Adı Gül-i Zar (8)
Hastaneden çıkınca ilk işim Şeref’ in evine gitmek oldu.Tahmin ettiğim gibi alelacele gelip bir kaç eşyasını toplayıp sırra kadem basmıştı o ismine yakışmayan şerefsiz! Ben onun aksine gayet yavaş tüm giysilerimi toplayıp bir bavula yerleştirdim. Aylardır Şeref’ ten gizli biriktirdiğim paralarımıda alarak doğruca Pavyona gittim. Hilmi bey beni görünce suratını astı
" Teşekkür ederim sevgili patronum oldukça iyiyim. Kıymetli müşterinizden yediğim dayağı ve çok sevgili fedainizin karnıma açtığı bıçak izini saymazsak tabi"
Alaycı bir tavırla söylediğim bu sözler Hilmi beyi çileden çıkarmış gibi görünüyordu bense oldukça keyifliydim. " Muhasebeye git ne kadar alacağın varsa versinler ondan sonra defol git bir daha yüzünü bile görmek istemiyorum.Sakın bu kapıdan bir daha adımını atma yoksa fena olur! "
" O kadar kolay değil Hilmi bey! Şartlarımı kabul etmeden şurdan şuraya gitmem.Hee diyorsan ki Karakola git başından geçenleri anlat o daha kolay bak"
Hilmi beyin suratı bir anda allak bullak oldu.Yüzümdeki kararlı ifadeden korkmuş olmalı ki ; ne istediğimi sordu. Öncelikle iş bağlantılarını ve hatrını kullanarak buralardan uzak bir yerlerde bana bir iş bulmasını istediğimi söyledim. Çekip gidecek ve bildiğim her şeyi unutacaktım. Bir süre düşündü sonra telefonu kaldırdı ve bir numara çevirdi.
" Osman Baba ben Hilmi. Nasılsın? "
İşte yine elimde bir bavulla terminaldeydim. Sadece bir kaç yıl önce umutla, korkuyla geldiğim bu koca şehirden, başından ne badireler geçmiş, yaşından önce büyümüş bir kadın olarak ayrılıyordum. Anadolunun pavyonlarıyla meşhur bir şehrine gidiyordum. Hilmi bey aradığı kişiye benden bahsetmiş ama bazı sebeplerden dolayı başka bir yerde çalışmak istediğimi söyleyince aklına onun geldiğini belirtip, güzel sesli bir soliste ihtiyacı olup olmadığını sormuştu.Osman Bey’ de memnuniyetle kabul etmişti.
Hayatımda yeni bir sayfa daha açılıyordu ama bu sefer o sayfanın yazıcısı hayat değil ben olacaktım, başıma gelenlerden sonra hiç bir şeyden korkmuyor, içimdeki o küçük kıza da bundan sonra hiç korkmamasını söylüyordum...
En sonunda uyumuştu Gülizar. Duyduklarımın sarsıntısı içerisindeydim hala. Daha çocuk yaşta neler yaşamıştı bu kadın inanılır gibi değildi. Kendimi yokladım başına gelenlerden dolayı ona bir soğukluk hissedebilir miydim acaba? Mümkün değildi aksine ona olan saygım ve hayranlığım daha da artmıştı. Şimdi her şeyi daha net görebiliyor tüm sorularımın cevapları eksik bir puzzle ’ın parçaları gibi yerlerine oturuyordu. Neden vücudunu benden sakladığı, banyoda saatlerce kalışı ve orkidelerden neden nefret ettiği.
O çok güçlü bir kadındı ama şu anda korunmasız bir kız çocuğu gibi öylesine kırılgan uyuyordu ki yanımda, elimde olmadan içimde bir koruma içgüdüsüyle sarıldım ona, ihtiras ve şehvetten uzak bir masumiyetle bir gülü okşar gibi okşayarak saçlarını...
Günler onun yanında bir rüya gibi geçiyordu. Haftasonları ya pikniğe ya da sinemaya gidiyorduk. İş dışında kimselerle görüşmüyor, sadece birbirimize ait bir hayatı paylaşıyorduk. Hala karar veremiyordum iş dünyasının başarılı kadını Mine’yi mi yoksa gittiğimiz Lunaparkta hiç yaşayamadığı çocukluğuna geri dönen Gülizar’ı mı daha çok sevdiğime.
Artık eve giderken ona papatyalar götürüyordum " Çabuk öğreniyorsun genç adam" demişti bir keresinde. Hele bir gün ona aynı kendisine benzeyen simsiyah saçlı bir bebek götürdüğümde ki sevinci görülmeye değerdi. Sanki değeri ölçülmez karatta bir mücevher almış gibi atılmıştı boynuma " Benim hiç bebeğim olmadı biliyor musun?" diyerek.Bu kadın beni daha ne kadar şaşırtabilir diye soruyordum kendime.Tanıdığım bildiğim hiç kimseye benzemiyordu, bundan sonra ona benzete bileceğim başka birininde olmayacağını adım gibi biliyordum.
Hikayesinin geri kalanını öğrenmek için delice bir istek duyuyordum ama hiç bir zaman sormuyordum. Daha önce kendi isteyerek nasıl anlatmışsa yine öyle yapmasını bekliyordum, çünkü artık biliyordum onun da bunları bana anlatmak istediğini. Onu sevmekle kalmamış ruhuna dokunabilmeyi de başarmıştım artık.
Sorularımın cevaplarını almak için çok beklemeyecektim. Bir gece uyanıp su içmek için mutfağa giderken salonda gördüm onu. Neredeyse tanıyamayacaktım bunca zamandır sevdiğim ve beraber yaşadığım kadını. Kanepede oturmuş başında beyaz bir örtü kutsal kitabımızı okuyordu. Biraz ilerisinde özenlice katlanmış bir seccade ile bir tesbih duruyordu. Sessizce durup bitirmesini bekledim. Kuran-ı Kerim’i kapattı, saygıyla öpüp alnına koydu sonra huşu içinde ellerini açıp gözyaşları içinde dudakları kımıl kımıl bir duayı terennüm etti...
Bütün bu seremoni bitip başını kaldırdığında beni gördü. Eliyle işaret edip beni çağırdı. Gidip yanına oturunca hemen başını omuzuma koyup anlatmaya başladı....
YORUMLAR
Hamuş-71
Öykümü takip etme nezaketiniz ve değerli yorumlarınıza çok teşekkür ediyorum Sn. Karan. Holgeldiniz
Saygı bizden olsun. Dua ile...
Öykü dilin çok akıcı, kesinlikle okuyucu içine alıyor anlatımın. Merakla okuyorum güzel öykünü. Kutlarım canım. Sevgilerimle.
Hamuş-71
Aksümer'im hoşgeldin canım. Seni görmek her daim mutluluk veriyor bana.Değerli yorumlarınsa her zaman onore edici kalbi teşekkürlerimi kabul et lütfen.
Daim sevgimle...
Hamuş-71
Ne kadar teşekkür etsem az Sn. İnci. Öyküme verdiğiniz destekle varlığınızı her gün sayfamda görmek mutluluk vesilesidir benim için.Sağolunuz efendim.
Saygı bizden olsun.Selam ile..
İnsanoğlu tertemiz bir fıtratla doğar. Kendimizi kirleten yine bizden başkası değildir. Fakat Gülizar gibi kadınlara kızmak onlar hakkında hüküm vermek ne derece doğru. Ben ki bu konuda kesinlikle çok keskin sınırlara sahibim. Asla geceleri yaşayan bu kadınlara üzülmem. Ahlaksızlığı şiar edindiklerine inanırım. Kimse de bana onları savunamaz. Ama böyle aile insafsızlığı yüzünden hayatının yörüngesi kayan kadınlara ne demeli. Gerçi hepsi de bir sebeple sokaklara düşmüyor mu? Ama kadın sanıldığının aksine güçlüdür bence. Kaçıp kurtulamayacağı hiç bir bela olmadığına inanıyorum evvelallah...Büyük çoğunluğunun işin kolayına kaçtığını ve hayatlarındaki vücutlarındaki lekenin vebalini kadere yükleyerek kurtulmak istediklerini düşünüyorum.
Yine de büyük laf etmekten Rabbime sığınırım. Küçümsemem, hor görmem ama, sevmem de...Nice masum kadının yuvasını yıkan, çocukları anasız babasız bırakan, toplumu zehirleyen bu insanları sevemem...
Gülizarın içindeki saflığı gördük bu bölümde. Bir iş kadını olduğuna göre şansı yaver gitmiş demek ki. Okuyacağız bakalım.
Yine bir solukta okudum. Yine son derece akıcı buldum. Hatta hiç adetim olmadığı halde "inşallah ayrılmazlar, evlenirler" diye dilekte bile bulundum:)))
Kutluyorum sevgili yazarım...
Sevgiler.
Hamuş-71
Sevgili Aynur Gülizar'ın babında bu tarz yaşantı içinde olan kadınlar için söylediklerin elbette ki toplum olarak tabu cihetinde benimsediğimiz, ne etik ne de ahlaki olarak kabul etmediğimiz bir konudur.Lakin; Gülizar tüm yaşadıklarına rağmen kendini öylesi bir yaşantının içinde ölümü dahi göze alarak temiz tutmayı başarabilmiş, vücudunu sermaye etmemeyi başarmıştır.
Öykünün bundan sonrası seyir değiştirecek senin de anladığın üzre. Ne diyelim hep beraber okuyup görelim değil mi? :)
Daim sevgimle...