- 899 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
LAİKLİK
LAİKLİK
Köken Olarak Fransızca bir kelime olup günümüzde hukuki bazda kullanılan bir yönetimin şekillenmesidir. Tanım olarak anlaşılmasının kolaylığı bakımından din işleri ile devlet işlerinin ayrılması,veya bu işlemlerin ve işleyişin ayrı yürütülmesi manasına gelir.
Devlet din işlerine kişinin inancına ve inancının gereğini yerine getirmesine karışmaz .Müdahale etmez. Bunun yanında devletin idaresine de dini müdahaleyi kabul etmez. Devlet yönetiminde din kurallarına yer vermez.
Diğer taraftan dine müdahale etmeyeceği için toplum içindeki çeşitli inanç ve din mensuplarına da müdahale etmez. Herkes bildiği ve inandığı şekilde dininin ve inancının gereğini yapar. İşte yönetimdeki laik sistem bu hoşgörüyü sağlar.Bunun aksi bir ortamda dinler ve inanç sahipleri arasında çatışmalar ve iç savaşlar ortaya çıkabilir. Tarihte bunlar olmuş vakalardır.
Toplumun içindeki farklı din mensuplarının uğrayacağı karşıt fikir ve din sahiplerinde düzeni ve kuralların işleyişini bozmaya çalışan davranışlarıda laik sistemde devlet önlemek zorundadır.Herkesin özgürlüğünün yasalarla belirlenmiş bir sınırı vardır. Bu sınır ihlal edildiğinde devleti karşısında bulur.
Laiklik devlet ile din arasında bir temel oluşturur. Bazı milletler de devlet dine bağlıdır. Her şey dini esaslara göre yönetilir. Yani teokratik bir yönetim anlayışı. Ama o devleti oluşturan halk çeşitli din ve inanç sahiplerinden oluşuyorsa her zaman kargaşa ve anarşi olağandır. Devlet çoğunluğun inancına göre şekilleneceğinden azınlıktaki inanç sahipleri dışlanmış ve inanç vecibelerini hakkıyla yerine getiremiyecekler dir.
Bazı milletlerde din devlete bağlıdır.Devlet ne derse ve devletin koyduğu esaslara göre din uygulama ve yaşama alanı bulur. Bilhassa imparatorluklar böyle birer yönetimdi. Osmanlı imparatorluğuda devlet olarak dini yönetiyordu. Bu sistemde ise dini uygulamalar devletin müsaade ettiği ve koyduğu kurallar çerçevesinde ancak yerine getirilebiliyordu. Sözde var olan gerçekte asla olmayan bir ibadet serbestisi vardı.
Birde din ve devlet serbest bağımsız özerk bir yapıya sahipse orada günümüz de adına demokrasi dediğimiz yönetim vardır. ABD de ki sistem gibi. Biz dede Türkiye Cumhuriyeti olarak bu gün adına laiklik dediğimiz din ve devlet kurumlarının özerk olması ,eksiksiz uygulanması herkesin din iman ve inanç alanında özgürce ibadetini yerine getirmesini ,devletin ise kendi işlerine bakmasının eksiksiz yerleştirilmesini sağlamaya çalışmaktadır. Ne yazık ki bağnaz düşünceli, menfaat kapıları kapanacak olanlar tarafından laiklik dinsizlikmiş gibi inanç sahipleri kandırılarak bu konu yozlaştırılmaktadır.
Cumhuriyet ile birlikte ülkemizde laik devlet ile Müslüman kesim arasında bazı çıkar ilişkileri zarar görenlerin yıkıcı faaliyetleri,uyduruk menfaat şebekesi gibi çalışan bazı cemaatların el altından din kisvesi altında kendi uydurdukları yapay inanç kışkırtmaları ile irticai ortam yaratmışlardır.
İrtica sahte din ve taassuptur.Çünkü topluma faydalı her yeni icada ve gerçek dini esaslara karşı çıkmak bunu hemen din ile bağdaştırıp kendi sapkın inancını empoze etmek irtica dır. Devletin koyduğu idari kuralları ve kanunların içeriğini dinden çok siyasi amaçları için kullanarak da toplumu devlete karşı din kullanılıp karışıklıklar yaratılmaktadır. Okuma alışkanlığı maalesef olmayan halkımız gerçekleri araştırmadan böyle grupların peşine takılıp zavallı durumuna düşmektedir. İçine din konusuda girince bu aldatmacalar daha hızlı yayılmaktadır. Bu da irticai bağnazlığı körüklemektedir.
Cumhuriyetle birlikte Atatürk’ün arzu ve isteğiyle laik devlet anlayışı İslam dinini teokrasi,dinin devlete bağlılığından,din benim dediğimdir baskısından kurtulmuştur. Fertlerin dinini özgürce uygulama serbestliğini getirmiştir.Ve lakin halen içi boş irtica dan kurtulunulmamış.Din çıkar çevrelerinin elinde oyuncak gibi kullanılır olmuştur. Bazı bilinçsiz bilgiç kişiler azınsanmıyacak kadar fazlalar bunlarda bu irticai din bağnazlarına çanak tutmaktalar.
Bakınız öyle propaganda yapıyorlar ki emperyalist ülkeler tarafından işgal edilen vatanı ve bu mukaddes dini işgalci ortadoks yunanlıdan kurtaran yıkılan bir imparatorluk kalıntıları üzerinde bir vatan yaratan Atatürk ‘e bile hakaret derecesine varan karşı çıkışlarda yok değil.Atatürk ve silah arkadaşları o vatan severler kurtuluş savaşını inançlı halkı ile verip bu topraklarda Laik bir Cumhuriyet kurmasalardı, İslam dininin D’si bile kalmayacak,minarelerde ezan sesleri yerine kiliselerden çan sesleri dinleyeceklerdi. Çocuklarının ve torunlarının isimleri yorgi,simitis olacak erkek çocukları sünnetsiz birer kopil yetişeceklerdi. Yatıp kalkıp bu bağnaz fikirlilerin tarihe mal olmuş kahramanları ve bizlere özgürce ibadet edebileceğimiz bir ortamı yaratanları şükranla anmaları gerekir.
Laik olmayan imparatorlukta kadınlarımız sanki yok hükmünde idi. Okuma yazma oranı zaten erkeklerde % 7 iken kadınlarda %01 gibi yok derecesinde bir oranda idi. Kadınların okuması günah sayılmış eve kapalı cahil sokakta erkeğinden 3 adım geriden giden ,dünya nimetlerinden mahrum,çalışmayan. Meslek sahibi olamayan,mal gibi alınıp satılan erkeğin kölesi, hizmetçisi,erkeğinin kafası attığında dövülen ve sövülen boşsun deyince kutsal evlik müessesi erkek tarafından hemen oluşan cahiliye devri cariyeleri gibi insan mertebesine konulmayan yaratıklar gibi idi ler.
Meşhur bir deyim vardır. Cennet anaların ayağı altında dır. Ama dinin bu kadar kutsal saydığı kadına ön görülen muameleyi görüyor musunuz? Bunu da dinimizde olmayan din adına uygulanıyordu. 1878-1908 yılları arasında Osmanlıda kadınlar seslerini yönetime karşı çıkarmaya ve duyurmaya başladılar. Onlarda insan muamelesi görmek birinci sınıf insan olduklarını ona göre yaşamak istediklerini dillendirmeye başladılar. Haklarını arar oldular. Bunu çok iyi bilen ve o günlerde gözlemleyen büyük insan devrimleri ile hayata geçirmeye çalıştı. Bu konu da çok yol alındı.
Bunu sağlayan laik Cumhuriyet idaresidir. Bu gün kadınlarımız ve erkeklerimiz el ele omuz omuza hür ve özgürce vatan için çalışıyor. Laik Cumhuriyetin getirdiği serbestlikle dinini inancını istediği gibi kullanıyor.
Siz bakmayın baş örtüsüymüş,kadın Cuma namazı kılabilir kılamaz,cenaze namazında saf tutar tutar tutamaz iddiaları laik sistemin sonucu değil. Yıkıcı bölücü dini istismardan çekinmeyen siyasi dinazorların, menfaat çetelerinin ,uydurma soyguncu tarikatların,yabancı yıkıcı güçlerin bizlerin arasına soktuğu kin ve nefret duygularının eseridir. Dinini Kur’an ahkamı içinde hadis ve sünnete uyarak doğru olduğuna baskı görmeden uygulayan ve inanan en iyisini ve yapılması gerekeni yapmış olur.
Laik devlet yönetimi dinsizlik değildir. Hiçbir zamanda olmamıştır. Bilakis din laik devlet anlayışında en güzel şekilde uygulama ortamına kavuşturulmuştur.Ama ortalıkta bağnaz,softa,riyakar,ikiyüzlü dinden bir haber dini çıkarı için kullanan ,muskacı.cinci.kadınların orasına burasına dua yazan din bezirganları cirit atıyor. İslamiyeti ülkemizde ortadan kaldırmak için her türlü melaneti yapıyorlar. Cahil halk ta bu gibilerini önemli matah kişilermiş gibi savunup peşinde sürükleniyor.
Görüyoruz ki laiklik devletin vatandaşları arasında dini ve diğer farklılıklar konusunda tarafsız ve yansız kalmasıdır. Gerçek inanç ve iman sahibi Cumhuriyet sevdalı insanlarımızı Allah doğru bildiği yoldan ayırmasın AMİN
DURMUŞ KARABAĞLI
2010
YORUMLAR
Öyle de:
Bazı kesim bi diğerinin çıplaklığına, eksik etelliğine karışmıyor da, bir diğer kesim ötekinin başörtüsünü başından alıp, yere atıp tekmeleyebiliyor.
Güzel paylaşımdı.
Teşekkürler.
karabagli43
Yükselenyıldız
İşte şartlanmış ve ağzını açtığında:
"-Biz aydınlar,"
diyen bir et kafalı. Böylesinin ağzında çingeneler sikişsin e mi?..
Değerli kardeşim.
Bir insan düşünün. Hayatında hiç çikolata yememiş olsun bu insan. Ona çikolatanın ne olduğunu, nasıl bir tadı olduğunu ne kadar anlatırsanız anlatın anlaması mümkün değildir. İlle yiyecek ondan. Tadını dilinde damağında hissedecek .
Laiklik dediğimiz konu da bundan farksız değil. Vatandaş laikliğin nasıl tanımlandığına bakmaz.
'' Din ve devlet işerinin birbirinden ayrılması , Devletin din karşısında tarafsız olması, inanç ve ibadet özgürlüğü ' nasıl tanımlarsanız tanımlayın insanlar buna değil, nasıl uygulandığına bakar. Laiklikten, laik sistem denilen bu sistemden aldığı tada bakar. Eğer bu tad acıysa ve canını yakıyorsa da ona tatlı demez, diyemez.
Asırlardır minarelerinden okunan ezanın, mihrabında okunan Kur'anın develt eliyle Türkçe'ye çevrildiğini görünce sorar vatandaş : '' Hani devlet din işlerine karışmıyordu diye. Ve yine sorar kurban bayramında kestiği kurbanın derisi elinden zorla alınıp T.H.K. na verilince '' Benim kurban derime varıncaya kadar ibadetime ve onu uygulayışıma karışan devlet nasıl olur da laiklik din ve devlet işlerinin ayrılması diye tanımlanıyor'' diye. Sonra şunu da sorar '' Ben ne suç işledim ki başımdaki iki metre bez laik düzene bir baş kaldırı olarak nitelendiriliyor ve ben laik düzene baş kaldıran bir suçlu olduğum halde okuma hakkım dışında tüm haklarımdan faydalanabiliyorum.Hani mahkemem, hani savunmam, hani verilen hüküm. '' Laik düzene baş kaldırmanın cezası okula alınmamak değil hapi olmalı. Hani benim hapsim'' demez mi?
Sonra sorar : '' Ben hiç kimsete zarar vermeden, kimsenin inancına ve ibadetine karışmadan din adına bir takım hurafelere inanma hakkına sahip değil miyim. ? Neyin hurafe neyin din olduğuna karışma hakkını kim vermiş devlete. Devlet ne karışıyor benim hurafeme demez mi ? Eğer başka insanların hak ve hürriyetlerini kısıtlıyorsam bu ülkenin adaleti var. Çıkarsınlar adaletin huzuruna hesap sorsunlar ama sırf şeklime-şemailime bakarak , hurafe bile olsa inandıklarıma bakarak bana '' Öteki '' muamalesi yapmak nasıl bir din ve devlet işi ayırımıdır demez mi?
Kılık-Kıyafetle ilgili olarak devlet sadece iki kanun yapmıştır 1- 1925 te devlet memurlarına fötr şapka, takım elbise giyme ve gravat takma mecburiyeti getiren kanun 2- 1934 te Din adamlarının dini kıyafetleri ibadethaneler dışında giyemeyeceklerine ilişkin kanun. Bu iki kanunu bilen vatandaş hele hele de Atatürk'ün eşi Latife Hanım'ın , evlenmeden önce başının açık, evlendikten sonra çarşaf giyen bir kadın olduğunu gördükten sonra laik düzen adına üzerindeki çarşafı sırtından süngüyle alınınca sormaz mı Bu nasıl iştir diye. Ki sordular.
İşte bu noktada işi karıştıranlar da oldu. Bir taraftan laikliği dinszilk olarak algılayıp uygulamayım ona göre yapanlar varken öte tarafta '' İşte aradığım fırsat '' diye bekleyen din bezirganları yavaş yavaş harekete geçtiler. Şimdi de maalesef öyle bir duruma geldik ki anayasamıza 1937 de girdiği halde hala tartışıyoruz laiklik nedir diye.
Sonuç: Ya bu sistem laik maik değildir kardeşim diyeceğiz. Ya da laikliği yerli yerine oturtacağız. Devlet ne olursa olsun vatandaşının inanç ve ibadetine karışmayacak. Suç işleyen olursa da tutup kolundan atacak kodese. Daha açık bir örnek vereyim isterseniz.
'' O benim şeyhimdir'' diyerek yüzbaşının önünde iki büklüm olan albayın gözünün yaşına bakmadan sittir edecek ordudan ama eşi başörtülü olduğu için -defalarca kendi elleriyle üstün hizmet madalyası taktığı - subayı atmayacak ordudan.
Kısacası devlet uygulaması ile gösterecek laikliğini. Yoksa ianadıramaz hiç bir Allahın kuluna Laiklik= Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olduğunu.
Selam ve saygılarımla.
karabagli43
sami biberoğulları
Huzurlu ve mutlu bayramlar diliyorum.
Yazı resmi ideolojinin bir bülteni olmuş . Neresini tenkit edeyim . Okurken zaman kaybettim .
karabagli43
Laiklik sizin yazdığınız manada maalesef bizim ülkemizde de uygulanmadı.İmparatorlukların dini yönetmesi konusunu dile getirirken, bizde de keza devletin kurumu, diyanet işleri eliyle yine dini yönetmeye çalışmasını es geçmişsiniz.Gerçek anlamıyla laik olamadığımızın itirafı gibi olmuş bu husus.Keza yine imparatorlukları dini yönettiği zamanlardaki okuma yazma oranları ve kadınların okumalarının engellenmesi vb. gibi hususları da yine çok yakın tarihlere kadar hepimiz yasadık.Yani o anlamda bizde uygulanan laiklik anlayışı da kadın açısından eğitimin önünü açamadı.Şarta bağladı sadece. Egemenlerin buyurduğu gibi giyinmeleri şartına bağlandı yani. Pek laiklikle bağdaşır yanı maalesef yine yoktu bu hususun.Ama şimdi bu kusurları düzeltiliyor cumhuriyetin yavaş yavaş.Gelecek yıllarda daha da olgunlaşmış olacak diye düşünüyorum..
karabagli43
Yazınızı beğenerek okudum.
Çok kişinin okuyarak doğruları öğrenmesini umuyorum.
Bu yazınızın, bazı kişilerin de işine gelmeyeceğini biliyorum.
Yazınız sebebiyle sizi kutlar, saygılarımı sunarım.