Her ayrılış, ölümün önceden alınan bir tadı gibidir, tekrar bir araya geliş de yeniden dünyaya gelişin önceden alınan bir tadı gibidir.-- schopenhauer
NİHAT İLİKCİOĞLU
NİHAT İLİKCİOĞLU
@nihatilikcioglu
VİP ÜYE

ANTEPÇE SÖZLÜK VE DEYİMLER

4 Kasım 2011 Cuma
Yorum

ANTEPÇE SÖZLÜK VE DEYİMLER

4

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

7787

Okunma

ANTEPÇE SÖZLÜK VE DEYİMLER

ANTEPÇE SÖZLÜK VE DEYİMLER

ANTEPÇE SÖZLÜK

A
aaç; agaç
aaz; ağız
aazım; ağzım
abdal; cingene, roman
accık; birazcık, azıcık
acep; aceba
acer aldım; yeni aldım
acer; yeni
acı; lütfen, bizahmet
ağa; abi, ağabey (erkeklerin ağabeylerine hitap etme şekli)
alayın; hepsi, tümü
alayınız; hepiniz
amanat; bozulmaya hazır, çürük, yıkıldı yıkılacak
ambel; daha daha, üstüne üstelik
ammi; amca
ana; anne
anaktar; anahtar
aparlov; höparlör
arca; temiz
arğhaz; sağır ve dilsiz, ahraz
arık; su kanalı
arınmak; temizlenmek
ariş; asma
arıtmak; temizlemek
arsız; utanmaz
aş; pilav
asbab; elbise
avrad; hanım
avradlar; hanımlar

B
baaşire; pazarlık
bahdeniz; maydanoz
balak; paça (pantolonun paçası)
balcan; patlican
balhımak; sancımak, sancılanmak
balhıyor; sancılanıyor
bayakleyin; biraz önce, az önce
bayaktan; biraz önce, az önce
bayır; rampa, yokuş
bellemek; ziyaret etmek, öğrenmek, zannetmek (örnekler: hasta bellemek, matematik bellemek, arkadaş bellemek)
beri; yakın
berideki; öndeki, başdaki
beriye gel; yakına gel, öne gel
berk; hızlı, güçlü, sağlam
bıkçı; destere
bıldır; geçen sene
bıllagmacık; birazcık, azıcık
böön; bugün
börg; göğüs
börgüme; göğsüme
boynum; ensem
boyun; ense
bübek; bebek
büber; biber
bük-üzümü; ahu-dudu, böğürtlen

C
caara; sigara
caartlak; ciğer
caartlak kebabı; ciğer kebabı
cardın; sıçan
cars olmak; rezil olmak
cars; rezil
ceyran; ceryan
cılbak; çıplak (soyunmuş)
cımalamak; tırmalamak
cıncık; cam kırığı
civata; vida
cücük; serçe
culluk; hindi

Ç
çaala; ham meyve/sebze
çabut; kumaş
çapalak çalmak; alkışlamak
çapalak; alkış
çardak; gölgelik (çadır şeklinde gölgelik)
çarık; sandal
çaydanlık; çaydemlik
çemirlemek; katlamak (pantolonun paçasını katlamak, gömleğin kolunu katlamak)
çimmek; banyo yapmak, yıkanmak
çömelmek; diz çökmek

D
Daa; dağ
Dahre; satır (kesici alet)
darak; tarak
darı; mısır
daş; taş
davar; küçük baş hayvan
dayza; teyze
deel; değil, öyle değil
dehliz; sokak
depe; tepe (dağ değil ama küçük bir tepe)
depik; tekme
depme; bidon, şişe
devirmek; yatırmak, yenmek
dıbık-dıbık; yapış-yapış
dıbık; yapış
doğhanmak; dokunmak
dolak; baş örtüsü, tesettür
domatos; domates
dorgamak; doğramak
döşek; yer yatağı, minder, şilte
duluk; faul (sakalın bittiği yer)
düven; dükkan

E
ede; abi, ağabey (bayanların ağabeylerine hitap etme şekli)
ediyor; yapıyor
el-alem; konu komşu
elek; süzgeç
el-laam; sanki, galiba
enik; köpek yavrusu
eringeç; tenbel kişi, üşenen kişi
erinmek; üşenmek, tenbellik yapmak
erzi-gırık; kerata, çapkın, kurnaz
esah; gerçek, doğru
esirge; koru
esirgemek; korumak
eşik; evin girişi, antre
eşki; ekşi
etmek; yapmak
ettim; yaptım
evvel gün; iki gün önce

F
fıttırmak; çıldırmak

G
gabirlik; kabristan, mezarlık
gaç kaat; kaç lira
gaça; kaç lira
gağhın; kalkın
gakmak; kalkmak
galarför; kalorifer
galaya almak; dalga geçmek, ciddiye almamak, sallamak
galaylamak; parlatmak, kalaylamak (kazanlar, tepsiler)
gamiş; kamış
ganne; bardak
gap gaçak; mutfak eşyası
gapı; kapı
gar; kar
gara fatma; uğur böceği
gaşşık; kaşık
gaste; gazete
gatran; katran
gavurga; patlamış mısır
gayiş; kemer, kayış
geçil; çekil
geçilmek; çekilmek
geveze; gereksiz, alay eden kişi, alaycı
gıcılamak; üzerine yürümek, saldırmak
gıstırmak; sıkıştırmak
gıymat; kıymet, değer, önem
gıymatlı; kıymetli, değerli, önemli
goğurtmak; bırakmak, salı vermek (söyleme tarzı: goortmak; bırakmak, salı vermek)
göresemek; özlemek
gorğhuym; korkuyorum
göynüm; gönlüm
göyün; gönül
goz; ceviz
gülle; misket, bilya
güllük; çiçeklik
günebahan çekirdeği; ay çekirdeği
günebahan; ay çiçeği
gurt; solucan, kurt
guş; kuş
guş üzümü; böğürtlen

Ğ
ğheyr; hayr
ğheyrine; hayrına

H
haala; halen
haası; hangisi
habbe; tanecik
haggat; hakikat, doğru, gerçek
haggaten; hakikaten, gerçekten
hamadan, tepsi
hamam; banyo
hanek; laf, söz
harda; nerde
haşat olmak; bitmek, mahv olmak, yorulmak, parçalanmak
hasılat; elde edilen mal
hasıt; kıskanç, çekemeyen
havıç; havuç
havla; helva
hayad; avlu (evin hayadı; evin avlusu)
hayir; incir
hayle; nasıl
he; evet
hedik; kaynatılmış buğday
hele; bizahmet, sana zahmet
hemin; hemde, hem
hepeez; hepiniz
hergele; yaramaz
hicran; sivilcelerden veya yaralardan çıkan pis beyaz sıvı
hırtlak; gırtlak
hışım çıktı; yoruldum, mahv oldum, bittim
hıyar; salatalık
hoplamak; atlamak, zıplamak
hös; sus
hösmek; susmak
hüner; marifet, sahib olduğu yetenek
hurma; cennet elması
husucikten; bildigi halde, yalandan, bilinçi, kurnazca, bile bile

I
icab etmek; gerektirmek
imtaan; imtihan, sınav
ırehan; reyhan (çiçek)
ırhan; reyhan (çiçek)
ırhat; rahat
işli ekmek; gözleme
ıstıfıl ol; ne halin varsa gör
it; köpek
itburnu; kuşburnu
iyice; tamamen, tamamiyle, ağzına kadar, yer kalmayana kadar

K
kaat; kağıt
kahke; simit
kekiç; çekiç
kele; bizahmet, sana zahmet
kelli; beri, sonra, o andan itibaren (eve geldikten kelli düşünüyorum)
kelpeten; kerpeten
kerata; çapkın, kurnaz, yaramaz
kerc etmek; dalga gecmek, alay etmek
keriz; kanalizasyon
kıyma; kısır (bulgur köftesi türlerinden)
kötek yemek; dayak yemek
kötek; dayak
küncü; susam
kürsü; sandalye

L
lak-lağha; kahkaha
leçer; reçel
leyen; küçük tepsi
lom-lom atmak; uydurmak, sallamak, kafadan uydurmak

M
maade; miğde
mahana; bahane
mahmil; dolap, garderop
mahraba; merhaba
mahsül; ekin
mahsüller; ekinler
malhıta; mercimek
manik; kedi yavrusu
masim; gariban, kimsesiz, fakir-fukara
masimler; garibanlar, kimsesizler, fakir-fukaralar
maşraba; sürahiye
merem; halbuki
meşefe: havlu, peştamal, bornoz
mindel; minder, şilte
mintak; bulaşık ilacı
mintan; gömlek
mığhrız; cimri
mırç etmek; ezmek, pers etmek
mırç; ezik, pers
mıska; bahçeye ekmek için küçük soğancıklar
mişmiş; kaysı
mort etmek; rezil etmek, mahcup etmek
muğhaat ol; mukayit ol, dikkat et
musluk; çeşme

N
nağdek; ne kadar, kaç tane
nağder; ne kadar, kaç tane
namazlağa; seccade
nedîn; nasılsın, ne yapıyorsun
noolıy; ne oluyor

O
oba; yabancı, başkası
obalar; yabancılar, başkaları
öfelemek; ovalamak, ufalamak
ofurtmak; abartmak, fitne-fesat sokmak, insanları birbirine karşı şişirmek
oklağa; oklava
ovlan; oğlan (erkek çocuğu)
osanmak; bıkmak

Ö
öte git; ileri git
öte gitmek; ileri gitmek
öte; ileri, uzak
öteberi; alış-veriş
öteği; diğeri, bir sonrası, yanındaki, yan tarafdaki

P
pabuç; terlik
pakla; bakla (fasulye çeşidi)
pasak; pislik, tozluluk
patanoz; patanej (tekerler)
patik; tavşan yavrusu
pirket; briket
pisgööt; bisküvi
pissik; kedi
pöç; kalça
pürpürüm; semiz otu
saa; sana (orada bulunan kişi kast ediliyor)

S
saalık; sağlık
sağhı; sanki
sağhım; sanki
sağho; çeket, palto
sahan; tabak
sahden; gerçek, hakikaten
sahra; piknik
sallangoç; salıncak
salmak; yollamak, göndermek
satıl; (demir) kova
savk etmek; salı vermek, yollamak, yolcu etmek
sıfat; yüz
sıfatım; yüzüm
sıkmaç; sıkma (sıcak yufka ile peynir dürümü)
simit; çiğ-köftelik bulgur
sini; tepsi
soğhum; lokma
sokranmak; söylenmek, can sıkılması
soona; sonra
sövmek; küfür etmek
soyğha; soytarı, ahlaksız
süllüm; merdiven
sumsuk; yumruk
surfa; sofra

Ş
şaare; şehriye
şaariye; şehriye
şaballah; dikenli keber (ilaç sanayi ve turşu yapımında kullanılıyor)
şığh; şeyh, mürşid, hoca
şoo; oradaki kişi, o kişi
şoonu; onu, oradakini
şoorda; orda
şurda; burda

T
taadiya; orada, uzakta, o tarafta, gözünün önünde
tabaat sahibi; şahsiyet sahibi, hünerli, marifetli, karakterli, edepli
tabaat; şahsiyet, huy, mizaç, kimlik, hüner, marifet
tağa; pencere
takta; tahta
taman…; senin de bildiğin gibi…
tarpadan; aniden
tas; kase
taşgala; acele, telaş, kargaşa, kalabalık
tene; ekmek kırıntısı
teneler; ekmek kırıntıları
teşti; çamaşırların yıkandığı büyük kova
teze; taze
tiyek; fidan
torpak; toprak
tosbağa; kaplumbağa
tuman; pantolon
tüv; tüy (kuş tüyü)
tuvarlak; yuvarlak (halka)

U
ufak-defek; küçük boyutlu eşyalar
uluk; çürük, bozuk
usanmak; bıkmak
usulladak; yavaşça, sessizce

Ü
ürümek; havlamak (köpek)
ütmek; yenmek
ütülmek; yenilmek

V
vara; keşke
varmak; evlenmek (Leyla Hasan’a vardı)

Y
yabana; güvercin
yağlık; önlük
yal; köpeğe verilen yemek
yalooz; yalnız
yarpak; yaprak
yavan; çirkin
yavur; gavur
yazlık; balkon, terras
yeen; çok, abartılı çok
yimek; yemek
yoort; yogurt
yuğha; gereksiz, boş konuşan, kalp kıran
yuğha adam; gereksiz kişi, boş konuşan kişi, kalp kıran kişi
yüssük; yüzük


Z
zaar; umarım, herhalde, kesin degil, tahminen
zahter; kekik (zahter bir kekik türüdür)
zeyit yağı; zeytin yağı
zibil; mest, hayvan atığı, çöp.

ANTEPÇE DEYİMLER

Aba altından değnek göstermek : Üstü kapalı sözlerle korku vermek, karşısındakine büyük bir zarar vereceğini dolayısıyla anlatmak.
Abaza kağıt, şeşhane möhür : Güzel kağıt üzerinde gösterişli mühür.
Acıdan karnı kurlar, başında nergis parlar : Fakir olduğu halde süste ve lükste zenginlerden geri kalmayan kimseler hakkında.
Adı kulağına değmiş : Şöhreti etrafa yayılmış.
Ağır canlı : Hantal, hareketi ağır ve yavaş.
Ağzında ayran durmaz olmak : Çok bitkin bir hale gelmek.
Ağzını döşürmek : Terbiyeye uymayan sözler söylemekten vazgeçmek.
Aklı yılık : Aklı az kaçıkça, tahtası eksik.
Alnına gün doğmak : İyi bir güne kavuşmak, bahtı açılmak, istediğine erişmek.
Anamın aşı, tandırımın başı : Burası yurdum yuvam, rahat ettiğim yerdir.
Anbel beter : Daha ziyade, daha beter.
Baş ağır, kulak sağır : Konuşulanı işitmez, söyleneni anlamaz.
Bargın badaşık mı? : Kalbin ona mı bağlı? Ondan ayrılamaz mısın?
Başı göl, ayağı sel : Başı boş istediği gibi gezip dolaşıyor.
Başına buturamak : Kendi başını yemek için taşkınlık etmek, kudurmak.
Baş kahıncı : Bir kimsenin başkası tarafından “Vaktiyle sen şöyle yapmıştın” diye utandırılmasına ve rahatsız edilmesine sebep olan şey.
Beli berk olmak : Güvenmek, emin olmak. Sonucu sağlam görmek.
Bıroh çağırmak : Meydan okumak.
Bir dahra vakti, bir mahra vakti Urum, Şam bir olur : Bir budama zamanında, bir de üzüm kesme zamanında gece gündüz bir olur. Bu yel böyle eser, bu yengeç de böyle kısarsa..
Zaman ve ahval böyle fena ve aksi gittikçe.. : Canı teze. Az ağrıya, küçük sıkıntıya şakaya dayanamayan
Cenah geçinmek : Zıt gitmek, geçinemeyip çekişmek.
Cin cücüğü gibi çığırmak : Çocuklar, ince ve yüksek sesle bağırmak.
Çapıt çirişi mi ?: O kadar çabuk bitecek bir iş değil.
Çok görmüş, çoban oynatmış : Çok bilmiş, feleğin çemberinden geçmiş, kurnaz, kalleş kimse.
Çirtim çirtim çirtinmek : Çok süslenip püslenmek.
Dağ dayısı, tavşan ammisi : Bildiği gördüğü hısımı akrabası çok.
Daldan eğme mi? Kökten sürme mi? : Sonradan mı bu hali kazanmıştır. İleriden berimi ve aslında mı böyledir.
Direzin sökmek : İki yer arasında devamlı gidip gelmek, mekik dokumak.
Düğüm çalmak : Düğümlemek, düğüm yapmak.
Elden ayrıksı : Elaleme benzemez şekilde.
Eli udumlu : Eli hünerli, eli işe yatar yakışır.
Er günüzken : Akşam karanlığı basmadan.
Et deyi kaptın balcan börkü çıktı : Değerli önemli sanarak ilgilendin, sonunda değersiz bayağı olduğunu anladın.
Gafılın kadaya uğramak : Hiçbir şeyden haberi yokken, ansızın bir belaya, bir iftiraya uğramak.
Gıcı gibi : Çok ufak. Gıcı gibi kar, gıcı gibi yazı.
Gidişmiyen yerini kaşımak : Para harcayıp yapılması gerek olmayan bir iş yapmak.
Hazırcaya hamıt : Kendisi çalışmadan başkasının çalışıp meydana getirdiğinden faydalanmak isteyen.
Haşılı yumuşak işi mi kalıyor : Biraz ayrılmasıyla ziyan olacak bir işi yok ya.
Hedede sedede geçmemek : Makbule geçmemek.
Himi bir : Maksat ve amaçları bir.
Ingılı mış, berk yapış : Ağır ağır ve gönülsüz şekilde yürüyen iş yapan kimsenin halini anlatmak için kullanılır.
İşmar avarası : Harekete geçmek için küçük bir işaret bekleyen.
Kabaklamayı yiyen gerdeğe girsin : İşin faydasını kim gördüyse sıkıntıya da o katlansın.
Karrah etmek : İstediği şeyi çok vererek bir kimseyi bolluk içinde bırakmak.
Kepir hış yatmak : Bir aradaki bir çok kimselerin hastalanarak hep beraber yatması.
Lorunu peynirini görmemek : Faydalı ve değerli bir adam olduğu söylenen kimsenin faydasını veya değerini belirtecek bir işini görmemek.
Mahana şahana : Bahane filan.
Mamuru mest etmek : Noksanını koymamak, çok güzel iş yapmak.
Marda bazar : Ölçmeden ve ayrı ayrı fiyat biçmeden , toptan bir fiyatla. Götürü.
Mercimeği yanın yuvarlamak : Suyu yokuşuna akıtmak.
Nazlı hanımın büzme çarığı : Çok nazlanan ve her şeyden çarçabuk alınan kimseler hakkında söylenir.
Ne deve yürüsün, ne çan seslensin : Ortalığı gürültüye verecek şekilde hareket etmeyelim ki bundan doğabilecek olaylara yer kalmasın.
Ne has? : Neden acaba ? Nasıl oldu da?
Ne ölü görmüş ağlamış, ne düğün görmüş oynamış : Yol yordam bilmez. Dünyadan habersiz yaşamış.
Ortalığı tahne pekmez etmek : Ortalığı karmakarışık etmek.
Okta sapanda durmamak : Çok yaramaz ele avuca sığmaz.
Öğünme çördük, seni de gördük : Öğünüyorsun ama, ne mal olduğunu daha evvel tecrübe ettik.
Öksüz öldü, kanı sındı : Sebep ortadan kalktığından aradaki hısımlık, yahut ortaklık dostluk da sona erdi.
Ölüsü gününde, tavuğu pininde : İşin vakti ve tavı iken.
Övünü tayını bellisiz : Vakitli vakitsiz rast gele yemek yiyen.
Özü dövmemek : Eli varmamak, kıyamamak.
Pabucuna taş kaçmak : Rahatını bozacak bir olay ortaya çıkması.
Paran börgünü (böğrünü) mü deliyor? : Sanki çok paran varda telef edecek yer mi arıyorsun?
Peştamal ıslandı : Bu işe bulaşılmak istenmiyordu. Fakat bulaşıldı, olacak oldu. Artık çekingen durmanın manası kalmadı.
Pisik de kavurga çiğniyor : O aciz de böyle önemli, başından büyük işlere karışıyor.
Sadakayı saraydan çıkarmamak : Bir kimsenin elinde olan karlı bir işi, başkalarına kaçırmayıp, kendi yakınlarını faydalandırması.
Safra sındırmak : Hafif bir kahvaltı etmek, açlığı azıcık giderecek bir şey yemek.
Sandıktaki sırtına sepetteki boğazına : Hiçbir şey arttırıp ayırıp bir tarafa koyamaz, ne kazanmışsa neyi varsa hepsini yer, giyer.
Say say da yerine taş koy : Filan kimsede şu kadar alacağım var, diye hesap ediyorsun. Bil ki eline bir şey geçmeyecek.
Sen ekilirken ben göcektim : Beni atlamak istiyorsun ama ben senden daha kurnazım.Biz kaçın kurasıyız?
Sıçra nalın parlasın : Ne fenalık yapabilirsen yap. Elinden geleni geri koyma.
Sırısı mı soyuluyor? : Güzelliğine ve yaldızına zarar gelmez ya!
Suhra savan : Baştan savma uydurma iş.
Südüne, halibine : Sütüne vicdanına, soyluluğuna havale ediyorum.
Süt hırası : Bebek iken anne sütünü uzun zaman veya bol ememediğinden cılız kalmış çocuk.
Süyükten yitmek : Sonucu şüpheli ve hatta tehlikeli bir iş için başkasını öne sürüp seyrine bakmak.
Tarma taht : Harap ve pejmurde bir halde.
Tas yitmiş (yitti), curunu başına kaldır : Ortalık karma karışık bir hale geldi. Kimsenin kimseden veya işten haberi yok. Usul düzen kalmadı.
Taş ergisi : Çok inatçı, sözünden ve yanlış fikrinden vazgeçirilemeyen kimse.
Tat dışlık vermemek : Rahat huzur yüzü göstermemek.
Tavşan yamaca geçti : İş işten geçti. Fırsat elden gitti. Düşman yenilmez hale geldi.
Tok karnına dokuz topak küfte : Çiğ köfteyi yemeye tokluk engel olamaz.İnsan tok da olsa dokuz topak yer.(topak: yumruk büyüklüğünde sıkım)
Tölebine gelmek : Bir kimse için uygun duruma gelmek, duruşu bakımından tutmasına kullanmasına uygun olmak.
Umdum umdum, geri yumdum : Bu güzel şeyden elime geçer diye bekledim, durdum. Fakat sonra elime geçmeyeceğini anlayarak ümidimi kestim.
Ut küşüm etmek : Birisini rahatsız etmemek için saygılı ve sıkılgan olmak.
Üstüne gök gürlememiş : Hiçbir şeyi umur etmez, kaygısız.
Vara varası, dura durası : Nihayet eninde sonunda.
Ver yiyeyim, ört yatayım, bekle canım çıkmasın : Kendisi çalışmayan, başkasının kendisi için çalışmasını ve hizmet etmesini bekleyen tembel, yerinden kımıldamaz, işe yaramaz kimseleri anlatmak için kullanılır.
Yağan yağmur sene yele yetmez : Mart ayına mahsus sözlerden. Çok rüzgar olduğundan yağan yağmuru savurur, kurutur anlamında.
Yağmur yağsa yaş değmez, dolu (döğüş) olsa tas değmez : Her türlü tehlike ve kazadan emin durumda.
Yavan tarhana : Sevimsiz, biçimsiz, tatsız kişi.
Yedik içtik, yüzden düştük : Başkasının evinde yiyip içtikten sonra kalkıp gidenlerin şaka olarak söyledikleri bir söz.
Yeldim yeldim yele verdim, emeklerimi sele verdim : Uğraştım çabaladım, bütün emeklerim boşa gitti.
Yılanı sen tuttun, gözüne ben bakayım : İşin tehlikesine sen atıl, faydasını ben göreyim.
Yüreği kalak kalak yağ bağlamak : İçine katmerli neşeler dolmak, büyük bir iç ferahlığı duymak.
Yüzüne gül suyu : Affedersiniz iğrendirici bir şey söylüyorum. (Dinleyenin yüzüne gülsuyu ve kolonya serpen bir nezaket anlatımıdır.)
Zabın alıcısı : Hep aciz ve zavallı kimseleri hırpalayan.
Zembil zümbül demeden bağı kesip kurtulmak : İkide birde küçük meselelerle rahatsız olmaktansa işi temelinden yoluna koymak.
Zubbu zeytin meydanda kalmak : Ortada tek başına kendisi kalmak, etrafında hiç kimse kalmamak.

NİHAT İLİKCİOĞLU

YAZAR,ŞAİR, ARAŞTIRMACI,JURİ,ADMİN,MODERATÖR,FORM YETKİLİSİ,
ŞİİR YORUMCUSU,TÜRKİYE ŞAİRLER BİRLİĞİ İL TEMSİLCİSİ,RADYO PROGRAMCISI

email (msn) duygularin_adresi101.5@hotmail.com
Tlf. 0 532 764 44 48

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Antepçe sözlük ve deyimler Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Antepçe sözlük ve deyimler yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ANTEPÇE SÖZLÜK VE DEYİMLER yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
YağMuRun İzİ
YağMuRun İzİ, @yagmurunizi
4.11.2011 20:18:05
10 puan verdi
"deliiingaaazından su gelinceyaaden gurbaanın gözü bereliy ellaham..." :)



güzel bir paylaşım olmuş.emeğinize sağlık...
kutlarım :)
SEVİLAY DİLBER
SEVİLAY DİLBER, @sevilaydilber
4.11.2011 20:00:54
güzel bir çalışma..
emeğinize sağlık...
fotoğrafa bayıldım..
nihat bey iyi bayramlar..
Seyit Kazım
Seyit Kazım, @seyitkazim
4.11.2011 19:32:31
CAndan tebrik ederim
emeğine kalemine sağlık
candan niyaz ederim her eser gibi bu esrinde cok
guzel
yok,sul
yok,sul, @yok-sul
4.11.2011 18:56:32
çok güzel çok zengin ve muazzam bir eser olmuş efendim başarılarınızın devamını diliyorum

bayramınız kutlu olsun saygılarımla..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.