- 2449 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİLİ KÜÇÜĞÜM...
Bazen, düşünüyorum da – siz de düşünür müsünüz- hangi yollardan geçtim ve bugüne geldim diye… Ben olmama sebep; sadece 27.10.1959 tarihinde dünyaya gelmiş olmam değil. Ya da, yine aynı tarihte, annemin ve babamın kızı olarak doğmuş olmam değil. Ben olmamın sebebi, bunlardan çok daha ötelerde, çok daha derinlerde…
Hayatımın “En” lerini düşünürüm. Hep mutluluklarım gelir, aklıma:
Yıl; 1979: Oğlumun, doğumu.
Yıl; 1984: Kızımın, doğumu.
Yıl; 1999: Cafe Biz’in – iş yerimin – açılışı. ( Öyle bir mutluluktu ki 2 sene sonra kapanmış olması bile gölgeleyemedi, mutluluğunu. )
Yıl; 2005: Oğlumun evliliği.
Yıl; 2008: Torunumun doğumu.
52 yıllık hayatımın, en mutlu zamanları bu kadar mı? Elbette ki değil. Daha çok var ama onları bilmesi gerekenlerin bilmeleri, yeterli.
Hiç yanlış mutluluklarım olmadı mı? Tabi ki oldu. Mutluyum dediğim nice zamanlarım, en mutsuzluklarımın öncüleri, habercileri oldular. Bilebilir miydi? Sanmıyorum.
Çok sevdiğim bir söz var; kime ait olduğunu bilmediğim:
“Bugünkü aklım olsaydı
Dün yaptıklarımı yapmazdım.
Ama dün yaptıklarımı yapmasaydım
Bugünkü aklım olmazdı...”
Öylesine güzel bir söz ki bu… Üstüne, sayfalar dolusu yazılabilir: “Ama dün yaptıklarımı yapmasaydım, bugünkü aklım olmazdı...”
Şükran… Şükran…
Neye? Dün, yaptıklarıma.
Kime? Dün, hayatımda olanlara…
3 yıl 7 ay önce, bu siteye üye oluşum da bir başka mutluluğum.
Öyle güzel insanlar tanımama sebep oldu ki bu üyeliğim… Onlarca… Yerleri, değerleri çok ayrı olan, bir sürü dost sahibi oldum.
Sitenin üye sayısı, elbette ki onlarca dan fazla. Ama doğaldır ki hepsi için eşdeğer söylemde bulunamam.
Siteye üye olduğumdan bir sene sonraydı, yanılmıyorsam, çok değerli üç insanın dostlukları ile taçlandırıldım: Secaattin Öztürk, Tacettin Bey ve Bedri Tokul.
Günler ve paylaşımlar üzerine, sihirli bir değnek değmiş gibiydi. Dostlar, yönetim ve üç silahşorlar ile hayat, su gibi akıp gidiyordu.
Dostluk, aynen Can Dündar’ın dediği gibidir:
Bazen insan;
’Ben iyiyim’ dediğinde gözlerinin içine bakıp
’iyi değilsin biliyorum’ diyecek birine çok ihtiyaç duyar.
Doğru; her zaman kabul görmeyen, en ince çizgisidir, hayatın. Zordur, doğruyu kabul etmek. Kaldı ki zaman içinde, kabul edeni de gördük, etmeyeni de…
Bizlere bir şey, tabiri caizse, kafamıza vura vura öğretildi; Küçüksen; özür dile. Büyüksen; bağışlayıcı ol!
Ama öğreticilerimiz, bir şeyi unuttular – ya da atladılar – devran döner, kurallar değişir.
Küçük; Neyine özür dileyecekmişim yahu? Ben, haklıyım.
Büyük; Nesini bağışlayacağım? Boyundan büyük laflar ve eylemler yapan veledin?
Der oldular…
Bir kısım da tüm bu söz düellosu karşısında; güldüler… Nedense? Kimseler bilemediler, onların neden ve neye güldüklerini… Ha! Kazandıklarını, elbette biliyorduk. Ama daha bilinmez bir şey sebep olmuş olmalıydı, gülüşlerine…
Sonuç?
HİÇ!
Hani Samuel Beckett’in güzel bir sözü vardır:
“Hep denedin
hep yenildin
olsun
gene dene
gene yenil
daha iyi yen”…
İnsan, bazen, Arafta kalıyor. Sussa, olmuyor. Konuşsa, kimse anlamıyor.
Devran dönüyor…
Devran’dan mutlu olanlar, mutlu kalıyorlar…
Diğerleri?
Onlar için de: ’ Konuşsam Sessizlik, Gitsem Ayrılık ’ diyor; Yılmaz Odabaşı…
E daha bir şey yazılır mı?
’ Konuşsam Sessizlik, Gitsem Ayrılık ’
ANLAYABİLEN KÜÇÜKLERE:
Sevgili küçüğüm; hayat öyle bir şeydir ki, bazen gözünü kamaştırır, zaferlerin pırıltıları. Hatta bazen kör eder, sahte zaferlerinin ışıltıları. Sen de büyüyeceksin. Ve göreceksin ki; sahteliklerini yaşadıkların; cezirden sonraki çöp yığını gibi kalmışlar, geçmişinde… İşte o zaman, gerçek değerlerini, sana değer katanlarını, arayacak gözlerin… Orada olacaklar; en affediciliği ile olgunluklarının… Korkma, buna büyüme ve olgunlaşma deniyor. Büyüyecek ve olgunlaşacaksın. Bir cevher gibi ışıldadığın gün, senin pırıltın altında ezilmeyecekler olacak, yanında… Diğerleri mi? Onlar, mum gibi, sadece diplerini aydınlattıkları için çoktan sönmüş olacaklar….
Eser Akpınar
09.11.2011
URLA
YORUMLAR
zor günler geçiriyorum.........ayakta kalma mücadelesi....komedi gibi yaşadığımız hayatın drama dönüşen perdesindeyim...belki zamanı ......altmış üç yaşımı ikmal ettim....geçirdiğim yıllarda vicdanımı rahatsız eden hiç bir olayın içinde olmadım...özür dilememi ....gerektirecek bir olayı yaşamadım ..bilsemki hatalıyım torunum yaşındaki kişiden özür dilemeyi en büyük şiar kabul ederim.....kristal misali bir nadide bardağın eklense bile orjinalliğini yaşamak istemem kişi kendisine saygı duymuyorsa gereksinimler ortadan kalkmıştır.....şuçlu ayağa kalk diyen mübaşiri duymayanlardanım....istenilen yerde istenilen kişilerin önünde bire bir karşılaşmayı .....her an kabul eden bir yüreğin sahibiyim....dün ne isem bu günde aynıyım....başkalaşım değişim karekterim değildir .....yazılarınızı hiç pas geçmem geç kalırım ama okurum dost okurum.....saygılar
Sayın Akpınar;büyük yüreklilik göstererek tüm camianın içinde bir yara olarak hissedilen konuda yazmışsınız.Sizi kutlarım.Yazınızın içeriği yaşınızın üzerindeki olgunluğunuzu da göstermektedir.Çok haklısınız bazı şeyleri kafamıza vura vura öğrettiler.Ancak bazı şeyleri de biz kafalarımızı vura vura öğrendik.Sanırım İsmet İnönü söylemişti;"insan hayatına sığan değişiklikler dehşet vericidir." Yaşantımız bunun örnekleri ile doludur.Genç arkadaşlarım yaşadıkça kesinlikle bu söze hak vereceklerdir.Siz söylenecek doğruları açıklıkla belirtmişsiniz.Neyin doğru olduğu konusunda takriben 60 yıl önce beynime kazınan ve doğruluklarına defalarca şahit olduğum şu sözlerle bitirmek istiyorum:
Eğri yay elde kalır.Menzil alır doğru ok.
Yay gibi eğri olsan elde tutarlar seni.
Ok gibi doğru olsan yabana atarlar seni.
Görmedim doğruda aç,eğride tok.
Saygı ve sevgilerimi sunarım.
Korkma, buna büyüme ve olgunlaşma deniyor. Büyüyecek ve olgunlaşacaksın. Bir cevher gibi ışıldadığın gün, senin pırıltın altında ezilmeyecekler olacak, yanında… Diğerleri mi? Onlar, mum gibi, sadece diplerini aydınlattıkları için çoktan sönmüş olacaklar….
Çok şeyler anlatan bir yazıydı sevgili Eser... Ben de bu siteyi hayatımın olmazsa olmazı olarak gördüm, çünkü burada onlarca arkadaş ve dost edindim. Sen gibi, başkaları gibi...
Gönlümüzden geçenlere çok güzel tercüman olmuşsun, tebrik eder, dostluğunun daimi olmasını dilerim.
sevgilerimle.
Eser Akpınar
Sevgilerimle..
Eser Akpınar
Sevgili Eser Hanımcığım yeriniz ben de çok özel. İyi ki tanımışım sizi. Her yazınız gibi bu yazınızı da çok sevdim. Sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER tarafından 11/9/2011 9:26:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
Eser Akpınar
Sevgili küçüğüm; hayat öyle bir şeydir ki, bazen gözünü kamaştırır, zaferlerin pırıltıları. Hatta bazen kör eder, sahte zaferlerinin ışıltıları. Sen de büyüyeceksin. Ve göreceksin ki; sahteliklerini yaşadıkların; cezirden sonraki çöp yığını gibi kalmışlar, geçmişinde… İşte o zaman, gerçek değerlerini, sana değer katanlarını, arayacak gözlerin… Orada olacaklar; en affediciliği ile olgunluklarının… Korkma, buna büyüme ve olgunlaşma deniyor. Büyüyecek ve olgunlaşacaksın. Bir cevher gibi ışıldadığın gün, senin pırıltın altında ezilmeyecekler olacak, yanında… Diğerleri mi? Onlar, mum gibi, sadece diplerini aydınlattıkları için çoktan sönmüş olacaklar….
Çok içten çok samimi duygular paylaşmışssınız ablacım....
Evet bende bu forumda yeniyim ..Paylaşımlar şiirler makaleler harika..
Emeğinize yüreğinize sağlık...Çok güzel yazmışssınız...
Eser Akpınar
Zümra Zen
İnanın yazıları makaleleri çok beğendim..İnsan zaman zaman makalelerde kendinden bir parça buluyor sanki...
Gerçekten çok kıymetli kayda değer sözler yazıLIyor...
Burda kendimi buldum sanki..İyiki burayla tanıştım...