- 957 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
IŞIĞA DAİR...
DENEME-1
04/11/2011
IŞIĞA DAİR…
Karanlık diye bir şey yoktur. Sadece ışığın yokluğu vardır. Ve evrende ki yegâne ışık ne yıldız ne güneş ne de aydır. Bütün bunlara ışığından veren sadece Allah’tır. Yaratılan her canlı Allah’tan yani ışıktan uzaklaştıkça görüş alanı daralır. Işığın yokluğu gönüllerin yoksulluğu olur. Biz O’ndan uzak olmayalım diye, O’nu tanıyalım diye ibadet ederiz. Yapılan ibadet aslında ışığın varlığını hissetmek içindir. Işığın varlığı hissedildikçe her yer aydınlanır. Gözümüz, evvelden görmediğini görmeye başlar. Özümüz, karanlığın gömdüğü ışığa yeniden gebe kalır. Sözümüz, ışık hızında ışığa dairdir. Ne söylersek dua olur. Bu yüzden yapılan her ibadet Allaha, yani sonsuz IŞIĞA atılan küçük adımlardır. Işığın varlığı günden güne hissedildikçe, küçük adımlar hızlanır. Tosulayan bir bebek nasıl bilmiyorsa hiçbir şeyi, bizde onun gibiyizdir ışığı görmedikçe. Dünya ışığı en iyi görebileceğimiz yerdir. Bizler ışığı daha iyi görmek ve daha iyi anlamak için gelmişizdir buraya. Işığın birer parçaları olduğumuzu en iyi anlayacağımız yer hayat denen bu koşu bandıdır. Ama en iyi unutacağımız yerde yine burasıdır. Tosulamayı bırakıp adımlarımız büyüdükçe bantta hızlanır ve bizi yorar. Hayattır bunu yapan. Çünkü gözümüz sadece hayata kilitlenmiştir. Hayata alışılagelmişliğimiz ışığı boş vermişliğe dönüşür zamanla. İnsan bu yüzden büyüdükçe “keşke” der, “keşke çocuk kalsaydım”. Çünkü çocukken bilinmezdi her şey. Işığı unutmayan insan koşu bandı ne kadar hızlanırsa hızlansın gözü ilerdedir. Hak olan o yolun sonundadır ve biz hızlandıkça o da bize doğru koşmaktadır. Bazen bu koşturma esnasında içimizde ki şeytan harekete geçer. Melekler arasında görevini en iyi yapan bu yüzden şeytandır. Onun görevi bizi yoldan çıkarmaktır. Biz dosdoğru olan o yolu bitirmeye azmettikçe hırs yapar. Ve sağa sola kestirme yollar çizer. Gözü hedefte olan biri üzerinde takva elbisesi olduğu müddetçe bu yolları görmez. Ama eğer nefs galip gelirse ve insan kestirme yollara saparsa gözleri zayıflar. Işığın kaybolduğunu ve karanlıkta kaldığını zanneder. Oysa şeytanın çizdiği bir yola mı yetişmeyecek Allahın ışığı! Bu mümkün mü?! Hayır...
Böyle düşündüğümüz anlar sadece bir sınavdır. Sağımıza solumuza önümüze arkamıza oturan şeytan müsveddeleri, Allah’tan gelen o sonsuz ışığı kestiklerini sansalar da özünü bilen insan o ışığın hiç kesilmediğini, O IŞIĞI HİÇBİR GÜCÜN KESEMEYECEĞİNİ BİLİR!
Her şeyin sahibi yalnız O’dur. Aslında biz diye bir şey yoktur. Çünkü sadece O’nun yansımalarıyızdır ve döneceğimiz yer yine O’nadır. Allah öyle merhametlidir ki biz kullarını, çıkış yolu aradığımız anlarda, koşu bandında tükenmek üzere olduğumuz anlarda, yani yoldan saptığımızda ışığı göremediğimizi sandığımız anlarda, bizim için evrenin orasına burasına ekmek kırıntıları koymuştur adeta. Ait olduğumuz yere varalım diye... Hansel ve Gratel misali... Eğer dikkatli bakarsak o ekmek kırıntıları her tarafımızı kuşatmıştır. Ama biz üzerine beşeriyet yorganı örtmüşüzdür. Nefsi üzerine dikmişizdir. Elini taşın altına koymak bu yüzden önemlidir. Ekmek kırıntıları asırlar önce âlemlere rahmet diye gönderilen Peygamberimizin (s.a.v) ağzından dökülmüştür. Yetmemiş ilahi bir kitabın her satırında barındırılmıştır. Ekmek kırıntılarını görmek isteyen gözler isteği takdirde her yerde görebilmektedir. Çünkü IŞIK her yerdedir.
IŞIĞIN OLDUĞU YERDE KARANLIK OLAMAZ... Karanlık sadece ışığın yokluğudur ve içimizde bir yerlerde karanlık varsa... Göremiyorsanız IŞIĞI... Aydınlıklarınızın karardığını düşünüyorsanız hala... Hayat denen o koşu bandında artık düşmek üzere iseniz... Ekmek kırıntılarının olduğu yere ulaşmayı deneyin. Kuran’dır o kırıntılar... Peygamberler ve onların sözleridir... Siz ışığa ulaşmaya gayret ettikçe Tarık Yıldızı’nı (Karanlığı delen IŞIK) mutlaka göreceksiniz.
IŞIĞA HAMD OLSUN. IŞIĞINI BİZE DOĞRULTANA HAMD OLSUN...
IŞIĞI GÖREN GÖZLERİMİZİN ASIL SAHİBİNE HAMD OLSUN...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.