- 624 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yazar Olmak
YAZAR OLMAK
Yazmak yetenek ister. Her “ben yazar olacağım” diyen yazamaz. Her insan da Yazma yeteneği olan insanları kolay kolay anlayamaz. Ben yazı hayatım boyunca bana heves ederek çok arkadaşım da yazmaya başladı ama bir iki yazıdan sonra hemen usanarak yazmayı bıraktılar. Gazetede de zaman zaman yazmaya başlayan bir iki yazıdan sonra hemen usanarak bırakan çok insana rastladım. Çünkü yazmayı bir tutku olarak algılamamış geçici bir heves olarak denemiş, içlerinde yeterince yazma aşkı olmadığından yaz aşıkları gibi hemen usanmışlardır.
Yazmak yeteneği olan insana kolaydır. İçinden ne geldiyse, beyninde ne varsa onu yazıya döker. Bilgi ile dolu olan yazılar tabii ki okuyucu tarafından er ya de geç fark edilerek mutlaka okunacaklardır.
Yazar olan insan her şeyden önce kendisini olur olmaz eleştirecek olan yakınındaki uzağındaki insanların “her şeye maydanoz olma hevesi” ni de göğüslemek zorundadırlar. Yazar yazdığı yazıların “ ben derim yazı haftası, o anlar mangal haftası” misali yanlış anlaşılmasına, insanların yazdıkları olumlu olsa bile olumsuz algılayacaklarını da hesap ederek yazılarını yazmaya devam etmeli.
Yazar olmak hemen ünlü yazar olunacak anlamına gelmez. Kimi yazarlarımız hemen şöhret olup, hemen unutulurken, kimi yazarlarımız ise senelerce sabırla okumaları ve yazmalarının ödülü olarak olgunluk ve yaşlılık dönemlerinde ve öldükten sonra okunurlar. Yani yazmak sabır ister .
Yazar, eğer sabretmesini bilirse “sabreden derviş muradına er ya da geç ermiş” misali hedefine ulaşacaktır mutlaka . Ama sabrederek yazmaya ve okumaya devam etmesi şartı ile.
Yazmak, insanları aydınlatmak demektir. O yüzden yazan insanın çok okuması, verimli okuması ve okuduğunu da mutlaka anlaması beklenir. Okuduğunu anlaması beklenen yazarın aynı zamanda yazdıklarının da okuyan tarafından net anlaşılması beklenir. Bazen okur yazara neden basit kelimeler kullandığını da sorar. Bunun cevabı kısadır “ herkes anlasın diye”
Zor okunan yazar olmaktansa her kesim tarafından okunan anlaşılan yazar olmayı tercih ederim.
Yazar olmak demek çevrenin alaycı,, küçümseyici ifadelerini kahramanca karşılamak demektir. Yazar çevresindeki insanların okumayacağını bilerek “ bana bir imzalı kitabınızı verir misiniz?” diyen ve kitaba para vermemek, yazara yağ çekmek isteyenlere de kırmadan üzmeden gereken cevabı verebilen insandır. Çünkü kitaba çok ihtiyacı olan insan yazarın emeğine saygılı davranarak para ile alarak yazara saygısını sunması gerekir. Eğer yazar kitabı istenmeden hediye ederse, tanıtması için bir yazar arkadaşına hediye ederse o arkadaşı da kitabı tanıtarak köşesinde yayınlama nezaketini göstermesi gerekir.
Bir insan bir yazar arkadaşından kitap istemek zorunda kalırsa aldığı kitabı okuyarak olumlu veya yapıcı olarak olumsuz eleştirilerini de hakarete varmadan okuduktan sonra yazar arkadaşına yazılı ve sözlü aktarması da bir nezaket icabıdır.
Bazı insanlar vardır. Yazara bir şey diyemezler ama yazara yakın insanlara yazdıklarından hoşlanmadıklarını anlatırlar. Herkes yazarın yazdıklarından hoşlanmayabilir. İsim vermeden bir insandan bahsetmişse yazarın yakınındakiler “ acaba benden mı bahsetmiş, beni mi kötülemiş, beni mi küçümsemiş” diye de düşünebilir. Bu düşüncesini yazarın yakınlarına anlatmak yerine yazarın bizzat kendisine sorarak yazarın gerçek niyetini anlaması gereksiz anlaşılmaların yanlış yorumların ve lüzumsuz önyargıların önüne geçer. Yani insan bir yazarın dedikodusunu yapmak ile eline bir şey geçmez. Yazara kibarca eleştirilerimizi ulaştırmak en nazik davranıştır. Bu yazarın gelişmesini sağlar.
Yazar olmak zordur, bu zorluk yazmaktan değil, yazdıklarının doğru anlaşılmasının zor olmasındandır.
Yazar aynı zamanda hatip olarak tanınmışsa, herkes yazarı bir yerlere davet etmek ister. Yazarı davet eden bu davet gerçekleşmediği zaman yazardan özür dilemesini de, davet edememesinin gerekçelerini de yazara izah etmesi güzel bir davranıştır. Yazarı neden davet edemediğini yazara anlatmadığı zaman yazarın onu yanlış anlayabileceğini de hesaba katması gerekir.
Yazar bir insandır sonuçta, onlarda zaman zaman okurunu yanlış anlayabilir.”Seni konuşmaya davet edeceğiz “ diye umutlandırıp da davet etmeyenlerin gerekçe göstermemesi onu yaralayabilir. Tüm yazarlar olmasa bile “yazmayı toplum için yapan yazarlar” sık sık okuru ile buluşmayı sever. Çünkü toplumcu yazarlar, okurundan beslenir ve yaşadıkları yazdıklarına güzel malzemeler olur. Yazmak hayatın içine girerek hayatı olduğu gibi olmasa da edebi olarak süsleyerek yazıya dökmek ve okur ile buluşturmak demektir sonuçta.
Yazar, kendi yazdıklarını okumadığı halde sanki okumuş gibi eleştiri yapan “okumayan okurlar” a karşı da kendisini savunacak bilgi ile donanmak zorundadır.
İyi yazar çok satan değil, çok okunan ve çok insan tarafından anlaşılan yazar demektir. Unutmamak lazım ki bazı insanlar kamuoyunda ünlü olan yazarların kitaplarını çok zaman çevresine “ okuyan ama okumayan insan “ olduklarının ispatı için alış olabilir veya evlerine iş yerlerine gelen konuklara hava atmış olabilirler. Gerçek yazarın okurları gerçek manada okuyan insanlardır.
Gerçek yazarın okuru kitabını okuduğu yazarı “bu yazdıklarından faydalandım, hayattan daha zevk almaya, hayatı daha çok anlamaya başladım. Okudum duygulandım. Gözlerim yaşardı, bugüne kadar bilmediğim bir veya bir çok şeyi bu kitapla edindim” diyebiliyorsa o yazarı gerçekten okumuş anlamış demektir ve bence de gerçek yazar budur.
Yazar kendinden de bir şey katmıştır kitabına. Onu okuyanlar zaman zaman “bu roman kahramanı sen misin, sana çok benziyor” dediği zaman yazar hayatından çok şey katmıştır kitabına demektir. Ama yazar hayatını da tamamen anlatmamıştır. Yazar o kitabında hayatın gerçeklerini daha çok ders alınması için daha edebi kılmak için abartmış olabilir. Çünkü edebiyat edebi kılmak anlamına gelir. Hayatımızı olduğu gibi anlattığımız zaman yavan olabilir. Yazar kendini anlattığı kitaplarında her şeyi olduğu gibi anlatırsa okur yavan ekmek yemiş insan gibi hisseder kendisini çok zaman.
Yazmak öğretmek demektir. Çünkü yazarak daha çok kişiye öğretir insan. Okulda anlatılanlar unutulur ama bazen okuyucu bir kitabı, o kitaba tamamen kendini vererek okumuşsa okulda öğrendiklerinden çok şey öğrenebilir. Zaman zaman “bir kitap okudum hayatım değişti” diyenler bu gerçeği anlatır işte.. O yüzden yazarlara bizim insanımız çok zaman “hocam” diye hitap eder ki, kendisini bir öğretmen gibi gören çok yazarımız da bu hitaptan hoşlanırlar çok zaman..
Yazar çok zaman çevresi tarafından anlaşılmaz. Zaten o da çevresi anlasın diye yazmaz. Ondaki yazma amacı insanlara öğretmektir. Eğlenmek için yazan yazarlar kalıcı olmazlar. Eğlenme geçici, ama öğrenme kalıcı ve ömür boyu sürer. Bir kitap dededen babaya, babadan oğla kadar okunuyorsa o kitap öğreten kitap , o kitabı yazan yazar da öğreten yazardır . Eğer kitabı baba oğluna tavsiye edemiyorsa o kitabın etkisi yok demektir.
Yazmak, çoğuna bir hastalık gibidir. Yazmaya geç başlayan bir çok yazar arkadaşımın “ keşke yazmada daha önce başlasaydım” dediklerine çok zaman şahit olmuşumdur. Ama insan kaç yaşında yazmaya başlarsa başlasın eğer içten, samimi ve öğretmek için yazıyorsa okur bulacak demektir mutlaka. Bazı yazarlarımızın ve şairlerimizin kitaplarının öldükten sonra yayınladığını da bilmekteyiz. Olumsuz ve yıkıcı Eleştiri nasıl ki insan ruhunu öldürürse Eser insanı yaşatır. Önemli olan öldükten sonra da okurun kalbinde yaşayabilmektir. Bunu başaran yazar hakiki manada yazar olmuş demektir.
İşte ben yazarlığı ve yazar olmayı böyle anlamaktayım.
TURAN YALÇIN-TOKAT
YORUMLAR
Dünün haber muhabirleri şimdi köşe yazarılığını(!) bile aşıp editör olmuşlar.
Düşünce akışını engeller(!?) düşüncesiyle olmalı;
- Büyük harf,
- Virgül,
- Nokta,
- ...vb...,nesirlerinde kullanmayı zaman kaybı deyip kullanmayan kaç tane yazar(!) var sitede değerli arkadaşım... Dahası 'chet yazılımı'nı(!) buraya taşıyan yazarlar, yorumcular...
(Bu yorum(yrm) bu sayfa(syf) için yapılmıştır. Bşk yrd kllnlmz.)
Paylaşım için teşekkürler, saygı öncelikli sevgiler.