Kurban; İteatkârlık Mucizesidir
Kurban; İteatkârlık Mucizesidir
Bekir YALÇINKAYA
-Bu devir, Kabil’in gururundan ziyade Habil’in sâdık tavrındaki Hakk rızasına, Hz. İbrahim’in verdiği sözde duruş misaliyle oğlu İsmail’in; “Allah’a verdiğin sözünde dur ve beni Kurban eyle baba!’ diyerek bıçak altına yatışına gebedir.
İnsanoğlu’nun ilk ataları Hz. Adem ile Havva’nın evlâdlarından kötü ruhlu Kabil’in iyi ruhlu Habil ile giriştiği sadakat imtihanı, o günden bugüne halâ aynı hız, aynı biçim ve aynı inadla süregelmektedir.
Dolayısıyla bu imtihanda kazananlar hep Habil ruhunu taşıyanlardır.
Burada önümüze çıkan bir engel var ki, engelliğinden münhasır bir güzel hâdiseye yol açıyor. O ki Kabil’in, erkek kardeşi Habil’e tahammülsüzlük ve fesadlık besleyerek babasının emri olan Habil’in ikiz kızkardeşi İklima’yla değil de Habil’in evlenmesi arzulanan ikiz kızkardeşi Lebuda’yla evlenmek istemesiyle ilk kurbanın emrolunmasıdır.
Uzun bir hikâyesi olan bu vakıanın nihayetine baktığımızda Kabil, kendi ikizi Lebuda’yı almakta ısrar edince Hz. Adem, Kabil ile Habil’e diyor ki: “Gidin! İkiniz de Tanrı’ya birer Kurban sunun ve muhakeme olun. Hanginizin Kurban’ı kabul olunursa, o Lebuda (Luhud) ile evlenmeye hak kazanacaktır. Bilin ki, hanginizin Kurban’ı kabul olursa, Tanrı gökyüzünden bir ateş indirip onun Kurban’ını yakacaktır.” (1) Böylece Adem’in iki evlâdı kurbanlıklarını seçerler. Kurban için davar sahibi Habil en besili davarını, çiftçi Kabil de ekininin en kötüsünü, karamuklusunu ayırır. Kurban’lıklarını alıp Nevz dağına çıkarlar. Orada o gün, Kabil kibir ve gururuna, Habil ise iyi yüreği, engin gönlü ve temiz kalbiyle Tanrı’ya sığınırlar.
O sırada gökten bir ateş inip Habil’in Kurban’ını yakar. Bu demektir ki kabul edilen Habil’in kurbanıdır. İşte o zaman Kabil; ‘Benim kurbanım kabul olsa da olmasa da hiç umurumda değil. Habil, hiç bir zaman Luhud ile evlenemeyecektir’ der ve Kurban’ının kabul edilmeyişine öfkeyle Habil’e; “Ben seni mutlaka öldüreceğim” ahdında bulunur.
Habil de ona der ki: “Tanrı, sadece (Allah korkusuyla günahlardan sakınan) tâkva sahiplerinin Kurban’ını kabul eder. Eğer Tanrı senin Kurban’ını kabul etmediği için beni öldüreceksen ; bilmiş ol ki, ben seni öldürmek için hareket etmeyeceğim. Çünkü ben Âlemler’in Rabbi olan Allah’tan korkarım. (2)
Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş (Şeytan) halkından olasın.
İşte budur zalimlerin cezası.”
Bu sözler üzerine daha da öfkelenen Kabil nefsine yenik düşecek ve kardeşi Habil’i öldürerek hüsrana uğramışlardan olacaktır.
Kardeşinin cesedini dahi gömme basireti olmayan Kabil’e Hakk katından kardeşi Habil’in cesedini nasıl saklayacağını göstermek için bir Karga gönderilecek, Karga ölmüş bir hemcinsini, eşerek toprağa gömecektir.(3)
Bunun üzerine Kabil; “Vay be! Şu karga kadar bile olamıyorum ki, kardeşimin cesedini saklayayım!” diyerek pişmanlık duyanlardan olacaktır.
İşte bu hâdise gösteriyor ki ilk Kurban; Hz. Adem’in evlâdları Kabil ile Habil’in arasındaki sadakat ve itaatkârlık imtihanından hâsıl oluyor.
Fakat bu hususta esaslı olan sadakat imtihanı, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail üzerine Rabb’ine verdiği sözdedir. Mallarını Allah yolunda infak eden ve evlâdı olmayan İbrahim (a.s.) kendisine niçin böyle yaptığını soranlara cevaben; “Ey Rabbim, bana sâlihlerden olacak bir evlâd ihsan eyle. Değil malımı fedâ etmek, bana sâlih bir evlâd verse, onu bile yolunda fedâ edebilirim” diye dua edecektir.
Kendisine müjde olarak verilen evlâdı İsmail’le ilgili Rabb’ine ahdettiği söz, yine Rabb’inden gelen “Nezrini yerine getir, Yâ İbrâhim!” emriyle önce büyük teessüslere yol açsa da, daha sonraki sabır imtihanının neticesi ihtişamlı bir şekilde tahakkuk edecektir.
O Peygamber ki, İsmail’ini Kurban etmek üzere çıktığı yolda, kendisine ve evlâdına vesvese veren Şeytan’ı Mina mevkiinde taşladıktan sonra oğluyla beraber işâret olunan yere gelecek ve şöyle söyleyecektir: “Ey benim yavrucuğum. Ben seni rüyâmda kesiyor görüyorum. Sen benim bu rüyâma bir bak, ne söylersin.”
Hz. İsmâil de kıyâmete kadar gelecek insanlığa ibret olacak şu sözleri söyleyecektir: “Ey babacığım! Sana Allah’tan ne emrolunmuşsa, onu derhal yerine getir. İnşâllah beni sabredenlerden bulacaksın.”
Hükmün yerine getirilme vaktinde de; “Babacığım, birkaç ricâm var. Yerine getirmeni istiyorum. Babacığım ellerimi bağla; belki sana eziyet ederim. Yüzümü yere çevir; belki yüzüme bakarsın da merhamet edersin. Gömleğimi anneme götür; beni hatırlasın. Anneme selâm söyle; Allah’ın emrine sabretsin. Beni nasıl kestiğini ve ellerimi bağladığını söyleme. Ellerinden öptüğümü ilet. Küçük çocukların arasına girmesin. Olur ki onlara bakıp, beni hatırlar da, Allah’a isyan edebilir. Ey babacığım, ellerimi ve ayaklarımı çöz. Beni görüyor, melekleri görüyor. Ne isyankâr çocukmuş, ‘babası bağlamak zorunda kaldı’ demesinler.”
Artık baba ile oğul Hakk’a teslimiyetin hüküm anıyla buluşacak ve Hz. İbrâhim, Hz. İsmâil’i, şakağı üzerine yatırarak boğazına bıçağı koyup, çok şiddetli bir şekilde sürecektir. Ki işte bu, zamanın mekânda erimeye başladığı zamandır ki, hükmün ne vereceğinin henüz belli olamadığı esnâda yerde ve gökte ne kadar Melek varsa secdeye kapanacak; “Allah’ım! Koru İsmâil’ini! Affet İsmâil’ini!” diye yalvaracaklardır. Allah-ü Tealâ da meleklerine; ‘Unzuru ila abdi keyfe yemürrüssikkin alal halki veledihi liecli rizai ve entüm gultüm Etec´alü fiha men yüfsidü fiha ve yesfiküddimae’, yani; ‘Ey meleklerim! Benim kulum İbrahim’e bakınız, benim rızam için oğlunun boğazına bıçağı nasıl sürüyor. Halbuki siz Adem’i (A.s.) yaratacağım zaman yer yüzünde kan dökecek, yeryüzünü ifsad edecek birisini mi yaratacaksınız demiştiniz de ben de size benim bildiklerimi siz bilmezsiniz demiştim’ buyuracaktır.
Hz. İbrahim (A.s.) bıçağı İsmail’in (A.s.) boğazına sürünce bıçak kesmeyecek ve İsmail (A.s); “Ey babacığım benim korktuğum başıma geldi. Evlâd sevgisinden dolayı elinin kuvveti kesildi ve beni kesmeye gücün yetmedi” diyecek. İbarahim (A.s.) gadablanacak ve bıçağı yandaki taşa vuracak, taş ikiye ayrılacak. Diyecek ki; ‘Ey bıçak taşı kesiyorsun da eti neden kesmiyorsun?’
Bıçak, Hz. Allah’ının kudretiyle konuşmaya başlayacak; ‘Ya İbrahim sen kes diyorsun amma Hz. kesme diyor, hanginize itaat edeceğim. Yoksa kesib de Rabb’ıma itaatsizlik mi yapayım.’
İşte babayla oğulun huşu içinde kaldıkları vakit o vakittir. Hz İbrahim’in kulağında duyduğu ses: ‘Allahü Ekber! Allahü Ekber’dir.
Ve Hz İbrahim titreyerek sesin geldiği sağ tarafa baktığında, Hz Cibril’in bir Koç ile geldiğini görecek ve "Lâ İlâhe illallahü vallahü ekber" diyerek Hz. Cibril’e mukabale edecetir.
Hz. Cibril Koç’u baba-oğulun yanına kadar getirdiğinde de itaatkâr çocuk Hz. İsmail ağlayarak: ‘Allahü ekber ve lilllahil hamd’ sözleriyle Allah’ına hamd edecektir..
Bundan sonra Cebrail (a.s), insanlığın mahşere kadar geleneği olacak Kurban’lık koçu Hz. İbrahim’e verecek ve ilâhi müjdeyi seslendirecektir: "Bu Koç size Rabb’inizin hediyesi, Hz. İsmail’in yerine bu Koç’u kurban etmenizi Cenab-ı Hak emretti." (4)
Şimdi vakit, sözüne sâdık baba ile babasına itaatkâr oğulun beraberce secdeye kapanarak Hz. Allah’a hamd vaktidir.
Cebrail’in (a.s), Hz İbrahim’e : “Haydi Koç’u oğlunun yerine kurban et, Rabb’in böyle emrediyor” demesiyle hitab-ı izzet’ten vâki; "Ya ibrahim, benim uğruma kurban edilmeğe razı olan oğlun İsmail’e söyle, şu anda benden ne dilerse dilesin!” (5) emriyle malûl bir armağan vaktidir.
Ve nurlu çocuğun ellerini kaldırarak: "Ya Rabb’im, senin varlığına ve birliğine iman eden her Mü’min, günahı ne olursa olsun, bu imanla sana gelirse sen onu affet!" yakarış vaktine gelecek olan şu; "Kabul ettim!" ilâhi cevab vaktidir.
Bu sabrın ve itaatin Kabil’lerden uzak ve bir güzel gönüllü Habil’in sadakatıyla birleştiğine ve yinelendiğine işaret olarak Hz. Allah halifesinin samimiyetini ve teslimiyetini meleklere göstermek için kulu İbrahim’in oğlu İsmail’i Kurban etme hâdisesini zuhur ettirmiş ve onların bu imtihandaki metanetlerine karşılık Adem (A.s.)’in oğlu Habil’in kestiği Koç Kurban’ını göndererek Kurban’lığı tâyin eylemiştir.
İşte buradan sonra, insalığın babanın evlâda ve evlâdın da babaya karşı nasıl bir muhabbetle, nasıl bir itaat göstermesi gerektiğine delil aramaya ihtiyaç olmadığını, varsa böyle bir ihtiyaç önce Hz. Adem’in evlâdları Kabil ile Habil’e, sonra da Hz. İbrahim’in ‘verirsen ve de istersen Kurban ederim’ sözüyle Rabb’inden istediği ve olduğu Hz. İsmail’e bakmamız gerekiyor.
Anne ve de babaların evlâdları üzerindeki haklar işte bu itibarla öylesine büyük ki, onları unutan, yahud ihmal eden veyahud da kalblerine buğuz verecek kadar gönüllerini kıran evlâdların bu Kurban gerçeğinden büyük dersler çıkarmaları icabediyor.
Bu vakıalardan ders almayan evlâdların vay ki vay hâllerine!
Kaynak
1-Fahruddin er-Râzî, "Tefsir-i Kebir-Mefatihu’l-Gayb", terc. Suat Yıldırım, Lütfullah Cebeci, Sadık Kılıç, Sadık Doğru, Akçağ Basın Yayın, Ankara 1990, c. 9, s. 28, 32, 34
2- Mâide, 28
-İbn Kesir, "Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri", terc. Bekir Karlığa, Bedrettin Çetiner, Çağrı Yayınları, İstanbul 1993, c. 5, s. 2202
3-Maide Sûresi, 27-32
-Buhâarî, Cenâiz 33; Müslim, Kasâme 27 (3104)
4-Mustafa Asım Köksal, İslâm Tarihi, Işık Yayınları, İst. 2007
5-Mustafa Asım Köksal, a.g.e
YORUMLAR
Bekir Hocam,
Bayramınız Mübarek Olsun.. Yazınızda geçen anlatının kaynakçasını verseniz iyi olurdu.Çünkü: Anlatıda geçen kurgu ve diyaloglar genel olarak kutsal metinler de ihtiva eden eserlerde sıklıkla aynı versiyonda anlatılır.
Selam ve saygılar.Dua ile...
bekirce
Yahya İncik
Evet...Muhteşem bir yazı...Günün anlam ve önemi dile getirilmiş...İnsanların yaşadığı maneviyat içerisinde Yaratıcı'ya teslimiyeti ve ibadeti...Sabır ve tevekkül...Hayat sebebi olan baba ile evlat arasındaki sevgi ve itimat...Allah'ın emrine top yekun teslimiyet ve sonsuz bir inanç ......Sabır...Çok duygulandırdınız bu yazınız ile...Hep buruk olurum zaten bu bayramda...Ömrünüze bereket Üstadım.Nice bayramlara Sağlık, sıhhat ve afiyet içerisinde kavuşmanız dileklerimle...İyi ki varsınız...Allah'a emanet olunuz...Saygı ve selamlarımı sunuyorum Üstadım.Bayramınız kutlu olsun!...
bekirce
ALLAH RAZI OLSUN BÖYLESİ ANLAMLI BİR GÜNDE ANLAM VE MANA BAKIMINDAN NE KADAR DEĞERLİ BİR YAZIYI BİZLERE SUNUNP BLMEYEN AHMAKLARA BİLİNİZ DERCESİNE,KURBAYBAYRAMI KAN BAYRAMI DİYE VAHŞET DİYE İNANCINDAN HABERİ OLMAYAN GAFİLLERE GÜZEL BİR HATIRLATMA.eLLERİNİZDEN ÖPÜYOR BAYRAMINIZI EN İYİ DİLEKLERİMLE KUTLAR NİCA BAYRAMLARI SAĞLIK AFİYET HUZUR İÇİNDE GEÇİRMENİZİ DİLERİM