- 2973 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Fedakarlık
İlişkiler narindir. Öyle televizyon dizilerindeki,filmlerindeki gibi yürümez gerçek hayatta. “Olacak mı olmayacak mı? Nihayetinde olur ve sonsuza dek mutlu olurlar… Yalan! Onda dokuzu birbirlerine uygun olmadıklarından sonra erer,evlenirlerse yarısı boşanır… İşin özü birbirleri için uygun olan çiftlerde diğer herkes gibi aynı yollardan geçerler. Ama asıl fark bunun onları yenmesine izin vermezler… Bu iki insandan biri her zaman ilişki için mücadele edecektir,her zaman… Gerçekten şanslılarsa,birisi bir şey söyleyecektir…”
Çünkü herkes iyi,ciddi,ileriye dönük bir ilişkide 3 şeyi arar. Sevgi,Saygı ve Sadakat. Ama bir masa asla 3 ayak üstünde tam dengede durmaz. Bir masanın tam dengede durması için 4.ayağa da ihtiyaç vardır. İşte ilişkilerde 4.ayak fedakarlıktır. 4.ayağı unuttuğu için insanlar ayrılırlar,boşanırlar. Yani aslında biten giden ilişkilerinize bakarsanız hangi ayağın eksik olduğunu anlarsınız sizde. Hep taraflar ayrıldıklarında şunu söylerler birbirlerine sanki futbol maçı yapmışlar gibi: “Ben senin için bunu yaptım sen bir bunu yapmadın” Fedakarlık denilince kendinden ödün verme gibi anlıyoruz. Ama yanlış işte. Ödün verme değildir hiç bir zaman fedakarlık. Eğer ödün verme olsaydı annelerimiz karaktersiz ve kişiliksiz insanlar olurlardı. Çünkü annelerimiz dünyanın en fedakar insanlarıdır. Ancak yine de annelerimiz kırmızı çizgilerini asla geçirttirmezler ya da nadiren geçirtirler. Sadece o kırmızı çizgileri bizlere göre daha geniştir çocuklarına karşı,eşine karşı. Fedakarlık aşktan,sevgiden,karşı tarafa verilen saygıdan doğan onun için sevdiğin bir şeyden vazgeçebilmektir sırf onun hoşuna gitmiyor diye. Bunu skor tabelasına yazmamaktır fedakarlık. Ben bunu yaptım sen bunu yaptım dememektir. Karşındakine istediğini söyle. Yalnız başına kaldığında sen bilirsin gerçekten neyi yapıp yapmadığını. Fedakarlık onun seni sevmesi için değil,senin onu sevdiğin için yapılır ayrıca. Çünkü seven insandır fedakarlık yapan. Bunu da aman o beni daha çok sevsin diye yapmaz.
Sanıyor musunuz biten ilişkilerin ya da ilişkilerinizin öyle çok büyük şeylerden kaynaklandığını? Büyük kavgayla ayrıldık,çok kötü ayrıldık vs. denilenlere inanıyor musunuz bilmiyorum ama ben inanmıyorum. Çünkü ilişkiler daima 2 başlıdır. Tek baş asla yüzde yüz suçlu olamaz. Ve o ayrılığın olduğu andaki kavga,gürültü ise sadece ağzıyla beraber dolu olan barajın suyun yüküne dayanamayıp yıkılmasının sesidir. Eşinizi başka biriyle yatakta bile bassanız şunu unutmayın: O yatağa başkasını sokmasında yardımcı olan da sizdiniz. Dediğim gibi ilişkiler öyle çok büyük nedenlerle bitmez. Size büyük gelir orasını ben bilemem. Ama ufak şeylerdir bitiren ilişkileri. Ufak sorunlardır. Atalarımızın dediği gibidir aslında “Sinek küçük ama mide bulandırır” Yabancılarında buna benzer bir lafları vardır. “Kar Topu Etkisi” Kar topunu hepimiz yuvarlamışızdır bir yokuştan. Tenis topu büyüklüğünde kar topunu yokuşun tepesinden aşağı yuvarladığınızda aşağı varıncaya kadar büyür o top. Geçtiği yerdeki karları da toplar çünkü. O ufacık sorunlar,o ya bana ne bana karışamaz bu konuda dediğiniz şeylerde yapmadığınız fedakarlıklar işte en sonda çığ olup sizi altında ezecektir. Ama eveliyatında ufacık bir kar topudur. Ya da daha iğrenç olsun diye bir örnek daha vermek istiyorum. Bir sakızı 1-2dakikadır çiğnediğinizi varsayalım. Lezzeti yerinde. Şimdi o sakızı top haline getirip üstünde durduğunuz halının üzerinde yuvarlayın. Ne kadar çiğnediyseniz onun yarısı kadar yuvarlayın. 5dakikaysa 2.5dakika yuvarlayın. Şimdi bunu yaptıktan sonra o sakızı tekrar çiğneyin. Çiğneyebilecekseniz. Temizlemek yok ama. Eğer çiğneyebiliyorsanız diyebilecek birşeyim yok. Yok çiğneyemiyorsanız 50 kuruşluk sakızı emek verdiğiniz,zaman harcadığınız ilişkinizi neden halının üstünde yuvarlıyorsunuz?
İşin özü aslında herkes ilişkilerine bir heyecanla başlar. Bir hevesle başlar. Ama gerek başlangıcında,gerek ilişki süresince tartışılmayan ufak sorunlar,yapılmayan ufak fedakarlıklar sizin üzerinize gelecek olan kar topunu ancak büyütür. Ve zamanı gelince sizi de altına alarak yoluna devam eder. Ruh eşi falan demeyin. Ruh eşleri işte yazımın başında dediğim şeyi yaparlar. Mutlaka birisinin söyleyecek bir sözü olur. Ancak sürekli tek tarafın söylemesi ruh eşi bile olsa bir süre sonra onu tüketir. Elinizde eş kalır ama ruhu gider…
YORUMLAR
Çok doğru bir yazı....İlişkilerde mutlaka bir taraf alttan alan taraf olmalı...Eski büyüklerimize annelerimize baktığımızda tam bir fedakarlık örneği sergilemişler...Biz onları duyunca hayal gibi dinleriz..
Ama şuanki ilişklilerde neymiş efendim bizim saygımız bitti boşanalım...Hani fedakarlık, birbirini kazanmak için alttan alan taraf olmalı mutlaka...Yoksa asla huzur bulunamaz...En ufak tartışmalarda pireyi deve yapma misali olursa evliliklerde yol alınamaz...
Ömür boyu mutsuzluğa mahkum olur insan...
Teşekkürler paylaşım için...Emeğinize sağlık