- 1364 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÖĞRETMENLİĞE İLK ADIM
Doğubayazıt İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde ilk görev yerimin Subeşiği Köyü olduğunu öğrendiğimde ,önce köye nasıl gidebileceğimi sordum .Köy minibüslerinin toplandığı yeri tarif ettiler .Sokağa çıktım.Köyün ilçeye ne kadar uzaklıkta olduğunu sormak aklıma gelmemişti. Okulda kaç öğretmen , kaç öğrenci olduğunu merak ediyordum.
Milli Eğitimde bana yardımcı olmak isteyen bir öğretmen arkadaş, Yaprak Pasta Salonu’na uğramamı ,oradagörevlendirildiğim köyü bilen ya da orada çalışan
birini bulabileceğimi söylemişti. Sokakta , Yaprak Pasta Salonu’nu sorduğum genç ,beni pastahaneye kadar götürdü.İçerde oturan birkaç öğretmenle konuştum.Köyümün ilçeye yaklaşık kırkkilometre uzaklıkta olduğunu , şu anda o okulda bir öğretmenin
çalıştığını söylediler.Az sonra içeriye ince, uzun boylu bir genç girer. Oturduğum masadaki arkadaşlar masamıza çağırırlar genci. Genç atandığım köyün öğretmeniymiş. Adıyamanlı Ali öğretmenle tanıştık böylece. Bir süre sohbet ettik.Köye bir öğretmenin daha atanmış olması Ali öğretmeni sevindirdirmişti.
Ali öğretmen o gün bir toplantı için ilçeye inmişti.Ertesi gün okul açıktı.Ali öğretmenle gerekli alış verişi yaptık.Bir taksi tutarak köye gittik.
Ali öğretmen müdür yetkiliydi.Bana dört ve beşinci sınıfları verdi.Diğer sınıfları kendisi aldı. Okulumuz tek sınıflıydı.
Sabahları Ali öğretmen,öğleden sonra ben öğrencilerimle ders yapıyordum. Köyde göreve başlayalı henüz iki hafta olmuştu. Dışarda çok güzel bir sonbahar güneşi vardı.Öğrenciler dersteydi. Bir ara okul bahçesinde muhtarı gördüm.
Bir köylüyle sohbet ediyordu. Ben henüz köye alışamamanın verdiği can sıkıntısıyla başbaşaydım.Lojmandan çıkarak muhtarın yanına yürüdüm. Birkaç dakika ayaküstü konuştuk.Lojmanın kapısını açık bırakmışım.İçeri giren bir köpek bizim ekmek çuvalını sürükleyerek dışarı çıkardı. Yazıya doğru koşmaya başladı. Çuvaldan dökülen ekmekleri de diğerköpekler kapıyordu.
Şaşkınlık ve çaresizlik içinde köpeklere bakakaldık.
Muhtar ,”Hocam canını sıkma sizi ekmeksiz bırakmayız.”dedi.
Sağolsun. Sadece tandır ekmeği vermekle kalmadı, her akşam birilerinin bizi yemeğe davet etmesini de sağladı.
Bizi yemeğe çağıranlardan bir isteğimiz oluyordu.Bizi gece lojmana kadar getirecekseniz geliriz,diyorduk.Çünkü köylüler
genelde hayvancılık yaptıklarından köyde çok sayıda çoban köpeği vardı. Biz de köpeklerden korkuyorduk.
Okulda yüz otuz öğrencimiz vardı. Öğrencilerin ellisi benim öğrencimdi.Birleştirilmiş sınıf uygulaması vardı.Zaten başka da çaremiz yoktu. Hiç unutmuyorum bir gün konumuz denizlerimizdi. Denizin nasıl bir şey olduğunu anlatmaya
çalışıyordum. Okulda bir haritamız bile yoktu. Günümüz teknolojisini o zaman hayal bile edemiyorduk. Bırakın bilgisayarı
köyde sadece muhtarın evinde renksiz bir televizyon vardı. Öğrencilerimden biri parmak kaldırarak:
“Öğretmenim, deniz dediğiniz bizim yazı kadar var mı?” dedi.
Ben yeterince anlatamamıştım demekki. Öğrencimin bizim yazı dediği: Subeşiği ,Yalınsaz ve Seslitaş köyleri arasında kalan dört kilometre çapında bir çimenlik alandı.Denizi daha farklı daha iyi anlatmaya çalıştım öğrencilerime.Ne kadar
anlatabildiğimi ya da onların beni ne kadar anlayabildiğini doğrusu anlayabilmiş değildim.Meğer ,denizi görmeyenlere,
bilmeyenlere anlatabilmek ne kadar zormuş. Yavaş yavaş havalar soğumaya başlamıştı.Bir gün bir öğrencim yanıma gelerek :
“Öğretmenim ben tezek grup başkanı olmak istiyorum.”dedi.
Tezek grup başkanının ne iş yaptığını da öğrenmiş oldum böylece. Öğrencilerin okulda yakmak için getirdikleri tezekleri sayarak teslim alıyordu.Tabi tezekle sobayı yakmayı, tezekle ısınmayı da öğrendik orada öğrencilerimizden.
İlk kar düşmüştü Ağrı Dağı eteklerine .İkinci kar ise bir hafta sonra bir gece gelmişti.Diz boyu kar vardı dışarda. O gün maaş almak için İlçeye inecektik. Minibüs çalışmıyordu çok karda. Kamyonun üstünde ,kasasında gitmek zorunday-
dık.Ali öğretmenle kamyonun kasasına çıktık.Bizim dışımızda sekiz on köylü daha vardı kamyon kasasında.Bir o kadar da
koyun vardı ilçeye götürülen.Koyunlar ilçede satılacak evlerin ihtiyaçları karşılanacaktı.Kamyon hareket etti.Bir yandan da
kar yağışı sürüyordu.Yolumuz üzerindeki Yalınsaz köyünden de birkaç köylü ve iki bayan öğretmen arkadaşımızı kamyon kasasına alarak yolumuza devam ettik. Soğuk ve kar yağışı altında, kamyon sırtında yolculuk yapmak gerçekten çok zordu. Ellerimiz o kadar üşümüştü ki bir yerlere tutunamıyorduk bile.
Kamyon ,köy yolunda yavaş gidiyordu ama asfalt yola çıkınca hızını artırmıştı. Şoför ,kasasında bulunanları adeta unutmuş,hızla yoluna devam ediyordu.Şoför,birden ani bir fren yapınca, kasada bulunan bayan öğretmenlerden biri,ben ve iki köylü daha kasanın içine düştük.Kamyon kasasındaki hayvan pislikleri ve sulu kar zemini iyice kayganlaştırmıştı.
Düştüğümüz yerden diğerlerinin yardımıyla kalkmıştık ama üstümüz başımız berbat olmuştu. Ben diz üstü düşmüştüm.
Ellerim ve pantolonum berbattı. Bayan öğretmen arkadaşımızın durumu ise içler acısıydı. O frenle birlikte yüzükoyun
düşmüş üstü başı batmıştı. Arkadaşımız ağlamaya başlamıştı. Ona moral vermeye çalıştık.İlçeye indiğimizde ilk işimiz
yeni kıyafetler almak olmuştu.
Her şeye rağmen o zor coğrafyada bir süre öğrencilerimle olmak,onlara bir şeyler öğretmeye çalışmak,öğretirken
öğrenmek , mesleğim adına onur duyduğum ,unutmadığım ve asla unutmayacağım yıllardı.
Haluk YOLSAL
23 Nisan İlköğretim Okulu öğretmeni
YORUMLAR
....Okurken düşündüren ve geçmişi yaşatan usta bir anlatımdı.Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Öğretmenlik görevine başladığım yıllarda benzer olayları o kadar çok yaşadık ki. Beni taa.. o günlere götürdünüz.
.....Sizi kutluyor ve saygılarımla selamlıyorum değerli meslektaşım.
.....Hoşça kalın, sağlıkla kalın.
Değerli Meslektaşım. Bu yazın çok çok güzeldi. Ben branş öğretmeni ( Tarih ) Olduğum hiçin öyle ücra köylerde görev yapmadım hiç. Ama Anadolu'yu karış karış dolaştım. İlk görev yerinizin de Ağabeyimin doğum yeri olması ilginç geldi bana. Bundan sonraki anılarınızı heyecanla bekleyeceğim
Selam ve saygılarımla..