- 874 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ONDA KALAN BEN
Olmadı… Olmasını beklemek hata mıydı? Sonuçta Tek kişilik hayatımda ne zaman iki kişilik bir hayal kursam sonu hep hüsranla bitiyordu. Bu sefer niye bu kadar ümitlenmiştim ki? Beklide “ruh eşimi” bulduğuma inanmam mı beni bu denli yaraladı. Hayatımda ilk defa biri ağladığında akan gözyaşlarıyla benimde bir parçam yere düşüp parçalanacakmış gibi hissetmiştim. İlk defa fırsatım olsa her gülüşüyle göz bebeklerinin içine tekrar tekrar girip; bir daha çıkmak istemeyeceğim birini bulmuştum…
Bütün uğraşlarıma rağmen büyütemeden solan sevdamın yükü giderek artıyor. Enkaza dönen yüreğimde daha önce hiç hissetmediğim duygular hakim; kah alev alev yanıyor kah denizin ortasında fırtınaya yakalanmış bir sandal gibi debeleniyor. Takatimin kalmadığını giderek aciz birine döndüğümü hissetmeme rağmen elimden de hiçbir şey gelmiyor..
Olan oluyor ve hastalanıyorum. Bir türlü derdime derman bulamıyorum. Günden güne bir mum gibi eridiğimi hissediyorum Hayattan tam ümidimi kesmişken Bir hekim tavsiye ediyorlar hekimi buluyorum.
Hekim nur yüzlü biri, uzun sakalları akça.. Efsunlu bir odaya davet ediyor. İçeride içim ürperiyor. Derdimi soruyor; anlatıyorum… uzun uzadıya anlatıyorum. Sonrasında beni muayene etmeye başlıyor kendisinin duyabileceği bir tonda
_oo hastalık epey ilerlemiş diyor. Masasına oturup reçeteye bir şeyler yazıyor ve bana uzatırken “bu ilacı kullan bir şeyin kalmaz diyor.
Elinden reçeteyi alarak yazılanları içimden okuyorum “Bir ömür boyu sabah, öğlen, akşam ve yatmadan önce birer doz Hilal” vücudumu saran o muazzam acıya rağmen; ister istemez gülmeye başlıyorum. Hekime dönerek “Bu imkânsız imkânı olsaydı zaten hastalığa hiç yakalanmazdım diyorum.
Hekim üşenmiyor tekrar yazmaya başlıyor ve yine uzatıyor yeni reçeteyi, alıp okuyorum “Bir ömür boyu sabah ve yatmadan önce birer doz Hilal. Hekime acı bir tebessümle “hocam bu da imkânsız ki” diyebiliyorum.
Hekim oturduğu yerden kalkıp yazdığı son reçeteyi bana veriyor ve benim okumama fırsat vermeden“evlat o halde ^onda kalan seni^ alacaksın ama unutma bu seni iyi etmez sadece ölümünün acısız bir şekilde gerçekleşmesini sağlayacak diyerek dışarı çıkmam için eliyle kapıyı gösteriyor.
Allak bullak olmuş bir vaziyette dışarı çıkıyorum. Ölümümden bu kadar rahat bahsetmesi içimi acıtıyor. Karla kaplı soğuk bir Erzurum sokağında elimde reçetem aklımda Hilal ölümümün acısız olması için soğuğa ve içimdeki kanayan yaraya yenik düşmeden Hilalde kalan beni almayı ümit ediyorum…
Bir haftadır Hilal’i arıyorum. İyice yoruldum. İçim daha da şiddetle acıyor. Dizlerimde derman gözlerimde fer kalmadı… Haber saldığım insanlar ona ulaşmış olacak ki hiç ummadığım bir anda daha da güzelleşmiş olarak karşıma çıkıyor. Gözlerinde ki parıltı sarıyor bedenimi. Rüzgârın ondan izin istemeden kopardığı kokusu ciğerlerime dolunca başım dönüyor. Tekrar tekrar nefes alıyorum bütün bedenimin onu hissetmesini istiyorum Hilalle dolmak istiyorum. Aklıma hekimin ilk reçetesi geliyor “bir ömür boyu sabah öğlen akşam ve yatmadan önce birer doz Hilal” Şimdi daha iyi anlıyorum hekimi.
Elinden tutarak Yanıma oturtuyorum Elini amansızca çekiyor ellerimin arasından. Fark etmemiş gibi davranıp anlatmaya başlıyorum başımdan geçenleri, hekimin reçetelerini. Ben anlattıkça o ağlıyor; o ağladıkça bedenim lime lime olup onun göz yaşlarıyla birlikte yere düşüp parçalanıyor.. Gözlerimi ondan kaçırarak tekrar konuşmaya başlıyorum “Bitanem sende kalan beni geri ver inan ki bu acı dayanılmaz bir hal aldı” gözleri gözlerimle buluşunca gözlerindeki çaresizliliği fark edip korkuyorum. Sesi titreyerek “murat keşke olsa keşke olsa ama bende senden kalan hiç bir şey yok ki” diyor. Bunları söylerken o ağlıyor ben bitiyorum, o ağlıyor ben ne amansız bir çaresizliğe mahkûm edilişimi idrak ediyorum.
Uzunca bir süre konuşacak bir şeyler bulamıyoruz Ses çıkmıyor ikimizden de ortalık buz kesiyor. bir sigara çıkartıp yakarak bana uzatıyor. Onun gözünde hiçbir değerimin olmadığını anlamama rağmen Önce onun dudaklarına değen sigara hiç olmadığı kadar tatlı geliyor acılarımı ölümü ve bedbaht hayatımı unutuyorum. Birkaç dakika sonra Sigara biterken bende yalın gerçeği hatırlıyor derin bir of çekiyorum.
Bana doğru dönüyor biraz önce amansızca kaçırdığı elleriyle ellerimi tutuyor. Gözlerimin içine bakarak “gidelim buralardan bizi kimsenin rahatsız edemeyeceği bir yere gidelim bir sen bir ben başka kimse olmasın” diyor. Duyduklarım beni sarhoş etse de Vicdanına yenik düşüp bu sözleri sarf ettiğini biliyorum. Bir şeyler söylemek istiyorum ama daha dilime varmadan kelimeler gırtlağıma takılıp boğuluyor. Ondan sevgi dilenmeye gelmediğimi ondan ömür istemeye gelmediğimi söylemek istiyorum diyemiyorum.
Gözlerim doluyor derin derin nefes alıyorum “sağ ol bunu kabul edemem ” diyebiliyorum en sonunda. Güçlükle ayağa kalkarak yürümeye başlıyorum. Sevdiğimi son bir kez olsun görebilme şansım olmasına rağmen ardıma bakamadan başım önümde çaresizliğim sırtımda ölüm bir adım geride beni takip ettiği halde ilerliyorum.
Yarım saat kadar sonra kendimi evde buluyorum yatağa uzandım boş boş tavana bakıyorum içim yanıyor kalkıp su içmek istiyorum bedenime söz geçiremiyorum kalkamıyorum. Yaşamım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor Allah’a hiçbir zaman isyan etmememe rağmen bu kadar kötü bir sonu hak edecek ne yapmış olabilirim diye düşünüyorum
Hava giderek kararıyor bu esnada çok güzel bi koku odayı sararken içerinin de aynı anda aydınlandığını fark ediyorum kapıya baktığımda yıllardır görmediğim Efe’mi elinde bir bardak suyla beni seyrederken buluyorum. Yıllar sonra sevinç gözyaşları akıyor gözlerimden. Sarılmak için kalkmaya çalışıyorum… Kalkamıyorum. Yanıma gelip elindeki bardaktan su içiriyor bana. Başucuma oturuyor ellerini tutup tek tek parmaklarını öpüyorum. Nasılda yakışıklı olmuş diyorum içimden. Yeşil gözleri çakmak çakmak bakıyor bana. “Hadi gidelim Baba” diyor. Nereye gideceğiz oğlum diyince gülümsediğini fark ediyorum. O an beynimde şimşekler çakıyor ve yıllar önce bir Cuma günü mahallemizdeki imamın vaazında sarf ettiği sözler geliyor aklıma “Efendiler her canlı ölümü tadacak ölümden kaçış yok! Doğru düzgün bir yaşam sürerseniz; ölüm meleği sizin canınızı hiç yakmadan sevdiğiniz birinin kılığına girerek alır kötü bir yaşamınız olursa sizi korkuta korkuta acı vere vere öldürür”…. Efenin göz bebeklerinin içinde kaybolurken başımla da teklifini kabul ettiğimi ifade edebiliyorum sadece………..
]