Siz nasıl bakıyorsunuz hayata?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(Farklı bakış açıları)
İçinde bulunduğumuz dünyada o kadar çok insan yaşamakta ki, bütün bu insanların aynı görüşte olmalarını ve bir varlığa aynı bakış açısıyla bakmalarını bekleyemeyiz. Zaten düşünsenize bir kere bütün insanlar olaylar ve varlıklar karşısında aynı görüşleri paylaşsalar ve bütün konularda hemfikir olsalar hayat ne kadar da sıkıcı ve çekilmez olurdu öyle değil mi?
Tool Booth’un bu konu hakkında beğendiğim bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Buradan bir kova su gibi görünüyor ama bir karıncanın bakış açısından engin bir okyanus, bir filin bakış açısından sadece soğuk bir içecek, bir balığın açısından ise elbette onun yurdu…”
Aslında oturup şöyle bir düşününce bu düşünce farklılıkları sayesinde birçok yeni bilgi edindiğimi fark ettim. Mesela dışarıya ve boşluğa açılan bir pencerenin sadece bir pencereden ibaret olmayıp, özgürlüğünü arayan bir odanın kalbi konumunda da olabileceğini öğrendim. Yıllardır dikkat bile etmediğim bu cam parçasının farklı yönünü bana anlatan bir arkadaşımdı. Oysa ki benim için anlamsız bir pencereden ibaretti işte… O gün öğrendim ki, insan nasıl görmek istiyorsa öyle görüyormuş.
Bir objeye bakmakla, onu görmek arasında büyük fark olduğunu duyup duruyorum yıllardır. Herkes bakar ama herkes göremez diye de çok duymuşsunuzdur sanırım. Ne kadar da doğruymuş bu söz. Durup da biraz düşününce anlıyorum ki, bu güne kadar hep bakmışım, gördüğümü sanmışım ama hiçbir zaman görememişim. Bakın bu yazıyı okuduktan sonra çevrenizdekilere bir bakın bakalım, kaç tanesi gözünde at gözlükleri olmadan bakıyor hayata?
Aynı bunun gibi bir başka olayla, daha küçük yaşlarda karşı karşıya kalmıştım. Hani hepimizin bildiği bir olay, Bardağın yarısı boş muydu, yoksa bardağın yarısı dolu muydu? Her insan kendisine göre, ya da şöyle söylemek daha doğru olur, görmek istediği gibi görüyordu bardağın içindeki suyu.
Yarısı suyla dolu bir bardak diyenlere hayata umutla bakıyor denildi. Yarısı boş, suyla dolu bir bardak diyenlerden umut kesildi, ne kadar kötümser insanlar var denildi. Ama bunlardan daha da kötüsü vardı ki o da benim gibi “Ne görüyorsun burada” sorusuna “Su” diye cevap verenlerdi… Bu kişiler de kendi haline bırakıldı zaten…
Sonuç olarak kişi kendisinin nerede olduğunu hissederse ve yine bilirse kendini herkesten daha iyi, işte o zaman en doğru şekilde bakar çevresine ve görmek istediği gibi görür her şeyi. Peki siz? Size göre bardağın yarısı boş muydu, yoksa dolu muydu? Siz nasıl bakıyorsunuz hayata???
Pelin Ö.
-2005-
YORUMLAR
Öyle yaşamları paylaştık ki,
bardağın hangi kısmının dolu ya da boş oldugğunu bile düşünemez olduk.
Bardak mı, o da ne? ne işime yarar ya da yaramaz?
Elbet yaşananlar doğru değil sevgili kızım.
Bakış açısı bilimsel ve
ya sanatsal platformda boş kısımla ilintilendirilebilir. Toplumsal dinamikler ve yapılan açısından dolu tarafı hep önde olmalıdır. Umutsuzluk kokusunu kaldırmalısın öncelikle. Yaşam senin için hep dolu tarafından gözküyor. Sevgiler.
sevgili pelin bakış açımızı ruhsal durumumuz da etkilemiyor mu?
o an ne hissediyorsak verilen cevaplar da bu şekilde oluyor bence...
yarısı suyla dolu cevabı verenler mutlu,yarısı boş diyenler de mutsuz belki de...
düşüncemi aktarabildiğimi ümit ediyorum...
yazın çok güzeldi...kocaman bir tebrik sana...sağlıcakla kalasın...içinde umut hiç eksik olmasın;)
Dediğiniz gibi.Göz deyip geçmemek lazım.O kadar çok boyuta açılıyor ki,neler görür,neler görmez,neler görür de görmezden gelir,neler görmez de gördüm der gözlerimiz.Yalnızca baktığımızda düşündüklerimizdir gördüklerimiz.Farklı akarsular gibi,farklı görüşler vardır.Oysa hepsinin döküldüğü yer okyanuslardır.
Bardak meselesine gelince de,ben bardaktaki suyun varlığı konusunu zamana ve pozisyona endekslerim.İçinde bulunduğum durumda ve zaman diliminde,hayatın bana kazandırmış olduğu tecrübe(hayatta yenilen kazıkların toplamı) doğrultusunda karar veririm.
Yine de ilk görüşte yarısı dolu bardak tercihimdir.Çünkü hayat yokluktan ibaret değildir.Hayattan beklentilerimiz var ise,onu vasıflandırmamız gerektiğini düşünüyorum.Boş olduğunu söylediğiniz bir insandan saygı bekleyemezsiniz.Hayattan da öyle.
Herşeye rağmen cebimde bir at gözlüğü bulundururum.görmek istemediklerim için. :)
Saygılarımla...
Harika bir yazı .Kırmızıyı haketmiş ve çok yakışmış.Sonunda hayata nasıl bakıyorsunuz? diye sormuşsun.Daha düne kadar üfürmelerin de dediği dibi trene bakar gibi bakıyordum.Yaşamımın kırılma noktası sayesinde şimdi hayata bakmıyorum.Hayatı dolu dolu yaşıyorum.Yürümeyi, konuşmayı yeni öğrenen bir bebek gibi yaşamayı hayal kurmayı hayatı öğreniyorum.hayatı yeni yeni keşfediyorum.En başta kendimle bir barış imzaladım ve bunun çevremdeki insanlara olumlu etkisi benide mutlu ediyor.
Bir objeye bakmakla, onu görmek arasında büyük fark olduğunu duyup duruyorum yıllardır.
BAKMAKLA GÖRMEK ARASINDA İNCE BİR ÇİZGİ VARDIR...O ÇİZGİDE GÖRÜNENDİR ASLOLAN....BAKMAK ÜTOPİKTİR..
HAYAT; GÖRMEK İSTEDİKLERİMİZDİR...
YAZIYI VE YAZARI VE GÜNÜN YAZISI SEÇİLMESİNİ KUTLUYORUM..
SEVGİYLE...
ben bardağın yarısı boş dediğimde bana "doymak bilmez" deniyor...
yanlışlıkları gösterdiğimde "ben bilirim tavırlı, kibirli" oluyorum...
insanlar farklı farklı, milyonlarca farklı karakter, milyonlarca farklı düşünce farklı duyuş, farklı düşünüş...
hele bu çağda sokakta ötede beride rastladığımız insanlar, beni şaşırtıyor gerçekten...
şimdi ben onlara baktığımda şaşırıyorum, onlar mı ilginç yoksa ben mi... kendime göre ben iyi ve olması gerektiği gibiyim...
herkes kendi penceresinden bakar arkadaşım, böyle sorgulayıcı yazılardan daha fazla yazmanı temenni ediyorum...
çünkü gerçek, her neyse arayarak bulunacak, muhtemel ki derinlerde bir yerdedir...
toprağı kazmadan hazineye ulaşılmaz, değil mi...
sağlıcakla...
Bakış açınızı ne kadar geniş tutarsanız, doğruya ulaşmanız o kadar hızlı olur.
Amerikada ünlü bir avukatın kaybettiği tek dava....
Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle suçlaniyordu. Futbolcu yakalanmıştı. Ama karısının cesedi ortada yoktu. Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi. Futbolcu sanık sandalyesinde oturuyordu. Kucak dolusu parayla tuttuğu avukatı jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu:
"Sayın jüri üyeleri, müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten inaniyorum. Buna az sonra sizler de inanacaksiniz. Neden mi? Bakın, şimdi 1' den 10' a kadar sayacağım ve müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen karisi bu kapidan içeri girecek... 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10..."
Bütün jüri kapiya döndü. Kimse girmedi içeri. Avukat bir savunma dahisiydi, öldürücü hamlesini yaptı :
"Bakın, siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz. Çünkü hepiniz içeri girecek diye kapıya baktınız. İşte kararı buna göre vermenizi talep ediyorum."
Ancak jüri ünlü futbolcuyu suçlu bulduğunu bildirdi ve dava bu sekilde sonuçlandi. Mahkeme çıkışında avukat, bayan jüri başkanına yaklaştı :
"10' a kadar saydığımda siz de diğer üyeler gibi kapıya bakmıştınız. Neden böyle bir karara imza attınız?"
"Doğru" dedi jüri başkanı; "Ben de kapıya baktım, ama müvekkiliniz kapıya bakmıyordu!.."
NOT: En iyi analist herkes bir noktaya bakarken, o noktaya yönelen bakışları izleyen kişidir...
Yazına yakışır bu alıntı diye düşündüm.))Tebrikler.
bütün yazılarınız böyle. sanki bir kürsüye çıkmış konuşma yapıyorsunuz ve bir okuyucular o toplantının dinleyicileriyiz. bu çok seslilik dinletiyor yazılarınızı. ve toplumsal içerikli olması da oldukça önemli. bakış açıları geliştirmek adına yeni açılımlar, yaratıcı düşünceler peydahlanıyor okudukça akılda...
teşekkür ediyorum ve hakkını vererek saygıyla okuyorum yazdıklarınızı.