Siyah Şemsiye
Sana aştım siyah şemsiyemi, hayal kırıklıklarımı, buruk sevinçlerimi,çocuk saflığındaki göz yaşlarımı ve en önemlisi de ölen kalbimi. Soğuk mu soğuk yağmurlu bir Eskişehir gecesinde kapına kadar gelip ellerimdeki ateşle onları ellerine bıraktım.
Sırf beş saniye görebilmek miydi yoksa ,,Kalan son eşyalarını da getirdim ve sildim bütün izlerini’ demek miydi amacım, bilmiyorum. Söyle! Sen kimdin? Kimdin ki bile bile değişmeyeceğini,bile bile asla benim olmayacağını, bile bile bir tren garında beni karşılamayacağını, bile bile,, Yüreğime hoş geldin sevgilim!’ demeyeceğini, (bildiğim halde) bile bile nasıl kandım bu oyuna, nasıl inandım sana.Gözümden de kara bu sevda, kara bir büyü müydü yoksa ? Kim bilir belki de aşktı.
Artık şimdi anlıyorum ben karanlık ve derin sularda boğulurken nefesinle bana niçin hayat vermediğini.İçinde bulunduğun hayat senin hayatın değildi çünkü .Sen kendi irade ve isteğinle seçsen de yaşadığın bu hayatı senin hayatın değildi; kesinlikle değildi. !Değişmeyeceksin. Senin kendine yapamadığın itirafı, ben sana yapıyorum: Sen hiç değiş(e)meyeceksin.
Veda ettim sana ya da ettiğimi sanıyorum. Sadece bende kalan şemsiyen mi? Sanıyorsun izlerini taşıyan.Seni tamamen silmem için, bana yaptığın en büyük kötülüğü unutmam için kalbimi söküp atmam lazım.
Bilmiyorlar bize ,,eski’ diyorlar. Biz sahiden eski olduk mu? Ya da biz hiç biz olduk mu? Doğru söyle kalbimin ey yalancı, korkak fatihi: Kalbinde hiç yerim oldu mu ? Sus! Yine bütün gerçeklerini aklıma getirip canımı daha çok dağlama ve sus! Sus!
Yüzüme kim bilir kaç kere ,,Yazık, kıza’’ diye baktılar; Halbuki ben hiç düşünmedim mahremiyetimi dillerden dillere dolaştıracağını ve dolaştıracaklarını.Kimseye kızmıyorum.Biliyor musun, kimseye kızmıyorum aslında. Ey sevgili! Üzülüyorum. Seçtiğin hayatı, gittiğin yolu düşündüğümde üzülüyorum.Değer miydi? Seninle dalgalanan gönül denizimi kurutmaya değer miydi?
Kanayan dizlerim kadar acısaydı keşke yüreğim.Birgün acısı diner ve kabuk bağlardı.Öyle bir hançerledin ki yüreğimi. Onu ne çıkartabiliyorum, ne de orada tutabiliyorum.Her yağmur yağdığında siyah şemsiyemi açıyor, Eskişehir sokaklarında sen ben ve olmayan bizle birlikte sokaklarda avare geziyorum.Her damlaya soruyorum: ,, Değer miydi bütün bunlara?Yağmur yüzüme vururken ,,Bir zamanlar çok mutluydun saf kız’ diyor ve hemen peşinden o zamanlar değişmiş diyorum.