- 1270 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
BOHÇACI LEMANIN HANESİ
BOHÇACI LEMANIN HANESİ
Gümüş Gerdan Ülfet; pamuk beyazı gerdanını kırarak sarsıla sarsıla gülünce, bedeninin tüm etleri hop oturup hop kalkmaya başladı. Koca memeleri neredeyse korsasından taşıp göbeğinin üzerine yığılıverecek gibiydi. Avucunun içi ile alnına biriken teri silince, takma kirpiğinin teki yere yuvarlandı. Fark etmeden düztaban ayağı ile kirpiğin üzerine basınca, sahte kirpik Ülfetin yüz kiloluk cüssesi altında böcek gibi eziliverdi. Eliyle ter basan yüzüne yelpaze yaparken, bir taraftan da cırtlak sesiyle bağırmaya başladı.
_ Kız Vuslat, gebermemesice neredesin! Yandı ciğerim su getiriver!
Bir taraftan Vuslata seslenirken bir taratanda, salonda oturan kızlara dönüp laf yetiştiriyordu.
_ Gülermisin,ağlarmısın? Herif bir garip… Tutturmuş sadece, güleceksin diyor başka bir laf etmiyor. Delimi ne? Ne varsa artık ortada gülünecek. Sanki açıkta bir şey gördük de…
_ Abla açıkta sen varsın ya daha ne olsun.
Sarı Vuslat elindeki su dolu bardağı uzatırken, Ülfete bir taraftan cevap veriyor bir taraftan da yan bakışıyla kadını süzüyordu.
_ Nerede tımarhanelik var beni bulur zaten. Ay kızlar adamı memnun edeceğim diye gülmekten neredeyse göbeğim çatladı. Vallahi her tarafımı da hamur gibi yoğuruverdi. Üstelik işi bitince de zırnık koklatmadı. Adam olan, şu mememin arasına iki gümüşlük sıkıştırır be. Hıyar herif…
Yüz kiloluk cüssesini yeşil pufun üzerine atınca, derince soluklanıp umumhanenin giriş kapısında ki masa başında oturan kadına bakışlarını çevirdi.
_ Leman abla be! Şöyle birkaç dakika kestireyim diyorum. Ha… Ne dersin? Üzerimden kamyon geçmiş gibiyim.
Bohçacı Leman karısı koca gözlerini devirip bir hışımla tükürür gibi tısladı.
_ Masajda ister misin ha yosma? Bu dükkân bedava mı dönüyor. Daha siftah yaptın, ardından yediğin naneye bak!
Kadının şamar gibi sözleri üzerine, Gümüş Gerdan Ülfet içinden okkalı bir küfür savurdu ve oturduğu pufa iyice gömülerek belleğindeki diğer küfürleri hatırlamaya çalıştı.
Bohçacı Leman karısı dökülmeye yüz tutmuş kireç beyazı saçlarını şöyle bir savurup, sıcaktan bunalan bağrını yanı başında dönen pervaneye doğru çeviriverdi. İnce entarisinin yakasından gözüken pörsümüş göğüs çukuru, esen pervanenin yelin serinliğinden titrer gibi oldu. Yıllanmışlığın eskimişliği o derece göze çarpıyordu ki, yüzüne sürdüğü toz allık teninin gözeneklerinde sancı çeker gibiydi. Sürme çektiği karakaşları ölü beyazı suratında, avını bekleyen yılan gibi kıvraktı. Kulağına taktığı, koca küpeler az sonra kulak memesini yırtıp omzuna yuvarlanacak gibi hazır da bekliyordu. Tıslayan sesiyle kızlara dönüp seslendi.
_ İşvebaz hadi hazırlanmaya dur. Birazdan seninki gelir. Sıcaktan mayışmış olarak mı karşılayacan herifi?
İşvebaz Benli Eda ile göz göze geldi. Benli Eda elindeki cımbızı utanmaz bir cilve ile kıza doğru salladı. İşvebaz ar tutan yüzünü çevirip ayağa kakmaya yeltenince, Benli Eda hayâ perdesi yırtık söylenmeye başladı.
_ Kız Dilbaz biliyonmu, yatakta utanmadan cilveleşenler sonradan arına dokunmuş gibi film oynarlar ya. Ya işte böylelerinden sakıncan kendini…
İşvebaz incecik bedenini örten tül elbisesinin eteklerini toplayıp kızların arasından süzülür gibi geçti. Gençliği ve toyluğu kaderin cilvesinde iyice pişmiş Benli Edadan tırsıyordu. O kim Benli kimdi. Lakin bu işte onun suçu yoktu ki. Cevat her daim kendisini seçiyordu. Yani son beş aydan beri... Ondan öncesi Benlinin koynundan başka kimsenin koynuna girmemişti. Benli yanıktı Cevat’a. Cevat yeminler ediyordu Benli Edanın süt kokan teninin üzerine, vallahi de billahi de boşayacaktı karısını. Alacaktı kendisini, kurtaracaktı bu boktan hayattan. Lakin şu baş belası çıtkırıldım kızı da nereden getirmişti Leman karısı.
İşvebaz ahşap merdivenleri çar çabucak çıkarken, Benli Eda neredeyse elindeki cımbızla yüzündeki tüm kaşları yonmak üzereydi. İnce dudaklarının arasından bir hışımla söylendi.
_ Leman abla bak söylüyorum. Öldüreceğim bu kızı. Elimde kalacak. Ne yaptı etti herifi tongaya düşürdü. Üstelik birde çaylak takılmaz mı kan beynime sıçrıyor.
Leman karısı en yumuşak sesiyle konuştu.
_ Ah güzeller güzeli Benlim. Bırak şu kızla uğraşmayı. Yakışır mı senin gibisine. Sen ki vakti zamanında bu hanenin yolunu suyoluna çevirtdiydin. Herifler seninle birlikte olmak için sıraya girmişken ne bu tafran güzelim.
Lokum Tabağı Kıymet bıyık altı gülerken, Dilbaz kadının bacağını mıncıklayıp kulağına doğru yanaşıp söylendi.
_ Bak şu Leman karısına. Nasılda gaz veriyor ayağını pedaldan çekmeden.
Şırfıntı karı ne olacak.
Kulağının dibinde fısıldayan kadını eliyle iten Dilbaz, burnuna çarpan ucuz parfümün kokusunu da savuşturmaya çalıştı. Etli dudaklarını öne doğru uzatarak kaşlarını çattı. Kinayeyle söylendi.
_ Parayı veren düdüğü çalar. Sende günde yirmi herifi üzerinden geçir. Gör bak ne olur o zaman.
Lokum Tabağı Kıymet gözlerini bir hışımla süzerek Leman karısına bir bakış fırlattı.
Arkasından çalınan kapının üzerine yosmalar sırayla hareketlenmeye başladılar. Bedenlerinin çoğu yerlerini açıkta bırakan elbise parçalarını çekiştirmeye çalışırken neredeyse kumaş parçaları cırt diye yırtılıverecekti.
Çalan kapıyı açmak için koşan Sarı Vuslat az kaldı ayağına takılan kilimin yüzünden olduğu yere kapaklanacaktı ki Cilve Kutusu Aliye kolundan yakalayıverdi. Yüreği ağzına gelen kız, kapıya doğru seğirtirken Leman karısının hışımla bakan gözleriyle karşılaşmamak için yan durarak kapının kilidini açıverdi.
İçeriye buyur edilmeyi bekleyen pos bıyıklı yağız delikanlı, karşısında ahmakça duran kızın yanı başından geçip içeriye süzülüverdi. Sarı Vuslatın bir eli hala kapının kilidinde dururken donakalmış gibiydi. Şimdiye kadar umumhaneye gelen heriflerin arasında hiç böylesiyle karşılaşmamıştı. Yağ fıçısı gibi şişko göbekli, kat kat gıdığı olan ter ve kolonya kokulu adamlar alışkın olduklarıydı. Evinde ahkâm kesip burada kıç yalayan, bazen de kıçından zor nefes alan heriflerin beyaz kolalı gömleklerinin ter içinde kaldığı hane bu güne değin herhalde böylesini ilk kez görüyordu.
Bohçacı Leman avının kokusunu almış tazı gibi orta yere hemen atlayıverdi.
Bir eli arkasında sahte bir hürmetle yerlere kadar eğilip selam verirken, kara yağız delikanlının gözleri ayakta duran kızların üzerinde dolaşmaya çoktan başlamıştı bile.
Ah o ne endamdı öyle. Upuzun servi gibi bir boy… İnsanı sımsıkı saracak güçlü kollar. Kartal bakışlar… Altında titreyen kömür karası gözler.
Hele o öpülesi kıvrımlı dudaklara ne demeli.
Gümüş Gerdan Ülfet bir hışım ile oturduğu koltuktan kalkmaya çalışırken az kaldı tepetaklak düşecekken, zoraki bir hareket ile doğrulup süzgün bakışlarını daha bir süzerek şansını denemeye çalıştı. Kızlar onun bu haline gülüşürken içlerinde kabaran kıskançlığı belli etmemeye çalışarak en tatlı hallerini takınıp sessizce beklemeye başladılar.
Yağız delikanlı güçlü bir adım ile salonun ortasına doğru yönelirken, yosmaların yürekleri neredeyse ağızlarına gelmek üzereydi. Seçilmiş olmanın hazzını bakalım kim yakalayacak diye düşünürken merdivenin başında beliren İşvebazın görüntüsüyle delikanlının o tarafa yönelmesi bir oldu.
Leman karısı hala yerlerde selam vermekle sürünürken, aklına gelen düşünceyle tepeden tırnağa titredi. Kafasının içinden geçen düşünce dudaklarından dökülüp salonun orta yerine yapışıp kaldı.
_ Hele bir ayağı alışsın. Bak seyrele sen o zaman.
Delikanlının hayran bakışları İşvebaza kilitlenmişken, Gümüş Gerdan Ülfet çoktan söylenmeye başlamıştı bile.
_ Eyvahhh akşama yine yosmaların çekişmesi var.
SEVİLAY DİLBER
YORUMLAR
insan okumaya başlayınca gerçeğinden ayırmak neredeyse imkansız gibi böylesi yazıyı bu kadar gerçeğine yakın sizin kaleminizden okumak hayret verici umumhanenin atmosferini yaşayan böyle anlatamazdı kutlarım saygılarımla selamşlar
SEVİLAY DİLBER
EMİN OLUN TAMAMIYLE BİLGİLERİN HAYAL GÜCÜYLE HARMANLANMASI..
SELAMLAR..
çok güzeldi sizin yazılarınızı okumak bana keyif veriyor ve bu sitede beğendim bir kaç yazarlardansınız lütfen daha sık yazın
tebrikler selamlar sevgiler
SEVİLAY DİLBER
yazmaya çalışacağım..
sevgilerimle..
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Devam edecek ibaresi beni çok sevindirdi. Kalemin okutturuyor. Başarını kutlarım canım. Sevgilerimle.
SEVİLAY DİLBER
selamlar..
Hayat kendi içindeki öyküsel duruşayla bir ileri, iki geri giden bir kağnının aşkla çevrilen tekeri. Bu olmazlar çıkmazında hep ritmik bir edayla göz süzeriz yaşama ve içimizdeki repliklerle bir masal oluruz bu mor bakışlı ejderhaya...
Tebrikler.
Anlatınız soluksuz bir dökülüştü satırlardan.
SEVİLAY DİLBER
şiirsel yorumun için binlerce teşekkürler..
sevgilerimle...
Başka bir dünyanın kapısından başımızı uzattık, bakalım neler göreceğiz. Kahramanlar mı, anti kahramanlar mı?
Su gibi akıcı (yoksa acılı şalgam gibi yakıcı mı demeliydim) bir hikaye. Elinize sağlık.
SEVİLAY DİLBER
sevgilerimle..
Esprili bir dille anlatılmış arka hayatlardan manzaralar. İlk kez senden bu denli uzun bir öykü okuyorum. İsimlere ise çok güldüm. Aslında bu çalışma bir tiyatro bile olabilir bence. O kadar canlı tariflerin var ki...
Devamını bekleyecğiz. Her ne kadar sevmediğimiz karakterde kadınlar anlatılıyor olsa da, mizahi yaklaşımın onların o yönlerini örtmüş, belki ilerleyen bölümlerde kara mizah hallerine ağlarız bile.
Kutluyorum güzel arkadaşım benim. İşte böyle hep aramızda ol lütfen.
Sevgiler.
Aynur Engindeniz tarafından 11/11/2011 12:10:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
SEVİLAY DİLBER
malülen emekli bir olarak yazmaktan ve hastaneye gitmekten başka yapacak çok fazla bir işim yok..
sevgilerimle..
Aynur Engindeniz
Allah yardımcın olsun. Göreceksin, güzel olacak herşey...
Allah'a emanet...
Çok güzeldi ...inanın zevkle okudum sonra bir daha okuyacağım...Tebrik eder selamlarımı sunarım
SEVİLAY DİLBER
güzel yorumun için sağolasın..
sevgilerimle..