- 3522 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARKADAŞLIK
Herkesin yakından bildiği konuları tekrar etmek, sabırları zorlasa da bildiğim bir şey varsa o da şudur:sınavda en çok hatayı, bildiğimizi zannedip derinlemesine çözmediğimiz sorularda yapmaktayız.Böyle bir girişi nereye bağlayacağımı merak ettiniz mi bilmiyorum,ama ben hatırlatmak istiyorum:insani ilişkilerden biri olan arkadaşlık.yaşadığımız bu zaman diliminde, ne yediklerimizin,ne giyiklerimizin orjinal,has olup olmadığını şüpheyle karşılar olduk. Bunlardan birisi de samimiyet testi gerektirecek kadar yapaylaşan arkadaşlıktır.Öyle bir yalpalama evresinde geçiyoruzki,birgün candan davranarak sizi kollarının arasına alan bir arkadaşınız,diğer bir günde sizi adeta azılı bir düşmanı ilan edip sizi duygu boşluğunda ,arkadan vurulmuşluk hissinde bırakabiliyor.Burada suçlu aramak ise, bizi sonuca götürme ihtimali en az olan seçenektir. Neden mi? Çünkü hepimiz suçluyuz.herkesin bir diğerini suçladığı yerde, elbetteki bu suç genel toplumun bütün üyelerine aittir. Buradaki meseleyi,kent yaşamının kişiyi duygusuzlaştırdığı şeklinde de anlatarak konuyu sığlaştırmak istemiyorum.Çünkü köylere,mezralara kadar inen bir duygu erimesi genel karakterimiz olmaya aday gibi gözükmektedir.
Arkadaşlık üzerinden gidersek,bunun nedeninin aşırı bireyselleşme mi,birinin yerine diğer bir alternatifinin hemen bulunması mıdır bilmemekle birlikte,samimiyetsizliğin ortalığı kasıp kavurduğuna şahit olmaktayız.Bu iletişim kısır döngüsünün, üniversite’de daha da yapaylaşarak bütün herkesi tek bir duygsuzluk potasında eritmeye kararlı olduğunu görmekteyiz.Özellikle farklı cinsler arasındaki iletişimin, tamanlamıyla karşılıklılık beklentisine girmeye başladığını sezinleyebiliyoruz.Tabiki, herkes böyle olmamakla birlikte,bu virüsün toplumsal bir sorun olarak yirmibirinci yy’ı ele geçireceğini anlamamız gerekmektedir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.