- 486 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Acı Son
Kimsesizliğin ağırlı çökmüş gibiydi üzerine. Anne ve babanın insan hayatındaki yerini onları kaybetmeden anlamak mümkün değil miydi? İnsan değerli olanı kaybedince mi anlar kıymetini?
Mehmet henüz çok küçüktü, annesi babası az mı dilek tutmuş, az mı türbe gezmişti bir çocukları olması için? Belki de en büyük mutluluk bir anne ve babanın evlat sahibi olmalarıdır.
Tüm bu dua ve dilekler nihayete erdi ve bir kış gecesi Soner ve Emine çiftinin de çocukları oldu. Dile kolay 15 yıllık bir özlemdi onların ki. İlk kez yaşadılar anne ve baba olmayı. Çocuklarının ismini Mehmet koydular. Mehmet, diğer çocuklardan çok farklıydı. Doğumundan ilk yaşlarına kadar mucizeler barındırıyor gibiydi küçücük bedeninde. Annesini iki kez emmiş sonrasında istememişti. İkinci haftasında anne ve baba demeyi öğrenmiş üçüncü haftasında yürümeye başlamıştı. Mehmet böylesine hızlı büyüyordu, diğer bebeklerden çok farklıydı. Oyun, oyuncak, onun için hiçbir anlam taşımıyordu. Büyümüşte küçülmüştü sanki. O gün annesi Mehmet’i yanına aldı gezdirdi. Komşulara da gittiler, oradaki bebekler Mehmet’le oynamak istediler fakat Mehmet oyun oynamayı ya bilmez ya da sevmezdi.
Mehmet annesinin onca ısrarlarına rağmen hiç oyun oynamamış çocuklarla kavga edip durmuştu. Bu durum Emine Hanımı çok üzüyordu. Ancak 15 yıllık bir özlemdi Mehmet onun için. Ona kızamıyor, kıyamıyordu. Her dediğini yapmaya çalışıyordu. Çok şımarık bir çocuk olmuştu. Evde ne varsa kırıp döküyor, yakıp yıkıyordu. 3 yaşını doldurduğu senenin sonarına doğru bir gece yatağından kalktı. Her sabah sobayı yakan annesin taklit ederek evin altındaki samanlığı tutuşturdu. Evi alevler sarmıştı. Annesi ve babasının yanacakları aklının ucundan dahi geçmiyordu, o çok farklı bir bebek olmasına rağmen henüz bunları anlayacak yaşta değildi. Evin yandığını gören komşular yetiştiler. Feryat figan ortalığı kaplamıştı. Komşular küçük Mehmet’i kucaklayıp oradan uzaklaştırdılar. Ahşap ev yarım saat içinde kül olmuş sadece taş duvarı kalmıştı. Mehmet hiçbir şeyin farkında değildi. Artık yalnızdı bu dünyada. Evinden kalan duvarın önüne gitti, etrafa baktı, baktı içini çekti ağlamak istedi, fakat hiç ağlamadığı için ağlamak duygusun bilemedi. Yanan evden kalan taş duvara yaslandı ve başladı düşünmeğe tıpkı bir yetişkin gibi…
mehmet özdemir....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.