13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1659
Okunma

DAMSIZ EVLER
Taş yığınlarının arasında ayakta zor durabilen kerpiçten bozma kulübenin hemen yanına dizilmiş begonvil dikili saksılar, şaşırtıcı derecede fotoğrafın karesine tezattı. Tek katlı evin dökülmeye yüz tutmuş rengi bozuk duvarlarına inat, fuşya rengi çiçeğin sarmaşık küçük yaprakları çelimsiz hareketleriyle kirli su borusunu sarmayı başarmıştı. Tıpkı hayata tüm zorluklarıyla tutunmaya çalışan, çaresiz bir kadın gibi.
Günün akşama döndüğü saatlerinde, sokağın yokuşunu aheste adımlarıyla tırmanmaya çalışan genç kadın olabildiğince yüzünü saklamaya çalıştı. Genç yüzünün esmer çehresi şaşırtıcı derecede elem doluydu. Siyah gözlerinin altında seyreden, koyu halkalar bakışlarını olabildiğince derinleştirmişti. Tıpkı küçük bir çocuğun masum dudaklarına benzeyen ağzının kenarında ki morluk, kırmızı bir elmanın çürümeye yüz tutmuş yarısını andırıyordu.
Soğuk esen rüzgârın yeli ağzının kenarından yanağına doğru seğirtti.
Genç kadın, gayri ihtiyari irkildi.
Buz kesmiş elini ağzına götürdü.
Bu seferde, kazara sırtı ürperir gibi oldu.
Kokuyor muydu ne?
Genç kadın sırtına gelen tekme ile divanın kenarına yığılıverdi. Ardından gelen ikinci tekme tam ensesine gelmişti. Bir anda sersemler gibi oldu.
Ellerini bedenine sarıp bir top gibi yumuluverdi. Böylece bedenini, ardı ardına gelen tekmelerden bir nebze dahi olsa korumaya çalışıyordu.
Adam; kadının bu şekilde daha az acı çektiğini düşünmüş olacak ki, genç kadının upuzun siyah saçlarını avuçlarının arasına alıp kafasını sarsmaya başladı. Aynı anda alkol kokan ağzının içinden fışkıran küfürler, duvarları yalayıp küçük kulübenin bahçe çitlerine ulaştı. Ahşap çitler zelzele olmuşçasına sallanmaya başladı.
Genç kadının kan damlayan dudağının kenarı küçük bir gülümsemeyle çarpıldı. Zira şaşırtıcıydı fakat acı duymuyordu. Bedeni bir mezar taşı gibi hissiz ve soğuktu. Top yaptığı vücudu tepkisizdi.
Lakin yüreği ve gözleri yanıyordu.
Her dayağa ve zorluğa dayanabilirdi ama.
Keremin gözleri önünde…
Olmamalıydı diye iç geçirdi.
Aynı anda minik Kerem korkuyla mırıldandı.
—Baba…
Kadının kulaklarına çarptı ses. Canı acıdı. Keşke ölebilsem diye düşündü. Siyah gözlerinden bir damla gözyaşı kanayan ağzının içine doğru yol aldı.
Çocuğun sesiyle daha çok kuduran adam son bir hamle ile kadının kafasını sarsmaya başladı. Genç kadının başı demir divanın bacağıyla buluşunca, gözlerinin önü karardı. Sıcak bir sıvı siyah saçlarının arasından ensesine doğru sızarken son bakışları, oğlunun gözleriyle kenetlenmişti.
Kadın sığınma evinin gözlem odasında, keremin ürkek bakışları masumca etrafı kolaçan ediyordu. Esmer yüzünün çehresinde zeytin siyahı gözleri önce dedesine sonrada amcasının elindeki oyuncağa kaydı.
Çocuktu…
Masumdu.
Her çocuk gibi…
Lakin çok şeyler yaşamıştı.
Herhalde bu yüzdendi.
Bakışlarındaki ürkeklik.
Genç kadın huzursuzca kıpırdadı. Beyninin içi arı kovanı gibiydi. Ürkek ve sorgulayan bakışları görevli kadın ile buluştu. Kadının şişman yüzünün içinde ete gömülmüş rengi belli olmayan minik gözleri güvenle gülümsedi. Korkma dercesine. Genç kadın utançla başını eğerken, arı kovanındakiler soruları ardı ardına patlatmaya devam ediyorlardı.
Önlerinde nasıl bir yaşam onları bekliyordu?
Dudağını ısırdı.
Merak ile.
Sonrasında.
Gülümser gibi oldu.
Gizlice.
Nihayet aklına bir anda geldi.
Rahat bir soluk aldı.
Koca bir ömür, kocası hapisteyken.
Daha düşünecek nesi vardı ki?
Bir ay öncesine kadar korku ve elem ile geçen günleri, kocasının hapse girip hüküm almasıyla son bulmuştu. Arkadaşlarıyla sürekli içtikleri birahanede çıkan kavgada birini öldürmüştü. Ne garipti ki sönen ve biten iki hayatın ardından, kendisinin ve oğlunun hayatı bambaşka bir yöne doğru yönelmişti.
Genç kadın görevli kadının sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı.
Kadın gitme vaktinin geldiğini söylüyordu.
Hep beraber ayağa kalktılar
Yaşlı adam yorgun ayaklarını sürüyerek torununa doğru uzandı. Titrek elleriyle başını okşadı. Gözlerinin içinde dolaşan, dile getiremediği sözcükleri sancıyla kıvranıp yaş olup akıyordu.
Bu gözlerde sadece acı vardı.
Zehir gibi bir acı.
Ardından gelen çaresizlikti.
Bir şeyler yapamamanın çaresizliği.
Fakirlik kadar acı veren çaresizlik.
Sonrasında yaşlı mavi gözleri geliniyle buluştu.
Yaşlı adam utandı.
Çaresizliğinden.
Başını eğdi.
Usulca.
Genç kadın minnetle yaşlı adamın ellerine sarıldı.
Saygıyla öptü.
Başına koydu.
Sızan gözyaşları yaşlı adamın avucuna damladı.
Kızım dediği gelininden…
Son bir hatıra olarak…
SEVİLAY DİLBER