- 1181 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
KÜÜÜTTTT !
’’ AÇ TAVUK RÜYASINDA BUĞDAY AMBARI GÖRÜRMÜŞ ’’
BİRİNCİ KISIM
Yirmi altı sene Anadolu’nun çeşitli il ve ilçelerinde görev yaptıktan sonra nihayet Fethiye’ye tayinimi yaptırabilmiştim. Kafa etlerim de kurtulmuştu böylece yirmi altı senedir her Allah’ın günü eşimin temel gıdası olmaktan. Fethiye, Fethiye tutturdun sonunda bana hayatımda en nefret ettiğim şeyi yaptırdın ’’ diye sık sık eşime çıkışsam da sonunda dediği olmuş ve memleketine kavuşmuştu.
Aslında Muğla İli’ne tayin yaptırmak zor değildi. Puanım fazlasıyla tutuyordu. Fakat Muğla’nın diğer ilçelerine verilirsek bu tayin hiç bir işe yaramaz düşüncesiyle yirmi altı senedir Muğl’ya tayin isteyemiyordum. 2002 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığına annemin dayısının oğlu getirilince benim işim kolaylaştı. Kısacası onun tavassutuyla Fethiye’ye yaptırdık tayini. Hiç alışık değildim böyle araya adam koymalara, torpillere ve en nefret ettiğim şeydi. Ama artık bıkmıştım eşimin ’’ Beceriksiz, her kes istediği yere tayinini yaptırıyor bir sen beceremedin ’’ sitemlerinden. Ben de becerdim sonunda.
Fethiye’yi anlatmaya gerek yok. Cennet her halde böyle bir yer olmalı diye düşünürdüm hep. Ama sonraları anladım ki Cennet bile cehennem olabiliyormuş. Nitekim burada anlatamayacağım sebeplerden dolayı eşimden boşanınca Fethiye de benim için cehennem oldu. Artık duramazdım oralarda ve de durmadım. Otuz sene önce genç bir öğretmen olarak ayrıldığım İstanbul’a bu sefer -yerleşme amaçlı ve emekli bir öğretmen olarak- kesin dönüş yaptım.
İstanbul’da ilk bir kaç ay sudan çıkmış balıktan ya da bizim memleket tabiriyle ’’ eşekten düşmüş karpuz’’ dan farkım yoktu. Tam anlamıyle bir ev hapsindeydim kısacası. İki koca delikanli ve bir de zihinsel engelli toplam üç evladımla birlikte yaşıyordum. Engelli çocuğum dolayısyla da evden dışarı çıkmak istemiyordum pek. İyi de evde ne yaparsınız? Yemek, bulaşık vs. vs... Sonra? Sonrası yok. Sıkıntıdan patlıyorum. İki no lu oğlum ’’ Baba sen de takılsana bilgisayara. Okeyi filan seversin sen gir oyun sitelerine bir sürü arkadaşın olur. Vakit geçirirsin hiç olmazsa’’ deyince bu fikir bana makul geldi. Bir anda kendimi sanal okey masalarında buldum.
Okey filan iyi de yine içimde bir sıkıntı var. Kendi kendime ’’ Bir özel dersane ya da benzeri kurumda çalışabilirim’’ diye düşünmeye başladım ve meşhur Google hazretlerine sordum: ’’ Tarih öğretmenine ihtiyaç duyan var mı ?^’’ diye. Hemen cevap geldi : ’’ Ümraniye’de ikamet eden emekli Tarih Öğretmenine ihtiyacımız var ’’ diye. Heyecanlandım. Verilen telefon numarasını kaydedip aradım. Bir hafta sonra artık özel bir akşam lisesinin Tarih öğretmeniydim.
Bir yandan öğretmenlik, bir yandan sanal okey, ev işleri filan derken artık başımı kaşıyacak vaktim yok. Bu arada sanal okeyde bir bayanla tanıştım ve arkadaşlık oldukça ilerledi zamanla.
Arkadaşlık iyi hoş da iki sıkıntı var: Birincisi, Candan Hanım ta Amerika’da. İkincisi ben o kadar ’’ seni seviyorum ’’ dememe rağmen o hâla bana ’’ siz’’ ya da ’’ Hocam ’’ diye hitap ediyor. Ama Azmi’nin, pardon azmin elinden ne kurtulmuş ki Candan da kurtulsun. Uzun ve yorucu çalışmalardan sonra bir gün nihayet o da ’’ Galiba ben de sizi seviyorum’’ dedi ve ekledi ’’ Yılbaşında Türkiye’ye geliyorum ’’ Aradaki saat farkından dolayı sabah ezanından neredeyse bir saat önce yaptığımız bu konuşmalarda nihayet zafer inananın olmuştu. O sevinçle ’’Allah’’ diye öyle bir bağırmışım ki evlatlar yataklarından fırladılar.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
İKİNCİ KISIM
Ertesi gün ağzım kulaklarımda okula vasıl oldum. Bendeki değişikliğin öğrenciler de, öğretmenler de farkına vardı tabii ki. Öğretmenler dediğim hepsi benim yaşlarımda onlara anlatamam neler olup bittiğini maazallah tefe koyarlar adamı diye çekiniyorum. Onlara sadece ’’ Bazı olumlu gelişmeler oluyor. Zamanı gelince anlatırım ’’ diyorum. Lakin Öğrencilerimden kaçamadım. ’’ Hocam nedir bu halin yahu ’’ sorularına en sonunda ’’ Çocuklar insan aşık olunca işte böyle aptallaşıyor ’’ deyiverdim. ( Çocuklar diye hitap etiğim öğrencilerim en az onsekiz yaşında vatandaşlar ki içlerinde elli yaşında bile olan var ) Sen misin aşık olduğunu öğrencilere söyleyen. ’’Ooooleyyyy oleyyyy oleyyyy Sami Hocaaaa , Sami Hocaaa ’’ diyerekten beni omuzlarına aldılar. daha doğrusu asker uğurlamasında olduğu gibi havalara atıp tutuyorlar. Ya yapmayın etmeyin desem de aldıran kim. Okul Müdürü Rahmetli Ertuğrul Bey koridora çıktı.
- Ne oluyor yahu nedir bu gürültü
- Hocam Sami Bey aşık olmuş onu kutluyoruz.
- Ha öyle mi. İyi o zaman devam edin.
Diğer öğretmenler de çıktılar koridorlara . Ben utançtan kıpkırmızı. Arkadaşlar alkış tufanında velhasıl acaip bir durum ki anlatmak mümkün değil. Öğrencilerin beni atıp tutmaları neredeyse yarım saat sürdü. Sonunda ’’ Küüt ’’ diye bir ses duydum.
Hay Allah ! Candan buraya ne zaman geldi ? Olacak şey değil. O da sevincime yetişti. Allah’ım mucize bu. Ama niçin kafam ağrıyor? Olsun ama o güzel, pamuk elleriyle saçlarımı okşuyor ya varsın kafam azıcık ağrısın ne çıkar.
Gözlerimi açtım ki özürlü oğlum başucumda saçlarımı okşuyor. Ben ise yatağın dibinde boylu boyunca uzanıyorum. Karyoladan düşmüşüm .
YORUMLAR
sami biberoğulları
vakıa, anlatımıyla; kendine bağlayan güzel çalışmanız için fikrinize emeğinize sağlık..hayat sürprizlerle iç içe..güzel sürprizlerin artması dileklerimle,saygılarımla:)
sami biberoğulları
Yazılarınızı okumak güzel. Nasıl bitti anlayamadım. Kaleminize sağlık. Selamlar.
sami biberoğulları
Siz yabancı değilsiniz. Size bir açıklamada bulunayım: Eğer gerçekten de öğrencilerime '' İnsan aşık olunca işte böyle aptallaşıyor '' gibi bir cümle sarfetseydim o rüya kesinlikle gerçek olabilirdi. Öyle bir okul çünkü bizim okul.
sami biberoğulları
sami biberoğulları
Sizin de bayramınız mübarek olsun.