- 702 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
FAŞİZMİ ÖZLÜYORUM
Faşizmi özlüyorum.. Evet gerçekten özlüyorum. Klasik faşizmi özlüyorum.
Benim bildiğim faşizm bütün dehşetiyle karşımdaydı. onunla savaşacaksam savaşabilirdim, kaçacaksam kaçabilirdim, sinerdim, uyum sağlardım, kaybolurdum vb. Onu görürdüm, bilirdim, tanırdım; ayak seslerini duyardım. Dosta düşmana gösterebilirdim, görünce, anlatınca onlar da tanımakta güçlük çekmezlerdi.
Günümüzde bambaşka bir faşizm var: Post-modern Faşizm, Örtülü Otorite, Mikro-Faşizm vb. binbir türlü ad konulabilir -bu kuramcıların işi-. Reklam diliyle Gizli-Süper-Faşizm de diyebiliriz. Ya da daha önceden de epey kullanıldığı gibi İçimizdeki Faşizm; evet bunu içeriyor ama dışımıza o kadar taştı ki sanırım bu adlandırma da karşılamaz.
Faşizm2000 diyeyim ben. 2000 li yılların iyice belirgin kıldığı faşizm; en azından Türkiye’de karşılar bu adlandırma bence. F-2000’nin gönüllü ya da resmi temsilcileri her yerde; yanımızda, yöremizde. Öyle ki çoğu zaman içimizde. Sıklıkla bastırmaya çalışıyoruz onu. Bazen bir parçası olduğumuzu bile farkediyoruz. Kısacık bir uyuklamamızda benliğimizi ele geçirebilir, bu nedenle uyanık olmak durumundayız.
Öğretmen sınıfındaki öğrencileri biraz saygılı, hoşgörülü, hanımevladı formatında hissedince hemen faşist soluğunu bütün boşluklara solumaya başlar. Öğrenci iki arkadaş bulunca beş güçsüzün üstünde terör estirir.
Yıllarca demokratlığını tescil ettirmiş görünen proğram yapımcısı radyoda ya da televizyonda sigara karşıtlığını duman avcılığı kelime oyunuyla dolayımlayarak "kelle avcılısı" hazzıyla kendinden geçerken; karbon salınımı konusunu es geçer: 4x4’ü kutsaldır çünkü.
Her yerden ırkçılık, militarizm, kaniçicilik fışkırıyor. Sözcüklerin o inanılmaz gücüyle ideolijiler allanıp pullanıyor. Yalnızca çıkarların, sömürünün el değiştirmesi, belli bir gruptan, örgütlenmeden alınıp başka bir çıkar gurubuna aktarılmasının aracına dönüşmüş durumda ideolijiler. Bunu bir devletin, grubun, ya da feodal yapının kendi aralarındaki savaşımın argümanı olarak da düşünebiliriz.
Demokratik haklar, kültürel talepler ve benzerleri bu savaşımın yüceltilmiş argümanları sadece. Coca-Cola’yı anadilinde istemenin, kredi kartı, otomobil reklamlarını anadilinde duymaya indirgenmiş bir kültürel talep için kan dökmenin uçuculuğunu ancak post-modern bir ideoloji başarabilirdi.
Yeni bir dil, yeni bir şiir, yeni bir dünya algısı, umudu içermeyen her yargı beni korkutuyor. Arkasında 2000’lerin faşizmi bazen maskeli bazen açık seçik duruyor çünkü.
Bir araya gelişlerde hep güç dengeleri, hesapları var. Üç kişinin bir arada olduğu ofislerde bile biri mutlaka faşist adayı, eğer gönüllü olmazsa diğer ikisi oraya taşıyor onu. Sevgililer bile ezen-ezilen çelişkisini seven-sevilen ilişkisinin üreten, çoğaltan yanıyla değil, aşk sandalını bir an önce devirmek için ego-faşizminin modern salınımlarıyla sallamaktalar.
Faşizmi özlüyorum.. Çünkü 2000’li yılların gizli faşizmi soluduğumuz hava gibi her yere giriyor, herkesi kuşatıyor. Post-modern Faşizm’den kaçabileceğimiz hiçbir sığınak yok, hiçbir gölge yok.
Ahh, nerde o eski faşizmler.. nerde görsek tanırdık, hiç olmazsa kurtarılmış bölgelerimiz olurdu.. omuz omuza durabileceğimiz omuzlarımız olurdu.
Yine de bütün umut dilde.. Yeni bir dil, yeni bir şiir... ancak sözcükler yeniden yaratabilir sözcüklerle kirlenmiş dünyayı..
Şerif Erginbay
seriferginbay.blogspot.com