi düşüncemiz ne kadar doğru diye sormaktan bile korkarız.
ALDIKLARIMIZ NE KADAR DOĞRU,VERENLER NE KADAR DOĞRU hiç irdelemez ezber yaşam kıyafetini üzerimize giyer,her kişide kendi stilini belirli ufak tefek değişikliklerle uygular bir tarz elde eder.
Demir parmaklıklar arkasında yatanlar hapisde olması,Bizlerinde dünya üzerinde hapis olması kadar basit bir yaşam sürer insan,
Dünya üzerinde yaşadığımızı unutur,burda doğdugunu ve bu topraklar üzerinde öleceğini unutur.Savaşların olması yada olmaması ölüm olmuyacak anlamına gelmediğini unutur.Ve bu unutma sonrası karşı görüşteki insanın yaşamasını engelmemek,zorluk çıkarmak,yok saymak,aşagılık görmek,güçlü olmak söz sahibi olmak adına baskı yapmak hep kendi korkularımızla savaşmanın zorluğundan kurulmak adına eylemlerdir.
Kişi ile başlayan topluma yayılan ve ülkelere kadar sıçrayan anlaşmazlıkların korkularıdır.
ADI KORKU OLMAYAN GİZLİ, SÖYLENEMEYEN,SÖYLENİRKEN BİR BAŞKA İSİM YADA BİR BAŞKA DEĞERLE AYRIŞTIRILAN KORKULARDIR...korkusuz bir dünya cennet demektir,buda karşılıklı empati kurabilmekle mevcuttur.....S.A
YORUMLAR
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için…
Yazınızı beğenerek okudum. Tebrik eder, saygılarımı sunarım.
Salih Ataseven
Nefes alıp verirken alışkanlıklarımız var.
Dünya diye,ömür işte benzetmelerimiz,kendimize ait olan sorumluklarımıza yeni sorumluklar yüklüyerek yanlızlığımıza ortam ettiğimiz,
Sevdiğimiz bereber yaşarken mutlu iken daha çok mutlu olma adına birlikteliğimiz olur.
Yaşarken değer verdiklerimizi kaybetme korkularımız vardır,adı korku olmasada.
VE bu değerlere zamanla yüklenen bir çok korku değerleri yükleriz.
Bu korku filimine benzemez,korkmak ve heyecanlanmak adına bilinerek istenilen bir gün ve seyans değildir.
Hiç habersiz gelebilecek olumsuzluklar karşısında tetikte beklenen hayatın içindeki korkulardır.
Çok iyi bir niyetle söylenen yada söylenmek istenen ve söyleneni anlamayanın verdiği iz bıraktıran korkular gibi.
Samimi içten ve değerlerimize, saygı ile sahip çıkarak korkularımızı yenebiliriz...selam ve saygılarımla.
Kutlarım.Empati ,iletişimde ne kadar önemlidir.Karşıdakinin yüreğini hissedebilmek için,bir süre onun ayakkabılarını giysek... Onun ruh durumunu anlayabilsek, ayakkabı sıkıyor mu, yoksa bol mu?? bilmek ve ona göre durumu değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum...Saygılarımla...