- 1856 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
GENÇ ŞAİRLERE BİR KÜÇÜK UYARI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Mimarî, eskilerin hendese dedikleri geometriyi yardımcı unsur olarak kullanır. Musikî, türkü olsun, şarkı olsun ses ve şiirden beslenir. Roman ve hikâye, olaylara dayanır. Resim boyasız, fotoğraf makinesiz olmaz! Şiir ise doğrudan ruhun sesidir. Malzemesi kelime olsa da, duygunun ruh fırınında kavrulmuş yankısını bulmadıkça, bir şeyler ifade etmesi mümkün değildir…
Bizim toplumumuz başta olmak üzere, hemen bütün cemiyetlerde, şiir her insanın başvurduğu ilk sığınma yeridir. Ninni ile ağıt çizgisi arasındaki o kader coğrafyamızda ve hayatımızın birçok durağında belirleyici faktör olarak şiiri görürüz. Gerçek şair, kendi kültüründe şuur seviyelerini oluştururken çok önemli bir sorumluluğun altına girdiğinin farkında olmalıdır. Her şair şiirinde belli bir dünya görüşünü, belki bir felsefî disiplini bütün şiirlerine yayarak verir, onun şiiri bütünüyle bir hayat tarzının ana parçalarını oluşturur. Şair, inancını şekil olarak değil, iç ses olarak şiirine taşırsa, Aşkı anlatırken de bu kendisini hissettirir, sosyal olayları anlatırken de. Metafizik ürpertiyi bir gönül alevine dönüştürürken de. Şaire, seçkin olma kimliğini kazandıran şiiri, ona böyle bir yük getirir. O, eserini zaman ve mekân imkânlarını kullanırken objektif gerçeğin duygudan bilgiye dönüşmesine, o bilginin yine de duygulaşarak ifade edilip muhatabında kalıcılığa ulaşmasına zemin hazırlar. Ebediyetle zamanın kesiştiği noktada şairin görevi, kendi toplumunun millî duygularına tercümen olması, milletinin kültürünü ve sosyal şahsiyetini en iyi, en sıcak ve en kalıcı bir biçimde ifade edebilmesidir… Olgun bir kültürden, dil ve zihinden süzülen bu şiir, kendi müştereklerini bunlarla bulursa, kalıcılığa doğru ciddî mesafeler almış olur ve insanları heyecandan alıp aklın sınırları içine çeker... Onun yoğun bir ruhi tecrübenin sonucu organik bir bütün olmasına rağmen, günümüzde bunun pek farkına varılmamıştır gibi geliyor bize. Bu bakımdan şiir üzerinde en az düşünülüp konuşulan da bir edebiyat alanıdır.
Bizde, bizim şairlerimizin arasında poetik anlayış yaygınlaşmamıştır. Kendi şiir tavrını yazan şair, iki elin on parmağını geçmez. Hâlbuki şiirden beklenilen kadar, şiirdin çıktığı kendi kaynağındaki fırtınanın duygularımızı örseleyen ve vurucu darbelerini de şair okuyucusuyla paylaşmalıydı. Bu, şiir kültürümüzün gelişip yaygınlaşmasına imkân verir. Şiiri duygularımızın çıplak ifadesi olarak görür ve o çerçeve içerisinde tutarsak, gelişmemiş bir şiir tarzının ötesine geçemeyiz. Şekilde yenileşsek bile, muhteva doyurucu olmayacağı için özde çarpıcı etkiyi bulmakta çok zorlanırız. Günümüzde giderek ruhî çözülmeye doğru hızlı bir çöküşe içinde olan toplumların, kendini bulmada uyarıcı olacak ana faktörlerden birisi şiirdir. O ruh’tan doğar ama bana göre duygudan önce ruha hitap eder. İnsanın kendi derûnuna bırakacağı tohum, bakarsın günün birinde onda kurtarıcı dönüşümünü başlatmış olur. Şiirin bu vurucu aynı zamanda kavurucu etkisinin duygu
arkasındaki bilgi birikimini irdelemenin gerekliliği bunun için önem taşımaktadır.
Batı kültür ve medeniyeti, şiiri sadece ferdî bir olgu olarak görmemekte, onun felsefî ve sosyolojik boyutları üzerinde de durmaktadır. Batı medeniyet tarihinde, kültürel formlar incelenirken ilk başvurulan kaynaklardan birinin şiir oluşu bundandır. Bizde bu alanda arzulanan çalışma pek olmamıştır. Dışımızdakileri, özellikle de Batı’yı kültür hareketlerinde ileriye götüren de işte bu yanı olmalıdır. Tabii bizi gerilerde oyalayan da bu zaafımızdır!..
Edebiyatı, toplumun zihinsel kalkınması için bir vasıta olarak görenlerin, artık bu alanda da bir şeyler yapması gerektiğine inanıyoruz.
Kültürlü insan, kendi zihnî kabiliyetlerini kullanarak insanın fizikî sırlarını keşfedebilir ama onun ruhî derinliğine ulaşabilmesi için şairlerin şiirlerinden faydalanması gerekir. Şairler bu alanda öncü birer rehber, hatta yol açıcı işaret taşları durumundadır. Tabiî bu bilinci taşıyorlarsa. Duygunun ruhsal tecrübeden geçmeden, sayıklama şeklinde ortaya çıkması hâlinde, ne bu şiir, ne de onu üreten şair geleceğe bir şey bırakır!
Son zamanlarda şiir üzerine yazılan bir yığın deneme, araştırma ve makaleye rağmen, şiirimizin pratikteki sorunlarının irdelendiği tespitler pek olmamıştır. Teorik yazıların eserlerimize yansıması için böyle bir eğilime ihtiyaç vardır. Özellikle genç şairlerimizin, şiire yeni başlayan, şiire başladığı halde arayışını tamamlayamamış olanlara bu tür çalışmalar önemli kapılar açacaktır.
Bu bir yakınma da olsa itiraf edelim ki, şiire yönelen gençlerimiz, ustalarının birikiminden, bilgisinden ve tecrübesinden faydalanmamaktadır. Bizde çok şiir yazılmasına rağmen, kaliteli şiirin çok çok az oluşunun ana sebebi budur.
Bu bakımdan deriz ki, gençler, öncelikle bir şiir kültürüne sahip olmalılar. Şiir kültürü nedir? Belki bunu anlamak ve anlatmak ayrı bir konu olacak, ama ana hatlarıyla, Türk şiir birikiminin İslam öncesi örneklerinden Divan şiirine, Halk şiirinden Tasavvuf şiirine kadar bütün kanalların yetkin öneklerini bilmeden şiirde mesafe olmak hayli zor gibi geliyor bana. Halk irfanının en gizli duyguları şiirle ifşa edilir. Osmanlı döneminin entelektüel birikimini günümüze getiren en önemli vasıtalardan birisi şiirdir. Tasavvuf hayatının uhrevi sırlarını şiirlerin gergef gibi işlenen satırları arasında bulursunuz. Bir kesimin “modern şiir” adına sırtını döndüğü bu ana kaynaklara yaslanamayanlar onların durumuna düşer ve kadavra şiirden öteye geçemezler. Genç şairlerimiz, bunların yanında, yazdıkları şiirlerini ustalarına, ağabeylerine, şiirden anlayıp kendisine yardım edeceğine inandığı şairlere göstermeliler, onların uyarıları doğrultusunda da şiirlerinde gerekiyorsa yeni düzenlemeler yapmalılar. Ortak şuur kişisel duyguya bir şeyler verir, ama kişisel duygu ortak şuura arzu eden katkıyı sağlayamaz. Artık, modern şiir için irticalen şiir yazma dönemi bitmiştir. Şiiri, bir mimarın binayı yaparken sarf ettiği emeği, bir heykeltıraşın taşı şekillendirirken gösterdiği çabayı göstererek ortaya getirirsek, işte kalıcı olan esere o zaman imza atmış oluruz. Değilse, “ben yazdım oldu” gibi bir erken kifayet duygusuyla şiire soyunursanız, bu yol çok inişli çıkışlıdır; bir yamaçta, ya da bir bayırdan aşağı inerken başınıza bir şeyler gelir ve bu iş yarıda kalabilir. Açın bakın dergi sayfalarını nice iyi başlayıp kötü bitiren şairin hazin sonunu göreceksiniz…
YORUMLAR
Müsaade ederseniz, bir kaç gül imzalı gülistan deryalarının incilerinden bir kaç mısra bırakmak istiyorum sayfanıza.
Bayramınız mübarek olsun. MEVLAM nice bayramlara eriştirsin sizleri.
...................................................................
Sen şânlı zamânların yüreğinden geçerek
Dedelerimin rûhlarını titreterek emerek
Ondan bana, benden ona süzülerek giden ses
Târihlere başka bir öz, başka bir göz veren ses
Sen ey hazîn, sen ey âli uzun nefes... Ey cihan
Ey dînin nûrlu sesi, ey ulu ses, ey ezân
...................................................................İhsan Raif Hanım.
Yıllarca ağladım güldüm dizinde
Âşıkların sesi hep âh u zârdır
Gönüller çalkayan ak denizinde
Kocamış Bizans'ın gölgesi vardır
...................................................................İhsan Raif Hanım.
Yaşar gider mi sanırsın bu tarz ile âlem
Cihan-ı kevn ü fesât inkîlabsız yaşamaz.
........................................ Hersekli Ârif Hikmet.
Meyl eylemez ashâb-ı hüner lâf u güzâfa
Mâhiyyetini, var ise, bildir kaleminle
.....................................Leskofçalı Galip Bey
İncitme sen ahbâbını incinmeye senden
Bu âlem-i fânîde zarâfet budur işte
Bir gün ben o mehpâreyi ağyâr ile gördüm
Hâlâ çekilen derd ü meşakkât budur işte..
.......................................................Leyla
Bir kerre dokunsan teline sâz-ı derûnun
Bin türlü nevâzişle düzelmez bozulunca.
.................................................Ragıp Paşa
Ma'lumdur benim sühanım mahlâs istemez
Fark eyler anı şehrimizin nüktedânları
.....................................................Nedîm
Hikmet-âmîz gerektir eş'âr
Ki meâli ola irşâda medâr
.........................................Nabî
Ben dost hevâsına düştüm
Özge heva neme gerek
Başımda dost sevdası var
Dahi sevda neme gerek
.............................Eşrefoğlu Rumî
Aşkın odu ciğerimi
Yaka geldi yaka gider
Garib başım bu sevdayı
Çeke geldi çeke gider
.................................Yunus
Dörd yüz seneden beri efazıl
Bir söz dimedi ana mümasil
.....................................Ziya Paşa
Yetişilmez ki Süleyman Dede yükseklerde
.....................................................Mehmet Akif
Bu gelen İlm-i ledün sultânıdır
Bu gelen tevhîd ü irfân kânıdır
Bu gelen aşkına devr eyler felek
Yüzüne müştâkdur ins ü melek
...........................Süleyman Çelebi (Süleyman Dede)
Üsküp ki, Yıldırım Bayezıt Han diyarıdır
Evlâd-ı Fâtihân'a anın yadigârıdır
....................................................Yahya Kemal
Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova
Sen misin, yoksa hayalin mi? Vefasız Kosova
Hani binlerce mefâhirdi senin her adımın
Hani sinende yarıp geçtiği yol Yıldırım'ım
...................................................Mehmet Akif
Hudâyâ Hudâ'lık Sana yaraşır
Nitekim gedâlık bana yaraşır
...................................Adlî-Sultan II Bayezit
Rıhletinden sonra bir şey ey Velî
Kalmamış dünyada "Mafihâ" diye
Bendegânın, kuşların, sâkîlerin
Ağlaşır ardında "Mevlâna" diye
...................................Arif Nihat Asya
"Santrancı öyle oyna ki, ta yedi yüze sene sonra mat diyebilesin"
........................................................................................................Mevlâna
Biz bu ilden gider olduk, kalanlara selam olsun
Üstümüze hayır dua kılanlara selam solsun
.................................................................Yunus
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler
...............................................Yahya Kemal
Zâhirde egerçi cümleden ednâyız
Erbâb-ı nazar yanında lîk a'layız
Saymazsa hesaba nola ahbâb bizi
Biz zümre-i şâirânda müstesnayız
................................................Nedîm
Gözüm görmez sözüm yetmez dost benim
Kabre giren ölü müdür sen söyle
...................................................Dünyevî
Baştan sona olumlu ve şiire katkı amacıyla yeterince de net ve eğitici bir yazıydı...Tecrübeli dostumuzu kutluyor ve ayrıca da bizlere pozitif yön verdiği için teşekkür ediyorum..
Cümleten tüm insanlarımızın mübarek kurban bayramlarının hayırlara vesile olmasını dilerim.
Saygıyla.
şiiri de şairi de özgür bırakmak bir bakıma iyidir.ne derdi varsa insanlara ne anlatmak istiyorsa onu bir dinleyelim.zaten bir şey anlatamıyorsa toz olur gider bizim ünlü yazarlarımız gibi.. Edirne sınırınI geçemeyen üstadlar......marangoz gibi yahut tornacı gibi edebiyatçı yetiştirmeyelim.ben şahsen türk edebiyatı yerine yunan edebiyatını tercih ediyorum.eyvallah.
Güzel bir yazı fakat değerli hocam genç şairler büyüklerine danışmak isterler bence de onlara yardım edecek büyükler bulmak mesele öyle bir hal almışız ki büyüğü küçüğü yalnızca övülmek takdir edilmek peşinde yazdıkları ne olursa olsun....Şu sitede yaklaşık 100 tane şiir yayımladım beğendiğim şiirlerin şairlerini kutladım gerisini kutlamadım hal böyle olunca beni kutlayanda az oldu.Sitenin degerli üyelerinden birisi hariç hatalarımdan dolayı uyarılmadım veya burada bahsettiğimiz o büyüklerimizden birisi var ise bak şurası hatalı burası doğru şiirlerinde şu eksiklikler var diyen de olmadı kutladığım arkadaşların kutlamaları yer aldı sadece sayfamda...Umuyorum ki bu yazınızı sadece genç şairler değil şiire gönül vermiş büyüklerimizde dikkate alırlar... saygılarımla
arifesat tarafından 11/6/2011 5:59:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
kadiryeter
Aşağıda bir bölümü ekli yorumunuzdan hareketle bu yazıyı yazıyorum:
"... Sitenin degerli üyelerinden birisi hariç hatalarımdan dolayı uyarılmadım veya burada bahsettiğimiz o büyüklerimizden birisi var ise bak şurası hatalı burası doğru şiirlerinde şu eksiklikler var diyen de olmadı kutladığım arkadaşların kutlamaları yer aldı sadece sayfamda..."
Bu konudaki düşüncelerimiz aynı... buradaki yorumlara bakarsanız böyle bir not yazdığımı, ancak; kapalı şekilde yazdığımı farkedeceksiniz.
Okuyucunun, okuduğu esere ilk borcu, bence; eksiği- noksanını eser sahibine bildirmektir.
Yorumunuz çok değerli. İnşâllah, değerlendiren olur.
Saygı ile Selâm ederim; Efendim.
Kadiryeter Kadir Yeter.
06.11.2011- TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=87038
arifesat(ahmet demir)
Tebrikler.
Teşekkürler ağabey.
Yazınızdan faydalanacağız inşaAllah.
Bu kıymetli yazınızı okuyup bitirince, yıllar öncesinden şiirlerim hakkındaki eleştiri ve öğütlerinizi bildirdiğiniz mektuplarınıza bir kere daha bakıp yeniden okudum o değerli notlarınızı.
Ne öğrendiysek sizden ve sizin gibi değerli üstatlarımızdan öğrendik.
Siz yazın biz okuyalım ağabey.
Bu vesile ile bir kere daha tükenmez saygılarımı iletiyorum.
Selamlar.
"...
Genç şairlerimiz, bunların yanında, yazdıkları şiirlerini ustalarına, ağabeylerine, şiirden anlayıp kendisine yardım edeceğine inandığı şairlere göstermeliler, onların uyarıları doğrultusunda da şiirlerinde gerekiyorsa yeni düzenlemeler yapmalılar.
..."
Sayın Ustam; şiirini okuduğu şaire, samîmi yorum yazanların sayısı da çokaz.
Kusurlu yazan, ne bilsin ki?... kanaatimce, bu görev; bilen, bildiğini sizin gibi bilmeyenin istemesini beklemeden ikrâm etmesidir... almayan- almasın.
Anam(Rahmetli), Sofraya ya da yenecek gıdaya dair: "Yer misin, diye sormazlar. Önüne koy, heves eder ve yer" der'di.
Saygılarımla Selâm ederim; Efendim.
kadiryeter Kadir Yeter.
06.11.2011- TRABZON.
Hatırlatma:
1- "Kendi şiir tavrını yazan şair, bir elin on parmağını geçmez."
: Elime baktım!
w.edebiyatdefteri.com/yaziyorumduzelt.asp?y=251646&yazi_Id=87038
kadiryeter tarafından 11/6/2011 12:09:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet Demir.
Daha öncede söylediğimiz gibi al gülüm ver gülüm muhabbeti bitmeli ve her şiire gerçek değeri verilip eksikler ve yanlışlar düzeltilmelidir artılar ve de güzellikler de bildirilmeli bu şekilde buradaki her şiire gönül veren insan daha güzel bir noktaya gelecektir yoksa sahte kutlamalarla bir yere varılamayacagı düşüncesindeyim...Saygılarımla
kadiryeter
Üçüncü parağrafın ilk satırındaki, bir değil, iki elin on parmağı yazılı olmalıydı.
Selâm ederim.
kadiryeter
degerli büyüğümüz gerçekten haklı teşekkürler imi sunarım...emeğinize sağlık degerli hocam bizde Allahın verdiği akıl nimetini iyi degerlendirmeye çalışıyoruz..saygılarımla..
degerli hocama bir şiirimi arz ediyorum..saygılarerımla..
EY DEĞERLİ GÜZEL İNSAN.
Ey güzel değerli güzel insan
Güzel amelinden başkası.
Fayda vermez sana inan
Bütün dünya alem senin olsa
Hayırlı işler yap vaktin varsa
Elin boş gidecek nasıl olsa
Göçüp gidenlerden ders al
Ey insan bakta gör
Her şeyden ibret al
Defterini güzel amellerle doldur
Öyle hakkın divanına gel
Hayırla hasena ile gel
Elin boş gidecek nasıl olsa
Seninle gelir amelinde ne varsa
Malın servetin girmez kara toprağa
sonunda sende dönersin bir gün
Gazel olmuş sarı yaprağa
İyilik yapmak istesende.
Artık geçmiş olacak zaman.
Dönmek istesende verilmeyecek aman
Haydi durma çalış varken zaman
Elin boş gidecek nasıl olsa
Seninle gelir amelinde ne varsa
Sitem edip durma geçen yıllara
Artık kıymet ver kalan günlere
Öksüzü yetimi okşa daima sev
Kine nefrete hasede boş ver
Beyhude geçiyor hayat nasıl olsa
Güzel eser bırak küçükte olsa
Elin boş gidecek nasıl olsa
Seninle gelir amelinde ne varsa
şiirime yorumu ile hayat veren değerli (biresin)ERDAL SÖYLEMEZ
BEYE ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM........SAYGILARIMLA...